İçeriğe geç

Devletler de Cinnet Geçirir!..

2002 Nevruz’unda AKP iktidarda değildi. İstihbarat birimleri, PKK’nın “21 Mart Kürdistan’ın bağımsızlığı için önemlidir” şeklinde bir hedef belirlediğini, “Örgütün bütün çalışmalarında tek hedefin devlet tarafından muhatap alınmak olduğunu” bildirdi. Sıkı tedbirler alındı, izinsiz kutlamalar engellendi, Mersin’deki Filistin usulü görüntüler dışında olay çıkmadı. Dönemin Mersin Valisi Akif Tığ: “Devlete meydan okunmasına izin veremezdik. Planlarını bozduk” dedi.

2003 nevruzunda AKP iktidardaydı. Bazı illerde kutlamalara izin verilmedi, izinsiz kutlayanlar gözaltına alındı. PKK ve Öcalan propagandası yapanlar hakkında soruşturma açıldı.

2004’te nevruz ufak ufak PKK gösterilerine dönüşmeye başladı. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki illerde teröristbaşının posterleri açılıp, Kürtçe sloganlar atıldı. İstanbul Kazlıçeşme’de geniş güvenlik tedbirleri alındı, İstanbul polisi kutlamaları kapalı devre kamera sistemiyle izledi.

2005 adeta dönüm noktasıydı. Kutlamalar İmralı nevruzuna dönüştürüldü. Mersin’de Türk bayrağı yakılmak istendi. Sonradan bu eylem “Ergenekon”a bağlandıysa da o gün yer yerinden oynadı. Tüm yurtta bayrak gösterileri düzenlendi.

“Büyük Türk Milleti’ne” hitaben yazılı bir açıklama yapan Genelkurmay Başkanlığı, “Değer nasipsizleri… Sözde vatandaşlar… Haince davranış… Gaflet ve hıyanet… Tarih sayfalarına bakın” dedi.

Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül bir yandan görüştüğü sözde insan hakları örgütlerinin, “bayrağa saldırı sonrası kabaran milliyetçilik dalgasından duyduğu endişeye” katıldı, öte yandan bayrağa saldıranların “bedhahtlar” olduğunu söyledi.

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, “Güvenlik güçlerimiz bunların üstesinden gelecek güçtedir. Kimse milletin sabrını zorlamasın, devletin gücünü de kimse sınamasın” derken, Leyla Zana ve arkadaşlarını şöyle eleştirdi:

“Zana ve arkadaşları da bu olayları kaşıyorlar. Bir yandan bu olayları tasvip etmediklerini, kınadıklarını söylüyorlar; ama öbür yandan, ‘Herşeye ortağız’ diyorlar. Türkiye’yi bir şirket gibi görüyorlar. ‘Şu kadar hissemiz var, bize düşeni isteriz’ demeye getiriyorlar. Benim terbiyem daha fazlasına müsaade etmiyor; ama yapılan nankörlük.”

O nevruzda başka şeyler de oldu: Leyla Zana’nın katıldığı Şanlufra’daki kutlamalarda teröristbaşının posterleri açıldığı gibi, alanda Türkiye, Irak, İran ve Suriye’yi kapsayan sözde Kürdistan haritası elden ele dolaştı. İstanbul Kazlıçeşme’de DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Sayın Erdoğan, Sayın Öcalan’ın fikirlerini tartışarak tarihe geçsin” dedi.

2006 nevruzunda Hakkari Belediye Başkanı Metin Tekke, “PKK terör örgütü değildir” açıklamasını yaptı. Batman Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan hükümete, PKK ile görüşme çağrısında bulundu. Bugün İmralı’ya temsilci olarak gönderilen Ahmet Türk de belediye başkanlarına sahip çıktı. DTP Kars İl Başkanı Mahmut Alınak ise, “Kürtçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesini, teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını” isteyip, “Devleti yönetmeye adayız biz. Hep birlikte iktidara zafer bizimdir. Emonomiyi biz yöneteceğiz” diye meydan okudu.

