İçeriğe geç

AKP’nin Ermeni Karnesi

Bugün 24 Nisan… Emperyalistlerin, 100 yılın hesabını görme günü… Öncelikle şunu belirtelim; 24 Nisan bir sonuçtur. Herşey bir anda 1915’te olup, bitmemiştir… Gerisinde 40-45 yıllık ayaklanma vardır…. Emperyalistlerin verdiği silahlarla, Ermenistan’ın bağımsızlığı için yaktılar, yıktılar, katlettiler… Bugün PKK projesi neyse, arkasında kimler duruyorsa, Ermeni projesi de oydu…

Obama “soykırım demedi” diye sevindirik olacaklar. Evet, sadece o ifadeyi kullanmadı, ama herşeyi söyledi. “Türkiye ağır basmış” da ondan. Ağır basan Türkiye değil, ABD’nin çıkarları. Aynen PKK gibi, “soykırım” iftirası da ABD için altın yumurtlayan bir tavuk. Hele şu Kıbrıs’ı da elimizden tamamen alsınlar, Suriye, İran planlarında tepe tepe kullansınlar, “soykırım” diyecek mi, demeyecek mi, hep birlikte görürüz.

Tüm dünya üzerimize niye çullanmaya başladı? Evet, tarihi hesapları hiç değişmedi ondan, ama bir de “iğne-çuvaldız” meselesi var.

Engin Alan cezaevindeyken tuttuğu notları “Bölünmeye Çeyrek Kala” isimli kitapta topladı. “Aynaya Bakmak” başlıklı, 24 Aralık 2011 tarihli notunda Alan, emperyalist ülkelerin “soykırım” çalışmalarını anlattıktan sonra şöyle diyor:

“Ya içimizdeki Fransızlara ne diyeceğiz? Yağmur yağdı ve bütün salyangozlar ortaya çıktı… Dışarıdaki ihanetleri biliyoruz da asıl içimizdeki ihanet hiç bitmeyecekmiş gibi görünüyor. Bence esas tehlike de bu…”

AKP iktidarı dönemindeki “Ermeni açılımların” kabaca bir çetelesini çıkaralım mı?

– AKP iktidarına kadar Türkiye, “sözde soykırım” ifadesini kullanıyordu. Erdoğan, hem de Fransa’da bunu soran bir gazeteciye, “sözde desek ne olur, demesek ne olur” cevabını verdi. (Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra gel de bugün yandaş gazetelerin ‘soykırım’ın başına ‘sözde’yi koymasına inan)

– Ermenistan ve diyasporayla gizli görüşmeler yapıldı. Başbakan Davutoğlu, bu gerçeği daha birkaç gün önce itiraf etti.

– Nasıl sonuçlanacağı başından belli değilmiş gibi, Türkiye’nin “soykırım” iftiralarını Uluslararası Lahey Adalet Divanı’na götürmesi için gizli hazırlıklar yürütüldü.

– Ermeni ve emperyalist jargonuyla, “1915 olayları” ifadesi, hem de MGK kararıyla benimsendi.

– 1880’lerde Ermeni çetelerinin Doğu’daki katliamlarda üs olarak kullandığı Akdamar Kilisesi onarılıp, ibadete açıldı. Yerleşim yerlerine eski Ermeni isimleri verildi. Ermenilerin “bizim” dediği tüm mal mülkler “iade” edildi.

– Ders kitaplarına Ağrı Dağı için yanlışlıkla(!) “Ararat” yazıldı.

– Diplomatlarımızı katleden ASALA terörünün yükselişe geçtiği ve “soykırım” iftiralarının güçlü şekilde gündeme taşındığı dönemlerde çıkarılan, “Ermenistan’ın düzenleyeceği davetlere katılmama” genelgesi kaldırılıp, diplomatlarımızın Ermeni resepsiyonlarında boy göstermesine izin verildi.

– Kafkaslardaki kriz bahanesiyle Türk hava sahası Ermenistan’a tamamen açıldı.

– Ermenistan Dışişleri Bakanı Nalbantyan’ın, “Türk siyasilerin bir gün Erivan’daki soykırım anıtına çelenk koyacağına inanıyorum” dediği günlerde Türkiye, “Ankara-Erivan yakınlaşması” için yeni bir adım daha atıp, Karadeniz’e kıyısı olmayan Ermenistan’ın, Karadeniz Çevre Otoyolu projesine katılımını onayladı.

