İçeriğe geç

FETÖ Davasında şoke eden Erdoğan ve AKP talebi

Ankara’da birçok ana davada sona gelindi.

Bunlardan birisi de iddianamesi 15 Temmuz’dan önce hazırlanan, 15 Temmuz ertesi kabul edilen, ancak sanıklarından 65’inin çoktan firar ettiği “FETÖ Çatı Davası.”

Davada elde sadece 7 tutuklu sanık var. Savcı, Şubat’ta verdiği mütalaada bu 7 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi.

Bu hafta boyunca sanıkların, esas hakkındaki mütalaaya karşı son savunmaları alınacak.

Bugünkü celsede, mağdur müştekilerden, Adalet Şehidi Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar ile sanıklardan AKP eski milletvekili İlhan İşbilen’in Avukatı Uğur Poyraz arasındaki sert tartışmadan sonra tarafların mütalaaya karşı beyanlarının alınmasına geçildi.

Ergenekon davasında Ergün Poyraz’ın Avukatlığını yaparken hakkında tutuklama kararı çıkartılan Hüseyin Buzoğlu, hem kendisi hem de Ergün Poyraz, Gülseven Yaşer ve Zübeyir Kındıra adına taraf sıfatıyla katıldığı davada gerek iddianame, gerekse de esas hakkındaki mütalaayı ağır ifadelerle eleştirdi.

“SAVCININ BÖYLE BİR YETKİSİ YOK”

İddianameyi hazırlayan Savcının, soruşturmayı 17 Aralık2013 – 30 Mart 2014 arasında sınırladığına dikkat çeken Buzoğlu, Savcının böyle bir sınırlandırma yetkisinin bulunmadığını, açıkça suç işlediğini savundu. Buzoğlu, bununla ilgili olarak şunları söyledi:

“Sayın Savcı’nın bu şekilde bir sınırlama yapmasının tek nedeni, 3 Kasım 2002 seçimleri öncesindeki diğer tüm siyasiler ve özellikle 2002’den itibaren Fetullah Gülen ile Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Yöneticilerinin birlikte gerçekleştirdikleri ve suç teşkil eden fiillerinin soruşturmaya tabi olmasının engellenmesine, önceki faaliyetlerinin bu sınırlamaya dahil edilmemesine ve önceki birlikteliklerinin gizlenmesine yöneliktir. Sayın Savcı’nın İddianamesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleceğinin ipotek edilmesi mahiyetindedir. Zira, AKP karşıtı olmayan Fetullahçılar hakkında işlem yapmadığını ikrar ederek vazifesini ifa eden Sayın Savcı’nın bu yaklaşımı, Nurcu ve gerici bir yapılanmanın varlığını kabul etmekle birlikte, salt AKP karşıtı olunmaması halinde ilgililer hakkında işlem yapılmaması sonucunu doğuracaktır ki, Anayasa’nın 9’ncu maddesine göre, Türk Milleti adına karar veren bizzat Sayın Mahkeme’nin varlık nedenine aykırı bu yaklaşımın hukuken kabulü olanağı bulunmamaktadır. Nitekim İddianamede, ‘Bu soruşturmanın, dini cemaat kabul ederek salih niyetle hukuk dışına çıkmadan faaliyetler yürüten kimselerle hiç bir ilgisi bulunmamaktadır’ tümcesine yer veren ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ne atıfta bulunan bir Cumhuriyet Savcısı, dini cemaatlerin varlığının devamını öngörebilmekte veya normal bulmaktadır.”

Savcının, suç işlediğini ikrar eden başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’nin çok sayıda üst düzey yöneticisi ile seçilmişin ve örgütün Adliye, Mülkiye ve Askeriye’deki yapılanmasına izin veren atanmışı ve bu örgütle iltisak kurarak iş gören ve/veya gördüren işadamlarının, örgüt üyeliği ve/veya örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım ve yataklıktan bu İddianamede yer bulmasını engellemek amacıyla bu sınırlamaları getirdiğini savunan Av. Buzoğlu, iddianamede birçok kitaba atıf yapılırken, Necip Hablemitoğlu’nun Köstebek kitabı, Ergün Poyraz’ın birçok kitabının görmezden gelinmesinin çok anlamlı olduğunu vurguladı. Av. Buzoğlu, “Zira bu kitaplar sadece Fetullah Gülen’in gerçek yüzünü anlatmakla kalmamış, aynı zamanda irticai örgütler ve AKP’nin temsil ettiği zihniyeti de sorgulamıştır” dedi.

İddiaame Savcısının, 2007 ve sonraki süreçte AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın dahli olmadığı ve sadece kandırıldığını belirtirken Ali Fuat Yılmazer ve diğerlerinin AKP ile Cemaat’in bilinçli “Kirli İttifak” kurduğu gerçeğini gizlemeye çalıştığını vurgulayan Av. Buzoğlu, Savcının esas hakkındaki mütalaasını da ağır tespitlerle eleştirdi.