İstanbul Kazlıçeşme mitingi Öcalan mitingine dönüştü. Van’daki kutlamalarda da sözde Kürdistan haritası ile sözde konfederalizm bayrağı açıldı. Birçok ilde terör örgütü lehine gösteri yapanların gözaltına alınması, gözle görülür şekilde azalsa bile 2006’da da sürdü.

2007’de Diyarbakır’daki nevruzda “Başkan Öcalan” ifadesini kullanan Leyla Zana hakkında 5 yıl hapis istendi. Birçok il ve ilçe başkanı “Sayın Öcalan” dediği için tutuklandı. Kazlıçeşme’deki mitingte yoldan geçenlere saldıran göstericilere polis biber gazıyla müdahale etti. PKK o yıl daha çok çocukları kullandı.

Hani bu sene polis en çok İzmir’de PKK’lılar güven içinde miting yapsın diye tedbir alıp, “milliyetçilere” karşı operasyonlar düzenliyor ya, 2007’de İzmir’de Nevruz öncesi PKK’ya yönelik operasyonlar yapılıp, örgütün il ve bölge sorumluları gözaltına alındı. O yıl Türkiye genelinde, “Bölücü terör örgüt PKK ve lideri Abdullah Öcalan taraftarı slogan atmak, bu içerikli pankart, döviz ve poster taşımak, yasak yayın, örgütün simgesini taşıyan poster açmak” suçlarından 163 kişi gözaltına alındı.

2008 nevruzunda Siirt, Van, Hakkari ve Yüksekova’da yaşananları, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan alt komisyon raporu özetledi. Komisyon, “Gösteriler bir bayram kutlaması ve bayramlaşma görüntüsünden çok uzak olup, kutlama ve basın açıklaması bahanesiyle terör örgütünün propagandasını yapma ve gövde gösterisi amacına yöneliktir. Nevruz öncesi ve ağırlıklı olarak sonrasında meydana gelen olay ve protestoların arkasında terör örgütü PKK vardır. Bu gösteriler halkın nevruz kutlamak için yaptığı masum gösteri olmaktan uzaktır. Hiçbir demokratik hak ve özgürlük, terör ve terör örgütleri lehine kullanılamaz ve bir hakkın kötüye kullanılmasına hiçbir hukuk sistemi cevaz vermez” dedi.

Diyarbakır’daki mitingte Leyla Zana, Öcalan’ın 2010’da aralarında olacağını söylerken, teröristbaşının mesajı okundu. Teröristbaşı, Başbakan Erdoğan’a kendisiyle görüşmesi çağrısında bulunuyordu.

2009’da çıta iyice yükseldi. Ahmet Türk teröristbaşı için Mandela benzetmesini yapıp, “Eğer sorunu çözmek istiyorsanız, Öcalan’ın özgürleşmesi gerekir” dedi. Hakkında inceleme başlatıldı. Sabahat Tuncel, Cumhurbaşkanı Gül’ün Talabani değil Öcalan’la diyalog kurmasını istedi. Emine Ayna’nın şu konuşması ise adeta bugün “çözüm” diye sunulan paketin gerçek sahibini ortaya koyuyordu:

“Bugün Kürtçe televizyon kanalından söz edilebiliyorsa, eğer Kürtlere ‘Şarkınızı türkünüzü söyleyin’ denilebiliyorsa, eğer Kürtler yıllardır süren mücadeleleriyle meydanları doldurabiliyorsa, Kürt özgürlük hareketinin, dağa çıkan gençlerimizin verdiği mücadele sonucundadır. Kürt sorunun çözümü için bir çok çözüm önerisi ortadadır. Türkiye’nin yapısı bozulmadan ancak Kürt halkının kendi kendini yönetebilme yetkisini tanıyarak demokratik özel Kürdistan, demokratik özel bölgeler halinde çözüm önerileri mevcuttur. Bu çözüm önerilerini ortaya koyan İmralı cezaevindeki sayın Öcalan’dır. Ulusal sorunların çözümleri, o ulusların mücadele eden liderleri ile mümkündür. Bu yüzden bugün Türkiye Kürt sorununun siyasal çözümünü 30 yıldır bunun mücadelesini veren muhatabıyla çözmelidir.”

