İçeriğe geç

Vahdettin’i Niye Severler?!

132 yıl önce Sultan 2. Abdülhamid’in emriyle Japonya’ya giden Ertuğrul fırkateyni dönüşte fırtınaya yakalanıp battı. Tam 587 şehit verdik.

Dün, bu şehitlerimiz için İstanbul Beşiktaş’taki Barbaros Hayrettin Paşa Anıtı önünde tören yapıldı. Milli Savunma Bakanlığı, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şehitlerimizi rahmet ve minnetle andı. Ben de onlara ve tüm şehitlerimize rahmet diliyorum.

Öte yandan; çok değil, sadece 10-12 yıl önce de kumpas davalarda -büyük bölümü denizcilerimiz olmak üzere- gerek gerçek gerekse manevi anlamda çok sayıda şehit verdik. Ama bir avuç insan dışında onları anan, hatırlayan yok.

O kayıpların üstüne 15 Temmuz yaşandı. TSK adeta kendi kendisine darbe yaptı ve ordu bambaşka şekle büründü.

Her şeyden haberdar olan İçişleri Bakanı, önceki gün bir kez daha 15 Temmuz’u Amerika’nın yaptığını söyledi.

Ama bakıyoruz; Ankara böylesi bir vahamete rağmen, tabir-i caizse hâlâ ABD’nin kuyruğuna takılmış gidiyor!..

Yarın denizcilerimizle ilgili önemli bir dava var. Montrö Antlaşması’nı sahiplenip TSK’da tarikat yapılanmalarına karşı çıkan, aralarında eski Deniz Kuvvetleri Komutanlarının da bulunduğu 102 emekli amiral hakkında, Anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma iddiasıyla 12 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan davada savcı mütalaasını verecek.

Bir sonraki gün de FETÖ’nün siyasi ayağı konusundaki açıklamaları nedeniyle eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında 1 yıldan 4 yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın ikinci celsesi görülecek.

Özetle, TSK ile hesaplaşma devam ediyor.

Beri tarafta ise iktidar, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, 9 Eylül’de İzmir’in 100. kurtuluş yıldönümünde yaptığı konuşma üzerinden, “Osmanlı’ya saldırıyorlar” iddiasıyla, hainliği tescilli olan Vahdettin’i aklamaya çalışıyor.

Vahdettin’i, Osmanlı’yla eşitlemek; bizatihi Osmanlı’ya hakaret değil midir?

10 Yıl Önceki Yazı

İşte bu tablo ve tartışmalar arasında; çok tarzım olmasa da 10 yıl önce Silivri’de kaleme aldığım, “Vahdettin ve Damat Ferit Orduyu Nasıl ‘Hizaya’ Getirdi?” başlıklı şu yazıyı hatırlatmak istedim:

İşbaşına geldiklerinde önlerindeki en önemli sorun ‘ordu’ idi. Mektepli, savaşta pişmiş, genç subayların elindeki orduya egemen olmaları çok zordu. Bunların tümünü veya çoğunu tasfiye etmeleri gerekiyordu.

Tehlikeliydiler; çünkü kesin bir ‘ideoloji’ye sahiptiler. Bu ‘Türk milliyetçiliği’ idi. Padişaha bağlı olsalar da tercih yapma durumunda kaldıklarında ‘milliyetçiliği’ seçecekleri belliydi.

Direnen komutanlara ne yapılacaktı?

– İngiltere, İstanbul’daki işgâl komutanına ‘polis teşkilâtına el koymanın yeteceğini’ bildirdi. Zaten Fransız komiserler de bir ‘müttefik polis komitesi kurulması‘nı istemişti!..

– Yetmedi. Hükümet her başarısızlıkta ‘ordu’yu suçlayıp Harbiye Nazırı’nı ve Genelkurmay Başkanı’nı İngilizlere şikâyet etmeye başladı!..

Bazı komutanlar görevden alınırken yerlerine daha önceki dönemde ordudan tasfiye edilmiş, bu yüzden de içleri hınç dolu; ayrıca ‘milliyetçilik mikrobu’na bulaşmamış isimler getirildi!..

– Anayasa’ya aykırı özel yetkili mahkemeler kuruldu. Davaların tümü İstanbul’da görülecekti. Böylece hem yargılamalar herkesin gözü önünde yapılacak hem de ‘müdahale’ edilebilecekti!..