KEMALETTİN ÖZDEMİR’İN TANIK OLMASI

Örgütün yurtdışı okullarının açılmasına destek veren siyasilerden Abant toplantılarına katılan isimlere, Eki Madenlerinin Koza-İpek’e çok ucuza özelleştirilmesinden Bank Asya’nın bir gecede finans kurumundan banka statüsüne kavuşturulmasına ve bu bankanın açılışına katılan siyasilere ile Ülker Grubu’nun bu bankadaki hesaplarına, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Melih Gökçek hakkındaki “Parsel parsel sattı” açıklamalarından kumpas davalar dönemindeki Emniyet imamı Kemalettin Özdemir’in bu davada tanık olmasına ve bu kişiler hakkında hiçbir işlem veya suç duyurusunda bulunulmamasına dikkat çeken Av. Buzoğlu, şöyle konuştu:

“28 Şubat dosyasından da Savcılığın cezalandırma istemesi karşısında, Ergenekon ve devamında görülen sürecin yenilenerek derinleştirilmek istendiği önemle dikkate alınmalıdır. Tarikatlar ve Cemaatlerin Varlığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluş İlkelerine ve Anayasa ile Devrim Kanunları’na aykırıdır. Siyasi iktidarların oy kaygısı ve iktidarlarca bu göreve getirilen atanmışların aymazlığı ve ihanetleri neticesinde, Cumhuriyet’in kuruluşu öncesi ve sonrasında, tarikatlar ve cemaatler sürekli olarak kendilerine bir egemenlik alanı yaratabilmişler ve etkinliklerini sürekli olarak arttırmışlardır. Yaklaşık 100 yıldan beri süren bu mücadelede maaleseftir ki, seçilmişler ve atanmışların ihanetleri neticesinde, ‘Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar’ memleketine dönüştürülebilmiştir.”

Av. Buzoğlu, beyanının sonunda, “Bu dosyanın, sadece Fetullah Gülen ve örgüt üyelerinin yargılanması olarak nitelendirilmesi, Sayın Mahkeme’nin varlık nedenine aykırılık teşkil edecektir. Sayın Mahkemece, İddianame ve Mütalaa’daki değerlendirmelerin aksine 17/25 Aralık 2013 tarihi suç için kriter olarak kabul edilmeksizin, aşağıda bildirilenler ve re’sen tespit edilenler hakkında suç duyurusunda bulunularak, irticai ve gerici yapılar tarafından Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin aydınlık geleceğinin ipotek alınmasının ve bir daha tarikatlar ve cemaatler aracılığıyla geleceğimizin karartılmasının önüne geçilmesinde, tarihi bir misyonu ifa edecek ve Türk Yargı Tarihi’nde hakettiği yeri de alacaktır. Aksi halde, ‘Bataklığın kurutulması ile değil Meczup Haşerelerle mücadele’ anlayışı, bu dosyaya da hakim olacak ve önümüzdeki süreçte yeni Tarikatlar ve Cemaatlerin benzer kalkışmalarda bulunmasına da yol açılacaktır” sözleriyle, şu isimler hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti:

1- Recep Tayyip Erdoğan

2- Abdullah Gül

3- Ahmet Davutoğlu

4- Bekir Bozdağ

5- Hakan Fidan

6- Melih Gökçek başta olmak üzere Büyükşehir Belediye Başkanları

7- MGK’nin 2004 tarihli kararını kasıtlı olarak yerine getirmediğini itiraf eden dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer

8- Ethem Sancak

9- Abant toplantılarına katılanlar

10- Hüseyin Çelik

11- Tansu Çiller

12- Yıldız Holding ve Ülker Grubu

13- Kumpas ve tertiplerin 2001 yılı itibariyle merkezinde yer alıp, tüm bunları planlayan Kemalettin  Özdemir

14- Mütalaa’nın 165’nci sayfasında açıkça bildirilen ve “Türkiye’de adı bilinip, bölük bölük ABD’ye taşınıp, Pensilvanya’da kuyruğa girip bağlılıklarını bildirerek himmetlerini sunan, Fetullah Gülen’i ziyaret edip ödedikleri himmet karşılığı sorunlarının halli konusunda yardım isteyen ve iş adamı, siyasetçi, bürokrat sıfatına sahip bu birçok kişi hakkında derhal yasal işlemlere başlanması için suç duyurusunda bulunulmalıdır” denildi.

Bugün sanıklardan sadece Avukat Ali Çelik’in esas hakkındaki mütalaaya karşı son savunmasını yaptığı davaya yarın devam edilecek.

Müyesser Yıldız

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html

Kategori:Uncategorized