Tuzla Piyade Okulu’ndaki 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni’nde bir teğmenin yakasına Atatürk’ün fotoğrafını takmaması üzerine yaşanan olaylar ve sonrasında gündeme gelen tarikat iddialarının ardından iktidar ve medyası hariç herkes, 15 Temmuz’u hatırlatıp, “Ders çıkarılmadı mı?” diye sordu.
Bizce çok yanlış bir soru.
“Alnı secdeye değenden zarar gelmez.” anlayışıyla, “ne istedilerse verenler”, bağıra bağıra gelen 15 Temmuz için tedbir almayanlar ve nihayetinde 15 Temmuz’un “Allah’ın bir lütfu” olduğunu söyleyenlerden ders çıkarması beklenir mi?
Tuzla Piyade Okulu örneği üzerinden konuşmamız gereken çok temel konular var. Yarın omuz omuza savaşması gerekenler nasıl oldu da böylesine karşı karşıya geldi? Komutanları ne yapıyor ya da yapmıyordu? 15 Temmuz gerekçesiyle, TSK’yı TSK yapan emir-komuta sistemini yıkanların olanlarda ve olacaklarda hiç mi sorumluluğu yok?
“Yeni TSK” Kimin Eseri?
Bu topraklardaki yegâne güvencemiz TSK’nın, ABD-AB operasyonu olan “FETÖ” kumpaslarıyla alt üst edilmesini geçelim.
“Yeni Türkiye”nin “Yeni TSK”sının yol haritasını belirleyen kim/kimlerdi?
Görüşleri malûm olan ve TSK’dan kadrosuzluk gerekçesiyle emekli edilen, emeklilik hayatında SADAT (Uluslararası Savunma Danışmanlık Şirketi), ASSAM (Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi) ve ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği)’i kurup, İktidarın politikalarına yön veren, nihayetinde yeni rejime geçildiğinde Erdoğan’ın güvenlik başdanışmanlığını yapan, emekli general Adnan Tanrıverdi değil miydi? Yapılan tüm düzenlemeleri de, “Taşlar yerine oturmuştur.” diye sahiplenmedi mi?
Tanrıverdi ve arkadaşları, ASRİKA İslâm Devletleri Birliği’ni savunurken Türkiye’nin yeni anayasasında, “resmi ideoloji” yani Atatürkçülük’ün olmamasını, “değişmez ve değiştirilmesi teklif edilen maddelerin” yer almamasını, keza laiklik ilkesinin kaldırılmasını istemiyor muydu?
Aynı ekip ki; 28 Şubat kumpas davasının öncülüğünü yapmadı mı?.. “Montrö’ye sahip çıkılsın, TSK’da yeni tarikat yapılanmalarına izin verilmesin” diyen 103 emekli amirale “darbeci” yaftasını vurup nasıl cezalandırılmaları gerektiğini bir bir sıralamadı mı?
2021’de Cübbeli amiral skandalı yaşandığında ise; Erdoğan bile, “TSK’nın disiplin anlayışıyla bağdaşmayacak fotoğraf veren askere olumlu bakmadık, bakmayız.” dediği halde onlar, “Atatürkçülük, Kemalizm, Laiklik, Demokratik anlayış söylemleri kesinlikle İslâm düşmanlığının örtülü gerekçesidir.” iddiasında bulunarak, cübbeli amirali “kutlu” ilan edip, kendisine “Dik dur eğilme, bu millet seninle” sloganı atmadı mı?
Sonucu biliyorsunuz; TSK idari soruşturma başlattı. Ancak cübbeli amiral hiçbir cezaya çarptırılmadan paşa paşa emekli olurken, onun fotoğrafını sızdırdığı öne sürülen bir yarbay açığa alındı, bu sene de emekli edildi.
15 Temmuz’dan sonra TSK’da büyük bir “FETÖ mücadelesi” başlatıldı, değil mi? İyi de 2020’de YAŞ kararıyla general yapılan, ardından Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’na atanan Serdar Atasoy’un teğmen rütbesini Fetullah Gülen’in taktığı ortaya çıkmadı mı? Peki, bu ismin referanslarını, YAŞ’ta terfi teklifini kimin yaptığını soran/sorgulayan oldu mu?
Unutulmaması gereken bir konu daha var.
23 Mart 2021’de Harp Okulları ve Astsubay Yüksekokulları’na giriş yönetmeliğinde yapılan değişiklikle; “irtica” ifadesi çıkarılıp bunun yerine “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu’nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da bunlarla irtibatı olmama” hükmü konmadı mı?
Böylece, “FETÖ”cüler hariç, TSK’nın kapısı tüm tarikat ve cemaatlere açılmış olmadı mı?
Bu durumda, Tuzla Piyade Okulu’nda Atatürk fotoğrafını asmayan teğmenler tarikatçı veya değil; neyin hesabı sorulabilir ki?!
Tanrıverdi Ekibi Şimdi Kimleri Hedef Aldı?
Adnan Tanrıverdi, SADAT, ASSAM, ASDER dedik… Yönetim kademelerinde “irticadan” dolayı TSK’dan ihraç edilen veya emekli olmak zorunda kalan çok sayıda isim var.
