TSK’nın ABD ve NATO kontrolünden çıktığının ilk somut göstergesi, Irak’ın işgâlini, perde gerisinde de “Barzanistan”ın kurulmasını hedefleyen 1 Mart tezkeresinin yürürlüğe sokulamaması oldu.
ABD, “TSK’dan intikam almaya” yemin etti… İlk adımı, Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçirerek attı.
Ali Bayramoğlu’nun 2009’da Ergenekon operasyonları hakkındaki yorumu şöyleydi:
“Ergenekon adli bir mesele değil. Ulusal-uluslararası düzeyde stratejik tercihlere dayanıyor. Operasyonda AKP iradesi belirleyici, hatta söz konusu bile değil… Uluslararası dinamiklere baktığımızda, NATO’nun, ABD’nin, Obama’nın seçilmesinin, Türkiye’deki Batı karşıtı, Avrasyacı, Rusya yanlısı yapılanmaların çözülmesine ilişkin daha küresel bir irade yarattığını düşünüyorum. Özellikle asker içerisinde son yıllarda çok net bir biçimde ortaya çıkan ABD karşıtlığı, hatta Türkiye’nin ABD, NATO emperyalizminden kurtulması gerektiği yönündeki eleştirel pozisyonlar var. Bu tespitler küresel düzeyde de yapılıyor ve bu noktada, bu unsurların TSK’dan temizlenmesine yönelik küresel bir etkinin de var olduğunu düşünüyorum.”
Önce Şemdinli kitapevi bombalanması olayı, ardından Ergenekon, ardından Balyoz, Askeri Casusluk davaları geldi. Aralarında “Geleceğin Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanı” denilenlerin de bulunduğu yüzlerce subay tutuklandı, binlercesi bir şekilde TSK’nın dışına atıldı.
Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Murat Bilgel, Hasdal’da ziyaret ettiği arkadaşlarına şunu söylüyordu:
“Yaşadığımız süreç bir savaş. Sizler de bu savaşta pusuya düşürülerek, esir alınan askerlersiniz.”
“Pusuya düşürülen” askerlerin tamamı da “Bu savaşın amacının, hukuk maskesi altında TSK’nın itibarsızlaştırılması, tasfiyesi ve dönüştürülmesi, böylece Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve prensiplerinden tamamen arındırılması” olduğuna inanıyordu.
Tasfiyeler tamamlandı; Bayramoğlu’nun ifadesiyle, “Operasyonlarda iradesi söz konusu olmayan” AKP iktidarı, yaşananlara “milli orduya kumpas” dedi, “üst aklın kontrolündeki parelel yapı tarafından aldatıldığını” açıkladı.
2015 YAŞ kararlarından sonra anladık ki, ne kadar yanılmışlar!.. Ne kadar yanılmışız!.. Ve dahi bizler de sizleri ne kadar yanlış bilgilendirmişiz!..
Bir yandan “Balyoz” yiyen birkaç kişi terfi ettirildiği için seviniliyor, öte yandan yeni TSK Komuta kademesi öve öve bitirilemiyor. “Paralel” diye bilinenler de memnun, “Vatan savunmasında en ön cephede olduğunu, Silivri duvarlarını yıktığını” iddia edenler de…
Faruk Mercan Twitter hesabından, şu mesajları paylaşıyor:
– Bir irade Orgeneral Hulusi Akar’ın önünü kesmek için herşeyi yaptı. Silahlı Kuvvetler, Orgeneral Akar’ı yedirmedi. Tarihi bir sürece girdik…
– Hulusi Akar, NATO’da itibarı yüksek, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bugünkü birikimini temsil eden bir Komutan… Çok zor bir görev üstleniyor…
– Orgeneral H. Akar’ın Genelkurmay Başkanı olması; Silahlı Kuvvetler’in kurumsal duruşunun bir sonucu… Çok zor bir zamanda çok zor bir görev…
Zaman’dan Mümtazer Türköne, Akar’ın “matematik bilgisini” övüyor.
Prof. Celal Şengör, Çuvalcı generalin Akar’a madalya takmasından hareketle ABD-NATO ilişkilerimiz hakkında şunları yazıyor:
“Hulusi Akar generalim hakkında gene fısıltı melaneti başladı. Buna müdahale etmek gerekir. Bu konuda bir yazı yazdım. Orgeneral Sayın Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı olur olmaz aleyhte propaganda başlayıverdi. Vay efendim, askerimizin başına çuval geçiren generalden madalya kabul etmiş! Aziz yurttaşlarım: Bu tür zırvalıkları okumayınız bile. Bunlar kötü niyetlilerin ürettiği, ordumuzu yıpratmaya yönelik kara propagandadır. Akar generalin öyle bir madalyayı reddetme şansı yoktu. Bir kere madalyayı bir general değil, onun bağlı olduğu ordu, yani ABD vermiştir. Biz -beğensek de beğenmesek de- ABD’nin resmen müttefiki bir NATO üyesiyiz. NATO ordusu kâğıt üzerinde tektir. Onun içinden gelen bir madalyayı reddetmek en hafifinden diplomatik krize yol açar, Türkiye’nin başına dert olurdu. Bir general böyle bir krize yol açacak bir adımı atamaz. Atsaydı, isyankâr durumuna düşerek kendi ordusunun disiplinini yaralardı. Benim tanıdığım Akar generalim, katıksız bir vatansever, iyi bir asker ve iyi bir insandır. İçinden geçtiğimiz bu çok zor günlerde kahraman ordumuza laf etmeye kalkanlara lütfen artık fırsat vermeyelim. Balyoz’u, Casusluk ve Fuhuş davaları rezilliklerini unutmayalım. Bunları hiç hak etmeyen kahraman ordumuza yeteri kadar zarar verdik, artık yeter! Askerimizin başına çuval geçirilmesinin sorumlularını arıyorsanız bakacağınız yer sivil politikacılardır, askerler değil.”