– 15 yıl Türk Tarih Kurumu Başkanlığını yapan Prof. Yusuf Halaçoğlu, “İsviçre’de Türk Dışişleri, ABD ve Ermeni yetkililerin katıldığı bir toplantıda verilen karar” sonucu görevden alındı. Bu gelişmeyi, “Umarım Ermeni tarafı, Türkiye’nin attığı -Türk Tarih Kurumu’nda yapılan değişiklik de dahil- adımları doğru okuyordur” diye yorumlayan TESEV’in Dış Politika Direktörü Mensur Akgün, Halaçoğlu’nun Ermenilere “jest” için harcandığını doğrulamış oldu.

– Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan şimdilerde Avrupa Parlamentosu’na, “Sen kimsin? Tarih kurumu musun? Ne anlarsın tarihten?” diye hesap soruyor ya, havai fişeklerle kutlanan AB’nin Müzakere Çerçeve Belgesi’nde alınacak tüm kararların Türkiye tarafından kabul edileceği de “komşularla ilişkilerin normalleştirilip, iyi komşuluğun gereğinin yapılacağı” da yazıyordu. Keza 2014 yılında Türk Tarih Kurumu Ermeni masasında çalışmalar durduruldu. Masada görevli akademisyenlerden Prof. Dr. Musa Şaşmaz açık açık, “Başbakan Erdoğan’ın 1915 olaylarına yönelik taziye açıklaması, Ermeni Masası’nda görev yapan insanlarda sıkıntı yarattı. Yüksek Kurum’un çalışmalarımıza yönelik tavrı değişti. Belki de Ermeni meselesine yönelik çalışmalarımız bazı lobileri rahatsız etmiş ve atıl durumda olmamız için düğmeye basılmış olabilir” dedi.

– “Türkiyeli aydınlar”ın başlattığı, Ermenilerden özür dileme kampanyasına en büyük desteği dönemin Cumhurbaşkanı Gül verdi.

– Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki sorunların çözümüne dair şartlarımız Türk Dışişleri internet sitesinden kaldırıldı.

– Başbakan Erdoğan 2008’de, “Ermenistan’ın sınırlarımızı tanımaması birinci sorun değil. Şu diasporayla ilişkisini kesmesi lazım” dedi.

– Ermeni Anayasası ve Milli Strateji Belgesinde, “Batı Ermenistan” hedefleri yer aldığı, ülke sembolü olarak Ağrı Dağı kullanıldığı halde, Türkiye-Ermenistan protokolleri imzalandı.

– Dönemin Cumhurbaşkanı Gül “ABD’nin telkini” ile Erivan’a gitti. Bu ziyaretin “takdirle karşılanacağını ve cesaret olarak görüleceğini” söyledi, “Ermenistan’ın jargonunun değiştiğini” anlattı.

– Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan Türkiye-Ermenistan maçı için Bursa’ya geldiğinde “İki devlet, bir millet” olduğumuz Azerbaycan’ın bayrakları çöpe atıldı.

– Emperyalistlerin ve PKK’nın “soykırım” dediği Dersim için devlet adına özür dilenerek, bir anlamda sonraki “özürlerin” yolu açıldı.

– 2011 yılında “Ermeni, Süryani, Pontus, Kürt soykırımını” tanıma kararı alan PKK’nın siyasi uzantılarıyla, düne kadar bu karar hiç sorun yapılmaksızın, görüşmeler sürdürüldü.

– AKP iktidarı döneminde çok sayıda ülke parlamentosu “soykırım” iftirasını tanıdı. Pek çok ülkede “soykırım anıtları” dikildi, bazı ülkeler “soykırım yapılmadı” denmesini dahi yasakladı. Ancak o ülkelerle ilişkilere hiçbir “hâlel” gelmedi.

– Türkiye’de bir çok konudaki “algı operasyonlarında” başrolde olan, AKP yöneticilerinin de pek itibar ettiği malûm ve meşhur Uluslararası Kriz Grubu’nun 14 Nisan 2009’da hazırladığı, “Türkiye ve Ermenistan: Zihinlerin Açılması, Sınırların Açılması” başlıklı rapor yukarıda sıraladıklarımızın özeti gibiydi; “AKP iktidara geldiğinde, Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerde askeri tehdit yerine, yumuşak güç ve sıfır problem politikasını benimsedi. Benzer çaba, Kıbrıs ve Irak Kürdistanı’nda da gösterildi… Ankara, Ermenistan’a yönelik şartlarını resmi olarak kaldırmadı, bunun yerine muhtemel değişiklikler için gayrıresmi belirtiler gösterdi… Tam dönüş noktası, Ocak 2007’de Hırant Dink’in öldürülmesi oldu. Birçok aydın harekete geçti, 100 bin insan, ‘Hepimiz Ermeniyiz’ diyerek yürüdü. Açılmayan arşivler açıldı. 2005’ten, özellikle de 2008’den itibaren, ‘sözde soykırım’ ifadesi resmi açıklamalardan düzenli olarak çıkarıldı, devlet televizyonundaki haberler ve okul kitaplarında ‘1915 olayları’ ifadesi kullanılmaya başlandı” deniliyordu.

