İçeriğe geç

PKK İçin “Bidon Kafalı” da Olduk!..

PKK’nın son günlerdeki “faaliyetlerinden” bazı örnekler:

Hakkari’de IŞİD’lileri tutukladı, Diyarbakır’da “asayiş” uygulaması yapıp, esrar sattığı öne sürülen kişileri sopalarla dövdü.

Diyarbakır-Bingöl karayolunu yine ulaşıma kapattı.

Van’da asker ve polise saldırdı.

Tunceli-Elazığ sınırında yol kesip, baraj inşaatı yolunu yapan özel bir şirkete ait 6 iş makinasını ateşe verdi.

Mardin’in Dargeçit ilçesinde bir servis aracını yaktı. Yine Dargeçit’te Dicle Nehri üzerine kurulan ve inşaatı devam eden Ilısu HES Baraj şantiyesine ait yüksek gerilim hattı direklerini patlayıcı kullanarak devirdi.

Peki “açılım”dan sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay bugün Star Gazetesi’nde yayınlanan röportajda ne söylüyor? İmralı, Kandil ve BDP’lileri kast ediyor olsa gerek; “Görüştüğümüz kişilerin yaklaşımı çok olumlu” dedikten sonra şöyle devam ediyor:

“Fakat alanda bazı olumsuz şeyler oluyor. Doğu’da, Güneydoğu’da seçim ortamında yansıyan şeyler oldu. Bazı yerlerde baskılar, para istemeler, iş makinalarını yakmalar gibi şeyler… Bunlar da görüşülüyor.”

Demek ki, yukarıda anlattığımız olaylar “bağzı” olumsuz şeylermiş!.. Kafayı takmayalım yani… Onları da görüşüyorlarmış…

-Heykeli Paralelciler mi Dikti Yoksa?-

Diyarbakır Lice’de 3-4 gün önce açılışı törenle yapılan heykel rezaleti malûm. Valilik, medyadan duyduğunu açıkladı, suç duyurusunda bulundu. Yıkım kararı alındı ve olaylı şekilde yıkıldı.

Yine Beşir Atalay’ın bugün Star’da yayınlanan, yani yıkım kararı ve uygulamasından önce yaptığı şu açıklamaya bakalım:

“Bir heykel olayı var. Dağ başında bir yerde birileri aniden ortaya bir heykel çıkarıyor. Bunu bir iki gazeteye servis ediyorlar. Dün nerelerde çıktı o haber? İki tarafın provokatörleri işbirliği yapıyor. Tam da bizlerin süreçle ilgili en olumlu açıklamaları yaptığımız gün. Bunlar sürpriz değil, bunları beklemek lâzım.”

Atalay, “O heykeli paralelciler, provokatörler getirip, oraya koydular, anında da medyaya servis ettiler” dememek için kendisini zor tutmuş adeta.

Şunlar da Atalay’ın yıkımdan sonra bir tv kanalındaki sözleri:

“Ben Perşembe günü çözüm süreciyle ilgili önemli açıklamalarda bulunuyorum, HDP’nin İmralı heyeti önemli açıklamalarda bulunuyor, iş en ciddi şekilde yürüyor tam o gün bir heykel çıkıyor ortaya. Öncesinde hiçbirimizin duymadığı, bilgisinin olmadığı kırsal kesimde bir heykel… Bir, iki gazete hemen ertesi gün haber olarak veriyor bunu. Çözüm sürecinden mutlu olmayan, bu işlerin bitmesini istemeyen kesimlerden de beyanatlar geliyor… Mülki idarenin de konuyla ilgili fazla bilgisi yok. Esas bilgisi olması gereken jandarmadır, ama onların da bilgisi yok. Basına yansıyınca bilgi oluyor ve gereken yapıldı. Bu, sürece provokasyondur. Provokasyon her yerde var, siyaset içinde de var, orada da var, basın içinde de var. HDP heyetinin onayladığı, bilgisinin olduğu bir şey değil. Onlar açısından da bu bir provokasyondur. Olan bir cana oldu, yazık oldu.”

O heykelde HDP’nin onayı ve bilgisi yok öyle mi?

Peki, açılış törenine katılan Nursel Aydoğan, Emine Ayna, Kamuran Yüksek CHP veya MHP milletvekili midir?

O heykel “açılım”la ilgili önemli açıklamaların yapıldığı gün ortaya çıkıyor öyle mi?

Peki heykelin konulduğu Yolçatı Köyü Muhtarı Necati İzgi’nin, “Heykeli 6 ay kadar önce getirip koymuşlar. Bir kaç gün önce de üzerindeki örtüyü kaldırıp, tören düzenlediler”, ya da Lice Belediyesi Eş Başkanı Harun Erkuş’un, “Heykel yaklaşık bir yıldır burada ve halk yaptırmış” sözlerini nereye koyacağız?

Atalay’ın, “Mülki idarenin konuyla ilgili fazla bilgisi yok. Esas bilgisi olması gereken jandarmadır, ama onların da bilgisi yok” itirafına yorum yapmaya gerek var mı?

