İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca, Mevlana’nın ölüm yıldönümünde düzenlenen Şeb-i Arus töreninde Kur’an-ı Kerim tilaveti ve ezanın Türkçe okunması üzerine nur topu gibi bir tartışma konumuz daha oldu.
Dün önce Erdoğan, AKP Grup toplantısında özetle şunları söyledi:
“Bu zihniyet geçtiğimiz günlerde, ‘Mevlana’nın vuslat yıl dönümü töreni’ kılıfı altında, asırların birikimi olan bir geleneği yerle yeksan etmeye kalktı. Milletimizin uzun mücadeleler sonunda yıktığı Kur’an-ı Kerim’i ve ezanı Türkçe okutma benzeri bir garabet, ‘Mevlevi Mukabelesi’ adı altında İstanbul’da sahnelendi. ‘Allahuekber’ demekten, ‘Lailaheillallah’ demekten, ‘Sadakallahulazim’ demekten imtina eden zihniyetin, 70 yıl sonra yeniden hortladığına şahit olduk… Kur’an-ı Kerim’e inanıyorsanız, ona gereken hürmeti göstermek mecburiyetindesiniz.”
Ardından “Müslümanlar için Kur’an-ı Kerim’in nasıl kıraat edileceğine, ezanın nasıl okunacağına, ibadetin nasıl yapılacağına, o inancın temel kaynakları ve onlardan beslenen âlimlerinin karar vermesi gerektiğini” kaydeden Erdoğan, “Siz anlamazsınız bu işten. Kaldı ki, bu ülkenin bir Din İşleri Yüksek Kurulu var. Buraya sorun. Diyanet teşkilâtına sorun. Ama dert başka. Dert, bu ülkenin değerleriyle oynamak, istihza etmek. Milletin böyle bir talebi yokken, kimi zaman ideolojik, kimi zaman turistik ve ticari hesaplarla dinî sembollerimize sataşılmasını art niyetli buluyoruz” dedi.
Nihayetinde de konuyu, “1940’ların faşist uygulamalarına geri dönüş hesaplarına” bağlayıp, bunun “İstiklâl Mahkemeleri’ni yeniden kurma teşebbüsüne kadar varacağını” savundu.
Erdoğan’ın bu konuşmasından sonra da Diyanet İşleri Başkanlığı, “çokça soru geldiğini” belirterek, şu açıklamayı yaptı:
“Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, Arapça olarak indirilmiştir. Kur’an-ı Kerim, hem lafzı hem manası ile Kur’an’dır. İndirildiği lafızların dışında, Arapça bile olsa, başka sözlerle ifade edilen mana Cenab-ı Hakk’ın kelâmı değil, mütercimin ondan anladığı manadır. Bu itibarla bu lafızlardan anlaşılan ve başka lafızlarla ifade edilen mana Kur’an değildir. Kur’an’ın tercümesine Kur’an denilemeyeceği ve tercümesinin Kur’an hükmünde olmadığı konusunda İslâm âlimleri görüş birliği içindedir. Yüce Rabbimizin öğütleri ve buyruklarını öğrenmek maksadıyla, Kur’an-ı Kerim’in meal ve tefsirlerini okumak gerekli olmakla birlikte, okunan bu tercümelerin Kur’an olarak isimlendirilmesi caiz olmadığı gibi, mealin Kur’an yerine okunması da doğru değildir. İbadet olarak okunduğunda Kur’an aslî lafızlarıyla okunmalıdır. Kur’an’ın meal, tercüme ve tefsirlerini okumanın hükmü başka, bu tercümeleri Kur’an yerine koymanın ve Kur’an hükmünde tutmanın hükmü ise bambaşkadır.”
Buna ilk tepki gösteren isim ilahiyatçı Cemil Kılıç oldu. Kılıç, “Diyanet Başkanı yalan söylüyor… İslâm uleması ‘Kur’an’ın tercümesine Kur’an denilemez.’ diye görüş birliği içinde değil. Açıkça gözlerimizin içine baka baka yalan söylüyor. Yalanla iman bir arada olmaz.” dedi.
Kürtçe Kur’an Tartışmalarını Hatırlıyor Musunuz?
Bu konu ve görüşler epey tartışılacağı benziyor. Biz ise “açılım-saçılım” günlerinde yaşananları hatırlatmakla yetinelim.
Neler mi olmuştu?
TRT’de Kürtçe kanal açılmasından sonra 2008’de Kürtçe Kur’an-ı Kerim hazırlanması gündeme geldi.
Diyanet’in Yayın Kurulu Başkanı Prof. Dr. Saim Yeprem, şöyle konuştu:
“Kürtçe mevlit metinleri zaten var. Devlet eliyle Kürtçe Kuran-ı Kerim’in hazırlanması da yapılmayacak bir şey değil. Kur’an her dilde olmalıdır. Kürtçe, Türkiye’de bulunan bir vakadır. Bu çerçevede Kürtçe meali de hazırlanmalı. TRT bile Kürtçe yayına karar verdikten sonra, Kürtçe Kur’an meali neden olmasın. Yaşanacak en büyük sıkıntı, Kürtçe’yi ve Arapça’yı çok iyi konuşan ilim adamına ihtiyaç bulunması…”
Dönemin yayınlardan sorumlu Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez ise, “Sadece Kürtçe değil, her dilde ve lehçede Kur’an meali olmalı. Ancak gündemimizde böyle bir çalışma yok. Çünkü Kürtçe’ye göre çok daha yaygın olarak kullanılan başkaca dillerin tercümelerini henüz yapamadık. Kürtçe Kur’an hazırlanması başlı başına bir ilim meselesidir. Böyle bir çalışma için Kürtçe meali gerçekleştirecek, Kürtçe’yi iyi konuşup yazabilen din bilginlerine ihtiyaç var. Önce bu bilginlerin bulunması gerekiyor” dedi.
