Antalya Elmalı’da 7 ve 10 yaşındaki iki çocuğa cinsel istismarda bulundukları iddiasıyla tutuklanan anne ve üvey babalarının üçüncü celsede tahliye edildiğinin ortaya çıkması Türkiye’yi ayağa kaldırdı, her kesimden tepki yağdı.
Vicdanları kanatan bu olaylar ne yazik ki, ne ilk, bu gidişle ne de son olacağa benziyor.
“İlk değil” dedik ya; hemen Elmalı’daki olay gibi vahim, başta pek çok medya organında haber olduğu halde son durumunu 2-3 gazeteci dışında hemen hemen kimsenin duyurmadığı bir başka cinsel taciz davasında yaşananları hatırlatalım.
7 yıllık geçmişi olan, bizim de yaklaşık 1.5 yıl önce gündeme getirdiğimiz olayı ana başlıklarıyla özetlersek;
Anne-baba 2014 yılında boşanır. Biri kız iki çocukları vardır. Çocukların velayeti annede kalır, babaya da onları görme hakkı verilir.
Çocukların babanın yanında kaldığı bir dönemin dönüşünde anne, 7 yaşındaki kızın vücudundaki morlukları fark eder. Çocuk da çizimlerle, babasının kendisine tacizlerini anlatır.
Anne suç duyurusunda bulunur. Savcılık, “delil yetersizliğinden” takipsizlik kararı verir. Bu karara yapılan itiraz da reddedilir.
Çocuk izleme merkezi, üniversite ve Adli Tıp’tan raporlar alınır. Her defasında Savcılık, “mükerrer suçlama” gerekçesiyle “Kovuşturmaya yer yok” der, itirazlar yine kabul edilmez.
Anne, Adalet Bakanlığı ve AKP Genel Merkezi başta olmak üzere birçok kapıyı çalar. 2 yılın sonunda Adalet Bakanlığı, “kanun yararına bozma” yoluna gider. Davaya, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da müdahil olur.
Nihayetinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı baba hakkında iddianame hazırlar. Küçük kızın defalarca ifadesi alınır.
3 yıllık yargılamanın sonunda Temmuz 2019’da baba oy birliğiyle “zincirleme cinsel istismar” suçundan 60 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılır. Ceza 30 yıla indirilir ve baba hükümle beraber tutuklanır.
İlkinde 4 Ayda Beraat
Haliyle sanık İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne itirazda bulunur. Sadece 4 ay sonra dosya görüşülür ve “dava açılabilmesi için sulh ceza hakimliğinden onay alınmadığı” gibi bir gerekçeyle, Yargıtay yolu kapatılarak, babanın beraatine karar verilir.
Kararın ardından hem anne hem de Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurarak yargılama izni ister.
Bu arada anne, Erdoğan’a da 2 sayfalık bir mektup yazıp, sesini duyurmaya çalışır.
İkincisinde 2 Ayda Beraat
Sonrasında şu gelişmeler yaşanır:
Geçtiğimiz 1 Şubat’ta dava yeniden görülür.
Savcı, önceki mütalaasını tekrarlayıp babanın cezalandırılması, ayrıca “mevcut delil durumuna göre kuvvetli suç şüphesi bulunması” sebebiyle tutuklanması talebinde bulunur.
Mahkeme de “adli görüşme ve değerlendirme raporları, A.Ü. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı raporu, mağdur tarafından yapılmış taciz olayının resmedildiği çizimler, mağdurun adli tıp raporu, tutanaklar, bilirkişi raporları ve tanık anlatımlarını” dikkate alarak, babaya bir kez daha 60 yıl 9 ay hapis cezası verir. Ceza yine 30 yıla indirilip, baba ikinci kez tutuklanır.
Karardan sonra baba bir kez daha İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne gider. Dosya, bu defa 2 ayda görüşülür ve 17 Mayıs’ta; Aile Bakanlığı’nın “tutukluluğun devamı” yönündeki görüşüne rağmen süreç yine sanığın beraati ve tahliyesiyle sonuçlanır.
İddialar İçin “Soyut” Dendi
Yukarıda ilk derece mahkemesi savcısının mütalaasını aktardık. Bölge Adliye Mahkemesi Savcısı’nın mütaalasını da verelim: “Sanığın yüklenen suçu işlediğine dair savunmalarının aksine mağdurenin aşamalarda değişen ve çelişkili beyanları dışında cezalandırılmasına yeterli, kesin, somut, inandırıcı ve her türlü şüpheden uzak kanıt bulunmadığı anlaşılmakla; beraatine, tutukluluk halinin kaldırılarak salıverilmesine karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.” der.
