“Beyaz Türk” değil Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp. Tokatlı yoksul bir ailenin çocuğu. Tüm okulları birincilikle bitirdi. Takdirnameler aldı. Suç sayıldı bu başarıları. “Nasıl birinci oldun? Bu kadar takdirnameyi nasıl aldın? Seni darbeciler mi koruyor?” denildi? İsimsiz, imzasız bir listeye adı da konunca kendini hapiste buldu.
3 yıldır önce Maltepe, sonra Hasdal, sonra da Mamak Askeri Cezaevi’nin gülen yüzü, âkil abisi oldu. İnatçılığı da meşhurdur.
İki gündür GATA’da yoğun bakımda. Allah’tan ümit kesilmez, bekliyoruz. Tam da en inatçı olması gereken zaman… İnadına yaşamalı…
Mahvedilen ailelerin, söndürülen yaşamların, yeri göğü inleten dua ve bedduaların ete-kemiğe bürünmüş hali Murat Albay’ın dramı. O yüzden en baştan başlamak gerekiyor galiba.
Sözde Balyoz davasından Ağustos 2011’de tutuklandığında kızı Beste Duru 5 yaşındaydı. Yalanlarla geçen 3 yıl. “Baban gizli görevde” denildi… Hapishaneydi gizli görev yeri… Paketler… Umutlar… Kumpas itirafları heyecanlı, pembe yeni yalanları getirdi; Az kalmıştı, babanın gizli görevi bitecek, tayini çıkacaktı…
Ama gelemedi. Duru bu hafta hep ağladı. Telefonda babasına şunu söyledi:
“Artık gel demiyorum. Lütfen sadece ne zaman geleceğini söyle. Ona göre bekleyeyim…”
Murat Albay evi arayamaz oldu. Çünkü Duru hep ağlıyordu.
Sonunda kendi hâlinden kendisi bile rahatsız oldu, “Anne çok üzülüyorum. Normal mi?” diye sordu. Annenin, “Tabii normal kızım”dan başka ne cevabı olabilirdi ki?
Bu halde gittiler Cumartesi Mamak Askeri Cezaevi’ne, açık görüşe. Murat Albay her zamanki gibi çok neşeliydi. Oğlunu, kızını kucakladı. İlk sözü, “Tayinim çıkıp, eve geldiğimde sizi nerelere kahvaltıya götüreceğim bir bilseniz” oldu.
Duru neşelendi, babasının eline sarıldı, “Hadi bahçeye çıkıp, yakan top oynayalım” dedi.
Oynamaya başladılar.
Murat Albay kızının attığı topu tutmaya çalışırken, sendeledi. Diz üstü düştü. Sonra… Bir karton gibi arkaya devrildi, kafasını çarptı… Kendinden geçti… Duru çığlık çığlığaydı… Zorla gözlerini açtı, dudakları kıpırdadı, fısıldadı; “İyiyim”.
Duru seslendi; “Baba söz bir daha yakan top oynamayacağım!..”
Çocuk babasının kendisi yüzünden “düşüp bayıldığını” sanıyor. Yok küçüğüm, öyle değil. Doktorlara göre, Murat Albay büyük ihtimalle düşmeden önce beyin kanaması geçirmeye başlamış. Çünkü öyle bir düşmeyle, böylesi komaya girmenin imkân ihtimali yokmuş.
-Ambulans Rezaleti-
Sağlık rezaleti sadece sivil cezaevlerinde yaşanıyor sanıyoruz, değil mi? Maalesef askeri cezaevleri de farksızmış. Murat Albay’ın Mamak’tan GATA’ya götürülüşünü anlattılar, dehşete düştüm.
Biliyor musunuz cezaevinin avlusunda, yani Murat Albay’ın çocuklarıyla top oynadığı yere birkaç metre mesafede bir ambulans duruyor. Hatta bir Mamak ziyaretimde dikkatimi çekti de sordum; “Ambulans niye içerde?” diye. Acil durumda hemen müdahele içinmiş.
Peki Murat Albay düştüğünde neler olmuş?
Ambulans var, ama kapısı kilitli… Şoför, sağlıkçılar ortada yok. Tam 15 dakika şoför aranmış. Kapılar bir açılmış ki, ambulansın içinde sadece bir sedye var. Ne alet, ne edevat… Boyunluk bile bulunamamış. Zorla bir yerlerden bulunan boyunluk da Murat Albaya küçük gelmiş, boyunluksuz bindirilmiş. Beraberinde iki sıhhiye teknisyeni. Allah’ları var, GATA’ya gidene kadar ellerinden geleni yapmış, hatta bir ara Murat Albay’ın nefesi durduğunda, yeniden nefes almasını sağlamışlar.
Evet şimdi GATA’da Murat Albay’ın üzerine titriyorlar. Genelkurmay Başkanı Özel bizzat takip ediyor. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu geldi. Ama Murat Albay komada ve hiçbir şeyin farkında değil.
Annesi, eşi, yakınları, akın akın GATA’ya koşan diğer tutuklu eşleri, “Daha ne yaşayacağız?” diyor…
“Görün eserinizi… Hepimizi mahvettiniz… Rahat uyuyamayın” diyor…
“Allahım bugüne kadar hiçbir duamızı kabul etmedin, bu duamızı kabul et” diyor…
Ve cefakâr eşi Sema Özenalp, “İnşallah bu defa Duru’ya yalan söylemek zorunda kalmayız” diyor da başka bir şey demiyor!..
Murat Albay’ın silah arkadaşlarının gözünde bir “baba” gibi olduğunu söylemiştim ya, işte bu fotoğraf da onun belgesi. Koğuş arkadaşı Albay Hakan Köktürk’ün Ocak’ta Mamak’taki nişanında yüzükleri takan da, nikâh şahitliğini yapan da oydu.
Dayan, diren, inadına yaşa Murat Albay. İçerde, dışarda herkesin, ama herkesin sana çok ihtiyacı var, biliyorsun!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak, Şirinyer ve Eskişehir’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
27 Nisan 2014
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/artik-gel-demiyorum.-lutfen-sadece-ne-zaman-gelecegini-soyle-2704141200.html