İçeriğe geç

En Önemli Tanık Ne Anlattı Savcı Ne Anladı?

Bir önemli darbe davasında daha sona gelindi. 15 Temmuz gecesi Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda dönemin Komutanı Zekai Aksakallı’nın emriyle Semih Terzi’yi öldürdükten sonra şehit edilen Ömer Halisdemir davasında yargılanın 18 sanık, yarın haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteyen Savcının esas hakkındaki mütalaasına karşı son savunmalarını yapmaya başlayacak.

Bu davada şu ana kadar 13 celse görüldü. Her celsesi tartışmalı oldu. Önemli tanıklar mahkeme huzurunda değil, özel celsede dinlendi. Yani sanıklar ve avukatlar soru yöneltemedi. Huzurda dinlenmeyen tanıklardan birisi de dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’ydı.

Dava sürecinde, Mahkeme Başkanı değişti. Eski Başkan İsmail Ademoğlu’nun bu davadan alınmasının sebebinin, “FETÖ”den tutuklu eski Zaman Gazetesi muhabiri Ayşenur Parıldak’ı tahliye (Tahliyeden sonra Savcı karara itiraz etti. Parıldak için aynı gün yeniden tutuklama kararı verildi. Sonuçta 7.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı) etmesi olduğu söylendi. Ancak Ademoğlu’nun, Zekai Aksakallı’nın huzurda dinlenmesini istediği için görevden alındığı da öne sürüldü.

Davanın konusunu özetleyecek olursak;

Darbe görevlendirme listesine göre, Özel Kuvvetler Komutanlığı’na atanan Semih Terzi, Diyarbakır’dan Ankara’ya geldiğinde yanında tam teçhizatlı bir tim vardır. Terzi ve bu timin uçağı, Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığı’na iner. Ardından timden 7 kişi Etimesgut’ta kalırken, diğerleri helikoptere binip, Terzi’yle birlikte ÖKK’ya gider. Ardından da Semih Terzi’yi öldüren Ömer Halisdemir’in şehit edilmesi olayı yaşanır.

Terzi’yle beraber gelen bu tim, daha sonra Aksakallı başta olmak üzere dışarıdaki komutanlardan gelen bilgi ve talimat üzerine Özel Kuvvetler Karargâhını ele geçiren darbeciler olduğu bildirilen isimleri derdest eder. Sonraki süreçte ÖKK’daki tüm personelin silahı alınıp, herkes sorgudan geçirilirken, bu timin elemanları 15 gün boyunca tam teçhizatlı olarak Karargâhın güvenliğini sağlar, sorgu ve gözaltılara refakat eder. 15 günün sonunda ise onlar da tutuklanır.

Huzurda dinlenen tanıkların büyük kısmı sanıklar hakkında muğlak veya çelişkili ifadeler verirken, lehlerinde konuşanlar da olur.

Netice-i kelâm; 19 Mart’taki son celsede Savcı, “Toplanan belgeler, hazırlanan bilirkişi raporu, dinlenen tanık beyanları, müşteki beyanları, sanık beyanları ve toplanan diğer tüm deliller sonucunda” 18 sanığın tamamı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi.

Savcı mütalaasında dikkat çekici üç husus yer aldı:

Birincisi; Bizzat Semih Terzi’nin emriyle bu isimlerin seçilmiş olduğunu bildirdi.

İkincisi; Sözkonusu ekip Etimesgut’a indiğinde, Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz ile beraberindeki 7 tim personelinin helikopterle ÖKK’ya gitmeyi kabul etmeyerek, burada kaldığını vurguladı.

Üçüncüsü; Semih Terzi’nin vurulması, halkın darbeye direnmesi, darbeye teşebbüs eyleminin etkinliği ve gücünün azalması üzerine sanıkların, ümitsizliğe düşüp, taraf değiştirerek dost birliklerin tarafına geçtiğini, bundan sonra da Karargâhta darbeye teşebbüs eylemini yönetenleri etkisiz hale getirdiklerini savundu.

-Tim Komutanının İfadesi-

Savcının mütalaasında adı geçen ve halen TSK’da görev yapan bu timin komutanı Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz’ın ifadesine gelirsek;

Yüzbaşı Yılmaz, eski Başkan İsmail Ademoğlu döneminde 20 Mart 2017’de huzurda tanık olarak dinlendi.

İfadesinin başında, ÖKK operasyonlarına “vurucu tim” olması sebebiyle mutlaka 1 ve 3. timlerin gittiğini belirten Yılmaz, böylece bir anlamda Semih Terzi’yle gelen timin özel seçilmediğini bildirdi.