Tuzla Piyade Okulu meselesine onlar da dahil oldu. Örneğin bunlardan birisi, “Yeni Askeri Darbe Hazırlığı” başlıklı yazısında, “darbe hazırlıklarının son sürat devam ettiğini” öne sürerken, başta Erdoğan olmak üzere, bakın kimleri nasıl suçladı:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tuzla Piyade Okulu’nda dindar subayların dövülmesi rezaletinde aradan bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen seyirci kalmıştır… Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, TSK’da meydana gelen ve yüze yakın subayın karıştığı çirkin olaylara rağmen görevli komutanları görevden almayarak daha büyük bir skandala imza atmıştır… Hükümet sadece olayların üstünü örtmeye çalışmıştır… Başta Okul Komutanı Tümgeneral Aydın Cihan Üzüm’ün görevden alınması gerekirdi… Disiplinsizliği apaçık görülen okul komutanı ve yöneticileri hakkında aciz kalıp müdahale etmeyerek olayların büyümesine sebep olan diğer bir kişi de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak’tır. Hesap sorulması gereken başka bir komutan ise Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı Korgeneral Zorlu Topaloğlu’dur. Bahse konu komutanlar hala darbe döneminde yaşadığımızı zannetmekte ve TSK yönetimini eşkıyalık yapan birkaç tane subaya teslim edecek derecede acziyet içinde bulunmaktadırlar… Erdoğan, kalfalık dönemini geçtiğini ve şu anda ustalık döneminde olduğunu söylemektedir. Fakat canımız ciğerimiz olan TSK’da yaşanan olaylara seyirci kalarak ne derece hata ettiğini bilmek zorundadır…”
Bir diğeri, “Cuntacı Teğmenler Meselesi” başlıklı yazısında Erdoğan’a, 15 Temmuz’dan sonra Harp Okulları’nda ders veren öğretim görevlilerinin araştırılması için talimat vermesi çağrısında bulunurken, bunların “kripto FETÖ”cü ve “darbeci zihniyeti taşıyan muvazzaf ve emekli subaylar” olabileceği imasında bulundu. Ayrıca harp okulları müfredatına, “demokrasi, darbeler tarihi, insan hakları” gibi derslerin konulmasını istedi.
Erhan Afyoncu da Listede
Bir başkası ise, “Tuzla’nın Cuntacı Teğmenlerinin Atatürk’ü…!” başlığını taşıyan yazısında, Atatürk fotoğrafı takılmamasına tepki gösteren teğmenler için, “Atatürk’ün adını kullanan hainler” nitelemesinde bulunup, “Nedir ulan bu ülkenin bu sahte Atatürkçülerden çektiği? İçinizdeki iman ve İslam düşmanlığına, Atatürk’ü maske yapmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? Siz hiç uslanıp akıllanmayacak mısınız?” dedi.
Ardından da Harp Okulları ve Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Erhan Afyoncu’yu şu ifadelerle hedefe oturttu:
“Bu teğmen bozuntuları yerden bitmedi. Onları bu hale getiren bir ortam mevcut. Onları bu şeklide yetiştiren ve cesaretlendiren Harp Okullarındaki eğitim sistemidir. Oralarda yuvalanan darbeci kadrolardır. Atatürkçülüğü, bu milletin dinine ve tüm mukaddes değerlerine küfretmek olarak öğreten hainlerdir. Olayı, sadece resmi astıydı asmadıydı kavgası gibi algılayıp ört bas ederseniz ileride başımıza geleceklere şimdiden hazır olun…! 15 Temmuz’dan alınan ders üzerine MSÜ kuruldu. Bir daha bu ülkede darbe olmasın, artık Harbiyelerden darbeci değil subay yetişsin diye değil mi sayın Rektörüm…! Eserinizle övünüyor musunuz? Yoksa 7 teğmeni hedefe koyup hesabı kapatıyor musunuz…? Bunun müsebbibi sizin de başında olduğunuz kadrolardır. Bataklık kurutulmadı, hala sivrisinek üretiyor. Pislikleri halı altına süpürmeye devam edin…!”
Kemalizm “FETÖ”cülük mü?
Tuzla Piyade Okulu’ndaki teğmenlere “cuntacı” suçlamasında bulunan ilk Yeni Şafak olmuştu. Dün Yeni Şafak’tan bir ses daha yükseldi. Yıllarca Erdoğan’ın konuşma metinlerini kaleme alan, AKP’den milletvekili olan, halen de Yeni Şafak’ta yazan Aydın Ünal, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, “FETÖ’den hiç ders almadınız mı?” sözlerine cevap verirken, “Kemalizm ve FETÖ arasında fark yoktur.” dedi.
“Kemalizm”in bir diğer anlamı “Atatürkçülük” olduğuna göre, işin nerelere vardırıldığını görüyor musunuz?
Ne alâkâysa, Filistin-İsrail savaşı başladığında da Aydın Ünal, “Tarih boyunca bölgenin en dinamik gücü Türk-Kürt ittifakı olmuştur. Kemalizm bu ittifakı bozamadı; Siyonizm de bozamayacaktır. Geçmişte olduğu gibi yarın da Türk-Kürt ittifakı bölgeye zaferi ve barışı getirecektir.” gibi bir iddiada bulunmuştu.
Bir vakitler Türkiye’nin “amiral gemisi” iken artık iktidara demirleyen gazetenin temsilcisinin bugünkü yazısıyla bitirelim.
Tuzla Piyade Okulu’nda yaşananları ve MSB’nin tavrını değerlendirirken şöyle bir yorumda bulundu:
“Disiplin üzerine kurulu bir yapıda ‘Şucu-bucu’ gibi çeşitli isimlerdeki yapıların örgütlenmesine asla müsaade edilmemelidir. Türk Silahlı Kuvvetleri fikir yayma ve örgütleme platformu değildir.”
Biz de yukarıda anlattıklarımızdan hareketle soralım:
Hayırdır; ilk ders olarak Atatürkçülüğün okutulduğu TSK’da artık Atatürkçülüğün, “şucu-bucu”luk olarak görülmesi evresine mi geçiliyor?!
Müyesser YILDIZ
22 Aralık 2023
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/ataturkculuk-sucu-buculuk-mu-oluyor-12146