Beraat kararının gerekçesi mi?
Öncelikle “yeni delil” veya “yeni olay” kavramlarının izahı yapıldıktan sonra özetle şunlar anlatılır:
“Yeni delil olarak ifade edilen tüm raporların eski raporlar ile hiç bir çelişki arz etmeksizin tamamen aynı mahiyette olduğu, daha önce ortaya çıkarılmamış, geçmişten tamamen farklı bir maddi olguyu tespit etmedikleri dikkate alındığında hali hazırda yeni bir tıbbi tespitin bulunmadığı görülmektedir… Yeni olarak ifade edilmek suretiyle dosyaya sunulan delilin aslen bir rapor olması, sözkonusu raporun olaydaki durum ve niteliği dikkate alındığında, aslen bir suç delili niteliğinde olmayıp delil ve olaylarda muhakemeye değerlendirme aracı olarak sunulan bir tespit mahiyetinde bulunduğu değerlendirildiğinde, aslen kati nitelikte bir delil niteliği taşıdığı dahil hukuki belirsizlik içermektedir… Bu şekilde raporların yeni delil mahiyetinde sunumu ve kabulünün söz konusu delillerin ila nihaye ve kesintisiz süreç içerisinde yeniden sunulma ihtimali olduğu dikkate alındığında yargısal sürecin hiç bir şekilde tamamlanamaması gibi bir sonucun çıkacağı, bununda hukuksal güvenliği ortadan kaldıracağı kati ve açıktır.”
Sonuçta olay, anne-babanın boşanmasına ve boşanma sürecinde birbirlerine karşı açtıkları davaların taraflar arasında yarattığı “açık husumet ve düşmanlığa” bağlanıp, “Boşanma sonrası böyle bir iddianın ortaya çıkması, iddianın gerçekliği ve samimiyeti hususunda Dairemizce şüpheyle karşılanmıştır.” denir.
Kararda, cinsel taciz iddiasının “herhangi bir delil ile desteklenmediği ve soyut kaldığı” da vurgulanır.
Avukatı Kim?
İki mahkeme de Türk mahkemesi… İkisinde de görev yapan hakim ve savcılar ülkemiz hukuk fakültelerinden mezun… Ama, işte, kararları arasında böylesine izahı mümkün olmayan uçurumlar var…
Hemen burada 1.5 yıl önceki yazımızda söz ettiğimiz bir ayrıntıyı hatırlatalım.
İddialara göre sanık babanın avukatı, iktidara yakın güçlü bir yardım derneğinin başkanıdır. Aralarında geçmişten kalan bir “vefa borcu” söz konusudur.
Davaya zaman zaman o avukatının oğlunun girdiği, oğul avukatın sonradan savcı olduğu yönünde iddialar bulunduğunu da kaydedelim.
Elmalı’daki olaya gösterilen tepkilere dönersek;
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Çocuklarımızın cinsel istismarına hiç kimse, hiçbir şekilde müsamaha göstermez; gösteremez. Yargı süreci devam ediyor. Süreci yakından ve dikkatle takip ediyor, sürecin hassasiyetine uygun her türlü tedbiri alıyoruz. HSK da konu hakkında inceleme başlattı.” açıklamasını yaptı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Hukukta yazılı kurallar kadar maşerî vicdan da esastır. Elmalı Davası’nda belgeler ortadadır. Bu korkunç hadisede çocuk istismarına müsamaha gibi algılanabilecek kararlardan kaçınmak şarttır. Alçaklar en ağır cezayı almalıdır. Adalet için sürecin yakın takipçisi olacağız.” dedi.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik ise davayı yakından takip ettiklerini belirtip, “faillerin mümkün olan en ağır cezayı alması” temennisinde bulundu.
Güzel de, bu hafta Meclis’te görüşülecek olan yeni yargı paketine “cinsel istismar” başta olmak üzere bazı suçlar için “somut delil” aranması şartını kim, neden koydu?
Çocuklarımız korunmak isteniyorsa, en önce ve acilen bu tekliften vazgeçilmesi gerekmiyor mu?
Müyesser YILDIZ
30 Haziran 2021
Odatv link: https://odatv4.com/60-yil-hapis-cezasi-aldi-elini-kolunu-sallayarak-cikti-30062115.html