Ancak 2015’te Diyanet İşleri Başkanlığı Kürtçe Kur’an-ı Kerim bastı. Bunu da bizzat dönemin Başbakanı Erdoğan, Batman mitinginde eline Kürtçe Kur’an alarak duyurdu.
Erdoğan bu mitingde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kapatılmasını savunan HDP’ye tepki gösterirken, şunları söyledi:
“Hale bak, Diyanet’i kaldıracak. Çünkü bunların dinle işi yok. Bakınız kaldıracağız dedikleri Diyanet, Kürtçe Kur’an-ı Kerim mealini yayınladı… Ne diyor, ‘Diyanet İşleri bundan bir tane bastırdı, onu da Cumhurbaşkanı’na gönderdi.’ Eline diline dursun, ilk etapta 10 bin adet bastırıldı. Tüm Güneydoğu’ya, Doğu’ya gönderildi. İşte ortada ‘Qur’ana Piroz.’ Burada. Çeşitli dillerde bastırmaya da devam ediyor.”
Erdoğan, sadece Batman değil, Diyarbakır, Siirt ve Mardin mitinglerinde de Kur’an-ı Kerim’in Kürtçe mealini gösterdi.
Van mitinginde de Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez başta olmak üzere kitabın basılmasında emeği geçenlere teşekkür edip, “Birileri benim Kur’an’ın Kürtçe mealini sizlerle paylaşmamdan rahatsız oldular” diyen Erdoğan, HDP ve CHP’yi şu sözlerle eleştirdi:
“Kur’an, kendilerine yeni Kabe arayanları elbette rahatsız eder. Benim Kürt kardeşlerim, dinine sadıktır, dinine sahiptir. Öyleyse Zerdüştlük dinini kendilerine din edinen yöneticilere gerekli cevabı verecektir diye düşünüyorum. HDP ve CHP’nin din ve inanç konusunda birbirinden farkı yok. CHP Çankaya’yı, HDP de Taksim’i kendisine Kabe olarak seçti. Kabe’mize de Kur’an’ımıza da sahip çıkmayı sürdüreceğiz.”
Erdoğan’a En Sert Tepkiyi Kim Gösterdi?
O günlerde Erdoğan’ın Kürtçe Kur’an ile kürsüye çıkmasına en sert tepkiyi ise MHP Lideri Devlet Bahçeli gösterdi.
Bahçeli, 15 Mayıs 2015’teki Isparta mitinginde önce şu eleştirileri yöneltti:
“Büyük Ortadoğu Projesine yardım ve yataklıktan gurur duyan, Haçlı saldırılarını doğu-batı kaynaşması olarak sunan, sizler işsiz ve yoksul gezerken evlatlarına gemiler alan, soygundan servetler yapan, sizler bir öğün aç diğer öğün tok haldeyken, Ankara’ya 1 milyar 370 milyon liraya kaçak ve karanlık saray diken, sizler geleceğinizi borçlanırken devletin kasasını boşaltan, hazineyi yağmalayan soyguncuları koruyan ve kollayan Erdoğan’dır.”
Ardından, “Şimdi bu Erdoğan çıkmış maneviyat üzerinde başkanlık propagandası yapıyor. Şimdi bu Erdoğan çıkmış, Batman’da, Diyarbakır’da, Siirt’te, Mardin’de ve dün de Van’da olduğu gibi, eline Allah kelamını alarak AKP’ye 400 milletvekili istiyor” diyerek, şöyle konuştu:
“Kürtçe Kur’an Erdoğan’ın dilindedir. Erdoğan pusulayı şaşırmış, rotayı kaybetmiştir. Kürtçe Kur’an ne demektir? Bu nasıl bir edepsizliktir? Başkanlık sistemi getirmek için Yüce Kitap’ımız ne hakla kullanılmaktadır? Erdoğan bu günahlarının bedelini iki cihanda da nasıl ödeyecektir? Sıffin’de Kur’an-ı mızrakların ucuna asanlarla, Erdoğan’ın ne farkı vardır? Bunlar münafıklık alametidir. Bu olanlar yoldan çıkmanın belirtisidir. Erdoğan zoru görünce masaya Kur’an-ı çıkarmaktadır. Şimdi sorarım sizlere; dinimizi siyasallaştıran gafillere haddini bildirecek misiniz? Yeri gelip papaz cübbesi giyen, yeri gelince imam kisvesine bürünen ikiyüzlülere dersini verecek misiniz?”
Diyanet Bu “Çağrıya” Da Cevap Verecek Mi?
Diyanet’in, Kur’an-ı Kerim’in Türkçe okunmasına ilişkin açıklamasına dönersek; sözkonusu açıklamanın, “çokça soru ulaşması üzerine” yapıldığı belirtilmişti.
Günlerdir tartışılan bir konu daha var.
Bilindiği gibi, Yalova Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Ebubekir Sifil, Sözcü yazarı Yılmaz Özdil’le ve Tele 1 sunucusu Cüneyt Akman’la ilgili olarak Diyanet’e, “Cesetleri camilere sokulmasın, cenazeleri kılınmasın” çağrısı yaptı.
Bu çağrıya dün de Ayasofya Camii baş imamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın destek verdi. Özdil ve Akman’ın Allah’ın ayetleriyle alay ederek “küfür”e girdiğini öne süren Boynukalın, “Dolayısıyla Ebubekir Sifil hoca doğru söylemiş.” dedi.
Acaba Diyanet İşleri Başkanlığı, bu “fetvalara” ne buyuruyor?!
Müyesser YILDIZ
24 Aralık 2020
Odatv link: https://odatv4.com/acilim-doneminde-ne-yapmisti-24122042.html