Terzi’yle beraber ÖKK’ya gidenler ile kendisiyle birlikte 7 kişinin Etimesgut’ta kalması konusunda ise şunları söyledi:

“Etimesgut Hava Alayına inmeden önce tabur komutanı bana, ’14 kişiyi seç’ dediğinde, ‘Komutanım ben geleyim’ dedim. ‘Yok sen gelme, ikinci sortide gelirsin’ dedi. Gölbaşı’na gidiliyor. Bizim yuvamız, en emniyetli yer. Orada bir sıkıntı olmaz. Eğer farklı bir yere gidilecek olsaydı, o zaman ben zaten ekibi kendim başlarında, ben olmadan göndermezdim. Ama karargâhıma gideceğim. Yani hiçbir mahsuru yok bence. Onları gönderirim. Ben de olayı aydınlatırım düşüncesindeyim. Erhan Kütükçü, Mehmet Bilge, Hasan Aksoy, Ahmet Muhammed Demirci bunları ismen seçtim. Ben gitmeyeceğim için otomatik tim komutanı Mihrali Atmaca oldu. 5 kişi. Geriye kalan adamları ön kapıya yakın olanlardan seçtim. İnmesi kolay olsun diye. Direk, ‘Sen sen’ diye 14’e tamamladım. ‘İlk başta siz ineceksiniz’ dedim. Uçak durduktan sonra kapı ve rampa açıldı. Belirlediğim 14 kişilik ekip ön kapıdan geri kalan da rampadan inmeye başladı. Uçakta en son inen kişi bendim. Rampadan aşağıya indim.”

Olayların netleşmesinden sonra Terzi’yle birlikte ÖKK’ya giden tim komutan vekili Mihrali Atmaca’nın yanısıra başta Zekai Aksakallı olmak üzere çok sayıda komutanıyla görüştüğünü belirten Yılmaz, şöyle devam etti:

“Giden ekipte çok güvendiğim adamlarım var. Alacağım karar 22 kişinin hayatını etkileyecek. Zekai Paşa’yı aradım. Olayı anlattım. Semih Terzi, Fatih Şahin, Ümit Bak ve Mehmet Ali Çelik’in hain olduğunu, Bak ve Çelik’in öldürülmesini emretti. ‘Güvendiğin adamlara söyle, öldürsünler’ dedi. Erhan Almaz’ın telefonundan Mihrali’yi aradım. ‘Ümit Bak, Mehmet Ali Çelik ve Fatih Şahin hain. Derhal bu adamları derdest et, eğer direnirlerse bacaklarına sık, çok sorun çıkartırsa vurursun’ dedim. O gece bu tim benim emrimle hareket etti. Benim emrimle helikoptere bindiler. Gittikten sonra da tamamıyla bütün emirleri benden aldılar. Yaptıkları herşeyin sorumlusu benim. Eğer timin helikoptere binmesi, Semih Terzi’yle beraber hareket ettikleri gibi bir algı yaratılmasına sebep olduysa, helikoptere binmek, aldığı emri yerine getirmek bir disiplin göstergesidir. Emre itaat etmek, helikoptere binmek bir suç değil. Onları helikoptere bindiren kişi benim. Gittikten sonra yaptıkları her hareketin emrini veren kişi benim. Sorumluluk komutana aittir.”

İfadesinin ardından Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu’nun, “Kimi nasıl seçtiniz o biniş için? Rastgele bir seçiş miydi?” şeklindeki sorusu üzerine Yılmaz, bir kez daha şunları anlattı:

“Rastgele. Şöyle; Muhabereci istedi, iki tane keskin nişancı istedi. Koruma için adam istedi. Bu istekleri karşılamam gerekiyor. Muhabereci Erkan Kütükçü. Tabur muhaberecisi, yani başka alternatifi yok. Keskin nişancı o esnada 4 tane keskin nişancı var. Arkada Mehmet Bilge’nin olduğunu, Hasan’ın olduğunu biliyorum. Onlara gittim söyledim. Tamamıyla rastgele. Ahmet Muhammed Demirci meskûn mahal kursunu birinci bitirmiş bir adamdır, iyidir. Onu seçtim. Ben gitmeyince Mihrali. Geri kalan adamları da ön kapıya yakın olanlardan, ‘Sen, sen, sen’ diye kim varsa o sırada ön tarafta onları seçtim.”