Hepsinden önemlisi, yıllar önce İsmet Berkan’la birlikte Şemdinli olayının TSK’yı “Kürt açılımına ikna etmek” için düzenlendiğini açıklayan ve dahi Ergenekon için “Cesur bir savcı arıyorum” diyenin, dönemin Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül olduğunu duyuran Hürriyet Daily News Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Radikal Yazarı Murat Yetkin’in tespitleri.
Diyor ki; “Bütün bu yaşananlar Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki maceracı, siyasete müdahale yanlısı unsurların artık çağdaş ve demokratik ülkelerdeki silahlı kuvvetler gibi siyasi otoritenin kararlarına bağlı yasal zeminini güçlendirmiş, anlaşılmış olmalıdır”…
Demek ki, operasyon yiyen subaylar “maceracı, siyasete müdahale yanlısı” kişilermiş ve operasyonlar “ders” olmuş!..
Diyor ki; “Akar’ın NATO dosyası güçlü bir kurmay subay olması bu süreçte önemli bir özellik olarak öne çıktı. Akar’ın meslekteki yükselişinde NATO istihbarat subaylığı, NATO güney kanadı plan ve prensipler komutanlığı ve Türkiye’nin NATO acil görev gücü olarak tahsis ettiği İstanbul’daki 3’üncü Kolordu komutanlığı gibi önemli dönüm noktaları vardır. Ocak 2015’te Kara Kuvvetleri Komutanı olarak ABD Savunma Bakanlığı’nın ‘Liyakat Lejyonu’ madalyası da kendisine zaten ‘NATO’ya sıradışı katkıları’ nedeniyle verildi. Yani Akar, sadece milli ölçekte değil, uluslararası ölçekte de, Batı ittifakı içinde askeri liderliği ile değerlendirilen bir komutan”…
TSK’ya katkılardan ziyade NATO “liyakâtinin” ön plana çıkarılması ne kadar ilginç, değil mi?
Murat Yetkin’in son tespiti en çarpıcı olanı:
“Akar’ın atanması bir yönüyle yapısal devamlılığın korunması, bir yönüyle 28 Şubat’tan Ergenekon-Balyoz-Askeri Casusluk davalarına uzanan dönemin geride bırakılması, bir yönüyle de siyaset-asker ilişkilerinin, Batı-NATO sistemine doğru normalleşmesi çerçevesinde değerlendirilebilir” diyor.
Ali Bayramoğlu’nun 2009’daki sözlerine bir daha bakın; Demek, maksat hâsıl olmuş, TSK yeniden Batı-NATO yörüngesine oturmuş!..
O halde ne diye, operasyonların “kumpas” olduğunu anlatıp, duruyor, zararlarını konuşuyor, yazıp, çiziyoruz ki?!. “Operasyonlar olmasa Kara Kuvvetleri Komutanı Korkut Özarslan, Deniz Kuvvetleri Komutanı Nusret Güner, Hava Kuvvetleri Komutanı Bilgin Balanlı, Korcan Polatsü veya Ziya Güler, Genelkurmay Başkanı da falan isim olacaktı” yorumları yapıyoruz ki?!.
Tüm bunlardan sonra “kumpas” kurbanlarının affına sığınarak, okurlarıma özeleştirimi verip, diyorum ki;
“İyi ki ‘Balyoz’ indirilmiş!.. Yoksa bu değerli isimler bu makamlara gelemeyecek veya emekli edilmiş olacaktı!.. ‘Kumpası’ hazırlayan ve uygulayanların ellerine sağlık. Ülkemize ve TSK’mıza bugünlere gösterenlerden, Allah razı olsun!..”
“Batı-NATO yörüngesine oturmak”tan söz edilmişken, HDP’lilerin, TSK’nın PKK’ya yönelik operasyonları için NATO ve BM’ye, “çözüm sürecinde arabuluculuk” için de AB ve ABD’ye müracaat etmesinin zamanlaması ne kadar manidar değil mi?
Hem bu gelişmeleri, hem de NATO’nun, PKK’yı “terör örgütü” sayıp saymadığını, yıllar önce “terör örgütleri listesini” yayınlamaktan niye kaçındığını düşünüp, bir yerlere not edin, olur mu?!.
Müyesser YILDIZ
7 Ağustos 2015
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/iyi-ki-tskya-bu-balyoz-inmis-0708151200.html