– Son bir husus; Bağıra bağıra gelen “soykırım” iftiralarıyla mücadele için ayrılan ödenek ne oldu, bu yolda tek bir kuruş harcandı mı?

-“Devleti Küçülteceğiz” Demişlerdi-

Bu politikaların baş mimarı sadece dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu değil, onun selefi, ustası ve şimdilerde birilerinin “kurtarıcı” diye beklediği Abdullah Gül’dü. Gül, 1993’te Refah Partisi’ndeyken o gün izlenen Ermenistan politikalarını Meclis’te şöyle eleştirmişti:

“Bazı köşe yazarları, hatta bazı diplomatlar ve bazı politikacı arkadaşlarımız, ‘Ermenistan’ın nüfusu 3 milyondur; Azerbaycan 7 milyondur, Türkiye 60 milyondur ve etrafı hep sarılmıştır’ diyor. Bunlar, aslında bizim tutarsız laflarımız… Çünkü İsrail’e bakın… İsrail’in nüfusuyla, İsrail’in çevresindeki düşmanlarının nüfuslarını kıyaslayın. İsrail nasıl bir aysbergse, Ermenistan da bu bölgede bir aysbergdir. Bugün bunu hafife alabilirsiniz, fakat ileride karşımıza büyük bir düşmanı çıkarttığımızı görürsünüz.”

“Dünya kamuoyunun baskısı altındayım falan diye bahaneler uydurarak, Ermenistan’a yardımlar yapılmıştır. Bu yardımlar, aslında silahlı yardım değil ama, ateşsiz yardımlardır… Şimdi siz Ermenistan’ın yöneticileri durumunda olsanız, nasıl bir politika takip edersiniz?.. Türkiye’yi ileride ‘bana bir problem çıkarır’ diye hiç dikkate alır mısınız?”

“Türkiye işte bunu yapmış, güdülen dış politikayla, Ermenistan’a yeşil ışık yakmıştır ve dolaylı olarak denmiştir ki; ‘Yapabileceğini yap, biz sana hiçbir şey yapmayacağız’… Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti sadece bugünü değil, Türkiye’nin geleceğini de ipotek altına almaktadır. Türkiye”nin potansiyel düşmanlarına cesaret vermektedir. Hükümet, bu davranışıyla, ‘Türkiye’den her isteyen, her istediğini maliyeti olmadan kolayca koparabilir’ imajını vermektedir.”

“Siz bana bir ülke gösterin ki, kardeşleriniz savaş halinde olacak, kardeşleriniz katledilecek, onlar katledilirken, ‘Bunun müsebbibi Türkiye’dir’ diye demeçler verecek; o kardeşlerimiz katledilirken, ‘Avrupa’nın haritaları bellidir, yerine oturmuştur; Fakat Ortadoğu’nun, Asya’nın haritaları nihai şeklini almamıştır’ diye açıklamalar yapacak; ‘Kars’ın, Ermenistan toprağı olduğunu’ iddia edecek ve siz de o adamın elini sıkacaksınız!..”

Gül’ün 23 yıl önce çizdiği tablonun bugün eksiği yok fazlası var, değil mi? Yani bile bile lades!..

İktidar olduklarında, “devleti küçültme” sözü vermişlerdi. Aksine plaza bakanlık binaları, sarayları, konutları, araç ve uçak filoları, kadrolarıyla devasa bir devlet aygıtımız oldu.

Evet devlet “büyüdü”, ama bir şey küçüldü. O da devletin itibarı. Emperyalistlerin dört koldan pervasızca üzerimize çullanabilmesinin başta gelen sebebi de maalesef işte budur!..

Paşakapısı’na kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ

24 Nisan 2015

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/akpnin-ermeni-meselesindeki-karnesi-2404151200.html

Kategori:Uncategorized