-Neden Tutuklandılar?-

Bazı sanıkların sorusu üzerine, bu timin darbe teşebbüsünün ardından 15 gün boyunca silahlı ve tam teçhizatlı olarak ÖKK Karargahı’nın güvenliğini sağladığını, soruşturma ve gözaltılarda görev yaptığını doğrulayan Yüzbaşı Yılmaz, sonraki gelişmelerle ilgili olarak da şu bilgileri verdi:

“15’inci gün timden de bazı gözaltılar başlayınca ben ve Mihrali polise gittik. Mihrali, ‘Ben de bu ekipteydim, bunların komutanıyım, beni de alın’ dedi. Polis, ‘Sen kal’ dedi. Israr edince, polis T.C. kimlik numarasını sorgulattı. Listede onun da adı varmış. Polis, ‘Bugün arabada yer yok. Yarın zaten minübüsle geleceğiz, yarın götürürüz. Bu gece evinde kal’ dedi. Mihrali, ‘Yok ben geleceğim’ dedi. Bunun üzerine ben kendi arabamla Mihrali’yi götürüp, emniyete bıraktım. Ertesi gün zaten diğer hepsi hazırdı, kalan arkadaşları da teslim ettik. Olayı araştırmaya başladım. 15 gün sonra niye bu oldu diye. Şunu öğrendim. Ben Etimesgut’taki darbecileri teslim edince Batı İki Savcılığı olayı araştırırken, Semih Terzi’yle gelen bir ekip olduğunu öğreniyor. Bunu Özel Hava Alayı’na soruyor. O gece darbeciler tarafından derdest edilen Özel Hava Alayı Komutanı Akıncı’dan kurtulup, geldikten sonra bizi, sadece 7 kişiyi tanıyor. Helikopterle giden ekibi tanımıyor. Bu yüzden bir tabloya sadece 7 kişinin ismini yazıyor. Yanına da şöyle bir açıklama; ‘Semih Terzi’yle aynı uçakta gelmiş olup, emirlere karşı gelerek, darbecilerin etkisiz hale getirilmesini sağlamıştır’ diye. Ondan sonra bunu ÖKK Personel Şube Müdürü Ali Ülker Albaya gönderiyor, ‘Ben sizin oraya gelenlerin ismini bilmiyorum, onların da ismini ekleyin’ diyor. Ondan sonra bu listeye helikoptere binen arkadaşların isimleri de ekleniyor. Yanına da, ‘Semih Terzi’yle aynı uçakla Ankara’ya gelmiş olup, helikopterle kışlaya intikal etmiştir’ açıklaması yazılıyor. Sonra bu liste tek liste olarak Batı İki Savcılığına gönderiliyor. Şimdi ben savcıyım; Önüme bir tane liste gelmiş. Listede 7 kişinin yanında, ‘Bunlar darbecileri paketlemiş’ yazıyor. Geri kalanının yanında doğru düzgün bir açıklama yazmıyor. Ne düşünürüm; Alttakiler temiz, üsttekiler darbeci, hain diye düşünür, tutuklama gözaltı kararı çıkartırım. Ve Batı 2 Savcılığı gözaltı kararı çıkartıyor.”

Son olarak bir avukatın sorusu üzerine Yılmaz’ın, “ÖKK’nın darbecilerin eline geçmiş olduğunu öngöremedim. ÖKK’ya yakıştıramadım ben onu. Eğer ÖKK’nın darbecilerin elinde olduğunu öngörmüş, tahmin etmiş olsaydım, mümkün değil o ateşin içine bu timi, bensiz gidemezdi zaten. Mihrali’yi Etimesgut’ta bırakır, ben giderdim” dediğini kaydedip, soralım:

Çok önemli bir tanık, timin komutanı, “Semih Terzi’yle gidenleri ben seçtim. O gece bu tim benim emrimle hareket etti, bütün emirleri benden aldı. Yaptıkları herşeyin sorumlusu benim” şeklinde ifade veriyor.

Savcı, bu tanık ve beraberindeki 7 kişinin ÖKK’ya gitmeyi kabul etmediğini, gidenlerin Semih Terzi’nin ekibi ve darbeci olduğunu, sonradan taraf değiştirdiğini savunuyor.

Burada ciddi bir yanlışlık veya yanlış anlama yok mu?

Müyesser YILDIZ

8 Nisan 2018

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/en-onemli-tanigin-anlattiklarini-neden-dinlemiyorlar–08041855.html

Kategori:Uncategorized