-Ankara-PKK Protokolü Yolda-

Heykel olayını, “bağzı” olayları geçelim; turpun büyüğü heybede. Atalay’ın ve teröristbaşının ağzından özetlemeye çalışayım:

Geçen hafta BDP heyeti İmralı’ya gitti. Dönüşte sadece teröristbaşının Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin yorumu ve “30 yıllık savaş, büyük bir demokratik müzakereyle sonuçlanma aşamasındadır” dediği duyuruldu.

Oysa İmralı heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder’in verdiği bilgiye göre, şimdiye kadarki en uzun görüşme yapılmış. BDP heyeti İmralı’ya gitmeden önce devlet ve hükümetle görüşmüş. Son görüşme Beşir Atalay’laymış. Heyetin İmralı’ya gitmesinden önce de “devlet heyeti” teröristbaşıyla görüşmüş. Önder’in PKK’nın yayın organına verdiği bu bilgileri, Star’daki röportajında Beşir Atalay da aynen anlatıyor.

BDP heyeti devlet ve hükümetle, teröristbaşı da MİT’le “Çerçeve Yasa”nın içinin nasıl doldurulacağını konuşmuş.

Teröristbaşı, 30 Eylül’e kadar “mutabakat sağlanmasını” istemiş.

Ne tesadüf Beşir Atalay, “Çözüm sürecinin yol haritası Eylül sonunda çıkar” diyor.

Teröristbaşı, “Sürecin adlandırılması, kendi görüşme ve çalışma koşullarının bu sürecin ruhuna uygun bir hale büründürülmesi, sekreteryadan tutun, komisyon teşekkülleri ve uzmanlara, sivil toplum temsilcilerinden, medyadan yararlanmaya değin bir dizi” yeni düzenleme talep etmiş. Pakette, teröristbaşının Kandil’le doğrudan temas kurması da varmış.

Beşir Atalay’ın şu sözleri, teröristbaşının talepleriyle ne kadar paralel değil mi?

“Yol haritası şu; Çözüm Yasası çerçevesinde bundan sonrası nasıl yürüyecek; bunun safha safha belirlenmesi; safhaların somut olması, çerçevesinin iyi çizilmesi ve zamanlamasının da belirlenmesi. Yani kim, ne zaman, neyi yapacak. Bu örgüt kesimi için olabilir, devlet için olabilir. Herkesin yapacakları burada çok net belirlenmiş olacak.”

“Bizim MİT Müsteşarlığımız daha çok İmralı ile görüşüyor, ama görüşme heyetleri bundan sonra biraz genişleyecek. MİT dışından da devletin diğer kurumlarında da katılım olacak. HDP Heyeti ile siyasi boyutta biz görüşüyoruz. Oluşacak yeni heyetimizin Kandil’le de direkt görüşmesini ben arzu ediyorum… Gerekiyorsa Avrupa kanadıyla da olacak. O mutabakatlar sağlandıktan sonra da görüşmeler başlayacak.”

“Bu görüşmelere biz başka heyetleri de dahil etmek için çalışıyoruz.”

“Yol haritası olgunlaşacak, tüm görüşmeler tamamlanacak, sonra kamuoyuyla paylaşılacak. Ne kadar şeffaf olursa, kamuoyunun da o kadar desteğini aldık bugüne kadar.”

Teröristbaşı, “Bu konuda tüm görüşmelerin belgeli olması gerektiğini” özellikle vurgulayıp, şunları söylemiş:

“Süreci halkın denetimine, katılımına açık, şeffaf olmasını sağlamanın yöntemsel olarak en etkili yolu görüşmelerin belgeli ve kayıtlı olmasıdır.”

Türkçesi Ankara-PKK protokolünün imzalanmasını istemiş.

Ne tesadüf Beşir Atalay’ın, teröristbaşının protokol talebine dair de açıklaması var; “Görüşmeler sürüyor. Bunlar konuşulacak, değerlendirilecek şeyler. Bazen kamuoyuna eksik, bazen farklı da yansıyabiliyor. Diyaloglar iyi ve verimli şekilde yürüyor” diyor.

Teröristbaşı, “Peşmerge, PKK ve YPG’nin ulusal barış gücü olarak kurumsallaşmasını” da istemiş.

Hayır, Beşir Atalay’dan buna ilişkin şimdilik bir açıklama gelmedi. Gerek de yok, zaten IŞİD bahanesi ve ABD desteğiyle Musul, Kerkük, Şengal’de o da oluyor.

Sadece yaptıkları ve yapacakları değil, PKK uğruna artık alenen ve resmen milleti “bidon kafalı” yerine koymaları o kadar ağırıma gidiyor ki!..

Silivri, Mamak, Şirinyer, Eskişehir, Malatya ve Antalya’ya kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ

19 Ağustos 2014

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/once-ankara-protokolu-sonra-ocalana-ozgurluk–2008141200.html

Kategori:Uncategorized