2010’dan sadece iki sahne; İzmir’de nevruz kutlamalarının olduğu alana üzerinde PKK yazan pankartla girmeye çalışan birisi yakalanıp, gözaltına alındı… Şanlıurfa’daki mitinge Kandil ve Mahmur’dan gelen “Habur fatihleri” de katıldı.

2011, artık her pankart, her slogan, Türk bayrağına saldırılar sıradanlaştı. Sabahat Tuncel polis tokatlama aşamasına geçti. Sözler ise yenilir yutulur cinsten değildi. Bugün keyifle İmralı’ya gönderilen Selahattin Demirtaş Erdoğan’a yüklenip, “Bizim meselemiz pazarlık edilemeyecek kadar önemlidir. Siz tüccar olabilirsiniz, ama bizim açımızdan bir pazarlık söz konusu değildir. Biz diyoruz ki bizden çaldığınızı geri vereceksiniz. Yemin billah AKP bizim coğrafyamızda tasfiye olana kadar, tabelalarını koltuklarının altına verene kadar mücadelemiz sürecek” dedi. Diğer İmralı postacılarından Ahmet Türk, “İmralı’da sayın Öcalan, Kürt sorunun çözüm yolu sundu. Gelin elinizi Kürtlerin liderine uzatın” çağrısı yaparken, Gülten Kışanak, “Cumhuriyetle vedalaşmanın zamanının geldiğini” duyurdu.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “muhabbet cemresi” düşürdüğü Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir de şunları söyledi:

“Gün gelecek bu topraklarda sizler de bölge parlamentonuzda kendi sesinizle kimliğinizle renklerinizle yaşayacaksınız. Bugün bir yüreğimiz Tahran’da, Şam’da. Bir yüreğimiz de İmralı zindanındadır. Sizin çabalarınızla direnişinizle zindanların kapısı açılacak ve Kürt halkı da barışa ulaşacak.”

2012’de iktidar nevruz kutlamalarını tek günle sınırlandırdı. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş şöyle tepki gösterdi:

“Kürt halkı özerklik istiyor. Nevruzu İçişleri Bakanlığı genelgesiyle dayatmaya çalıştılar. Nevruz halkın bayramıdır. Halk ne zaman isterse o zaman kutlanacaktır. Nitekim öyle de oldu. Kürt halkı Kürdistan’a özerklik istiyor. Öcalan’a özgürlük istiyor. Kendi kendini yönetmek istiyor. Nevruz kutlamalarıyla oluşan kazanımlar bunun bir göstergesidir. Zalim Dehak’a boyun eğmeyen Kürt halkı genelgelere, baskılara boyun eğmeyecektir.”

2013’ü hep birlikte izliyor, kimlerin milim değişmediğini, kimlerin PKK ve uzantılarını muhatap alıp, “boyun eğdiğini” görüyoruz.

Şaka gibi; BDP, “nevruz kutlamalarını provoke etmeye yönelik ırkçı kampanyalara” karşı tedbir alınması için İçişleri Bakanlığı’na başvuruyor. Bakanlık da valiliklere, “Nevruzun şenlik ve bayram havasında kutlanması için bütün önlemlerin alınması” genelgesi gönderiyor. Polis artık PKK’lılara değil, millete karşı operasyonlar düzenliyor.

Dahası PKK paçavraları dalgalandırılıp, Türk Bayrağı yasaklanıyor.

Ve Başbakan Erdoğan Çanakkale’den sesleniyor:

“Güzel gelişmeler var… Daha da iyi olacak…”

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler…

Müyesser YILDIZ

18 Mart 2013

Kategori:Uncategorized