İçeriğe geç

Mağdur Olamadık, Muzaffer Olalım!..

Sahibi malûm Irak Şam İslâm Devleti (IŞİD) adlı terör örgütü Musul Başkonsolosluğumuzu bastı. IŞİD militanlarının, Tikrit ile Türkmenlerin yoğun olduğu Tuzhurmatu’ya ilerlediği bildiriliyor.

Irak merkezi yönetimini tanımayıp, Barzani’yi kardeş ilân eden bizimkiler, gelen felâkete habersiz(!) yakalanmış gibi…

“Bölge benden sorulur” havasındaki Yeni Osmanlı’cı Dışişleri Bakanı Davutoğlu ABD’ydi. Sorumluluğu Irak yönetiminin üzerine atıp, “Vatandaşlarımıza, görevlilerimize gelebilecek herhangi bir zarar en şiddetli şekilde mukabele görür. O bakımdan herkesin bunu da göz önüne alarak bizden ve bizim kudretimiz, vatandaşlarımızın güvenliği konusunda alacağımız tedbirlerden de şüphe etmemesi iktiza eder” buyurdu.

Başbakan Erdoğan Çankaya Köşkü’ndeki haritalı zirveye gitmeden önce ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’la telefon görüşmesi yaptı. Daha yönetime gelmeden Irak’ın üçe bölünmesini savunan Biden’la!..

Cumhurbaşkanı Gül de “Defakto gelişmelere müsaade edilemez. ‘Afganistan Akdeniz’in kıyısına gelebilir’ demiştim. Onun için bütün müttefikleri de hep uyarmıştım herkesi. Kabul edilebilir bir şey değil tabii bu gelişmeler” dedi.

Çok doğru. Afganistan Akdeniz’e geldi de nasıl geldi? Afganistan’dan Orta Doğu’ya uzanan BOP’un eşbaşkanlığını üstlenenler sayesinde olmasın?!.

“Bölgenin oyun kurucusu” Türkiye NATO’yu toplantıya çağırmayı da ihmal etmedi. “NATO’nun Irak’ta ne işi var?” demeyin. Başbakan Erdoğan 2006’da bölücü terör örgütü PKK’ya karşı NATO’yu şöyle göreve çağırmadı mı?

“Eğer teröre karşı dünyada bir ortak mücadele platformu oluşmuyorsa, NATO nasıl Afganistan’da teröre karşı bir ortak mücadele için devreye girdiyse, 2 kez ISAF komutasını Türkiye orada ele alıp üstlendiyse, NATO burada da aynı görevi yerine getirmek durumundadır.”

Yeni konseptini, Orta Doğu’da TSK eliyle “İsrail’in güvenliğini sağlama ve radikal İslâm’la mücadele” olarak belirleyen NATO’nun Türkiye’ye vereceği cevap belli değil mi; Önden buyurun!..

Muhalefet, Musul olayı için “İkinci çuval” benzetmesi yaptı. İkinci çuval değil, resmen çuvalın finali. 3 Temmuz 2007’de Türk askerinin başına niye çuval geçirildi; TSK’yı Irak’ın kuzeyinden çıkarıp, “Barzanistanı” kurmak için. Kuruldu… Başbakan Erdoğan, “Ortadoğu’nun yıldızı” yapma sözünü verdiği Diyarbakır’da Barzani’yi “Kürdistan Başkanı” ilân etti… Barzanistan’la petrol anlaşmaları imzaladı…

Eksik kalan ne? Barzani’nin “başkent” saydığı Kerkük ile Musul’un “Kak Mesut”a teslimi!..

Çuvalla kovulan Bordo Bereliler Musul olayından sonra teyakkuza geçirilmiş. Ne muhteşem dönüş!..

Artık BOP yok, Yeni Osmanlıcılık var ya… Musul-Kerkük’lü Misak-ı Milli’yi gerçekleştirecek, “Kürtlerle konfederasyona” gidip, Türkiye’yi büyüteceğiz ya…

İşte tam o minvaldeyiz!.. Barzani saflarındayız!..

“Hadi ne duruyoruz, Musul’a girelim” sesleri yükseliyor.

Sınırları içinde bayrağına sahip çıkamayanlar, Musul ve Kerkük’ü kurtarır mı?

“Bir koltuk uğruna Ya Rab ne hilâller” batıranların ve dahi itibarı sıfırlanan Necdet Bey’in “kahramanlık” destanına o kadar ihtiyacı var ki!..

Yeter ki, ABD ve NATO, “Yürü ya kulum” desin!..

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Snican, Mamak, Şirinyer ve Eskişehir’e kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ

12 Haziran 2014

Kategori:Uncategorized