– Bir kararname ile subayların da hiçbir izne gerek olmadan bu mahkemelerde yargılanması kararlaştırıldı. Adalet Bakanı Haydar Molla, subayların yargılanmasını izne bağlayan hükmün kendi ısrarıyla kaldırıldığını övünerek açıkladı!..

– Tutuklamalar başlamadan önce sık sık askerlerin ihtilâl hazırlığı yaptığı konuşuldu. Tutuklamalar başlayınca, özel kalemi Ali Fuat Türkgeldi, Vahdettin’e; ‘Bu tutuklamalar yüzünden ihtilâl çıkacak.’ dedi. Vahdettin, ‘Korkmayın, çıkmaz.’ cevabını verdi!..

– İngiliz albayla görüşen Harbiye Nazırı Ferit Paşa, ‘Orduyu tümden jandarma yapalım.’ der ve ekler; ‘İnşallah şu ordu derdinden de kurtuluruz da yalnız jandarmamız kalır.’!..

– Vahdettin ve Damat Ferit şöyle bir ordu istiyordu: ‘Otoriter, milli olmayan, hilafete dayalı ve İngilizci’ …

– Tutuklamalarda dikkatli gidildi. İttihat ve Terakkici olanlarla İngilizleri kızdıranlara öncelik verildi. Çünkü toplu tutuklamaların tepkilere yol açmasından çekiniliyordu. Zaten Mondros Antlaşması ile ordu yeterince küçülecekti. O zaman da tasfiye veya orduyu, jandarma-polis-muhafız kıtalarıyla dengede tutmak daha kolay olacaktı!..

Gazetelerde ordu, ‘ahlâksızlık yuvasıgibi gösterildi, aşağılayıcı yayınlar yapıldı. Ordu komutanları için şu başlıklar atıldı: ‘Âli sefiller… Haydut başları‘!..

– Komutanların milyonlarca altın ve gümüşü olduğu öne sürüldü, yolsuzlukları araştırmak için komisyonlar kuruldu. Harbiye Nezareti’nin bütçesi azaltıldı, askeri muafiyet vergisi kaldırıldı, telefonları kısıtlandı!..

– Savaşta düşman tarafına geçen veya sınırdışına kaçan subay ve erlerin cezaları ertelendi!..

– İçişleri Bakanı Ali Kemal askeri makamların mülki amirlerden emir almasına dair bir genelge yayınladı!..

Jandarma İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Emniyet Genel Müdürü’nü İngilizler atamaya başladı!..

Askeri Şura yeniden kuruldu. Kararların üçte iki çoğunlukla alınması kararlaştırıldı. Harbiye Nazırı’na bu kararları ret veya değiştirme yetkisi verildi!..

– Genelkurmay Başkanlığı’na 1913’te emekliye ayrılan, Sevr’i imzalayacak Hadi Paşa getirildi!.

– Askerlerin tutuklanıp yargılanması gazetelerde, ‘Osmanlı tarihi için başlı başına olay’ başlığıyla verildi!..

İktidar partisinin yayın organı Alemdar’ın başyazarı Refi Cevad, ‘Tutuklamalar gözümüzü doyurmadı. Daha ziyade şiddet!.. Daha ziyade şiddet, Daha ziyade şiddet.’ dedi!..

– Mustafa Kemal’in Sivas Kongresi’ni topladığı gün İstanbul yönetimi İngilizlerle gizli bir anlaşma yaptı. Maddelerden biri şuydu: ‘Milli akımları önlemek ve kurulacak yarı meşruti yönetimi korumak için Milli Kuvvetleri bastırmak üzere İngiltere bir zabıta kuvveti örgütleyecek.’!..

– Kuvayı Milliye’ye karşı Kuva-yı İnzibatiye, diğer adıyla Hilafet Ordusu kuruldu. Eşkiya Anzavur Ahmet’e ‘Paşa’ unvanı verildi. Bu ordunun parasını ve eğitimini İngilizler üstlendi!..

– Özetle ordu ‘önem’ini yitirdi. Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresi’ndeki ifadesiyle de topyekün Osmanlı, ‘cansız bir vatan, kansız bir milletmuamelesi gördü!..”

Yakın dönemde ve şimdilerde yaşadıklarımızın kopyası gibi, değil mi?

Kim bilir, belki de birilerinin “Osmanlı” görünümlü Vahdettin aşkının sebeplerinden birisi de budur!..

Müyesser YILDIZ
18 Eylül 2022

Kategori:Uncategorized