Genelkurmay Başkanlığı’nın dün Büyük Önder ve ebedi Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü münasebetiyle Anıtkabir’de gerçekleştirmeyi planlayıp, son anda iptal ettiği “Ata’nın Huzurunda Ordu-Millet El Ele” başlıklı “balon uçurma” etkinliğini yazacağım.
Öncesinde, “devletin ne hallere düştüğü, nasıl yönetildiğine” dair bir fikir vermesi için bazı notları paylaşmak istiyorum.
İktidarın gazetesi Star, Anıtkabir’deki etkinliğin iptalini de “FETÖ” lideri Gülen’e bağlayarak, şunu yazdı:
“Örgütünü diri tutmak için ‘Hillary gelecek bizi kurtaracak’ sahte rüyasına sarıldı. Militanlarına ABD seçimlerinin kesinleştiği tarihi işaret eden ‘Kurtuluş için 10 Kasım’ı bekleyin’ talimatı da dün yasa dönüştü.”
“Sineğin yağını çıkarmak”, işte buna denir.
Lâkin öncesi var. O zaman inanamadığım için paylaşmadım, galiba şimdi yazmak farz oldu.
4 Kasım’da birden bire internet yavaşladı, sosyal medya iletişimi kesildi ve Başbakan Binali Yıldırım bunun “güvenlik” için alınan bir tedbir olduğunu açıkladı ya;
O günlerde asker ve yargı çevrelerinde ciddi ciddi şu konuşuluyordu:
Hani “FETÖ” lideri Gülen’in Ağustos başında CNN’e verdiği röportajda ekrana gelen Diyarbakır’daki 4 ayaklı minare tablosu dikkat çekti ve medyamız, “Bu tabloyla terör örgütü PKK’ya gizli bir mesaj verdi” yorumunu yaptı ya,
Efendim devletimiz de bunu şöyle değerlendirmiş:
Mâlum 4 Ayaklı Minare Camii’n başka isimleri de var; Şeyh Mutahhar Camii, Kasım Bey Camii, Kasım Padişah Camii gibi… Bu cami 1500 yılında Akkoyunlu Beylerinden Kasım Bey tarafından yaptırıldığından, “4 ayak ve Kasım Bey” birleştirilip, 4 Kasım’da bir eylem yapılabileceği sonucuna varılmış. O güvenlik tedbirleri de bu yüzden alınmış.
Çuvallama rekoru kıran istihbaratımız, falcılara ve bilinçaltı mesaj okuyuculara kalmış gibi!..
-Genelkurmay’da Hâlâ “FETÖ”cü mü Var?-
Genelkurmay’ın balon etkinliğini duyunca afalladım, inanamadım. Aklıma ilk burada kurulan ve tepkiler üzerine kaldırılan çocuk parkı geldi…
Bir yandan, “Belli ki, Komutanlar hâlâ travmayı atlatamamış. Bu gidişle seneye Anıtkabir’de kokteyl de düzenlerler” diye kızarken, öte yandan, Genelkurmay’da hâlâ bir “FETÖ’cü olmalı” şüphesine kapıldım.
Niye mi?
Geçen yıl Saray’daki karşılama törenlerinde, tarihteki Türk devletlerini temsil eden kıyafetler giyen askerler kullanıldı ve “Duşakabinoğulları” benzetmesi yapıldı (Bu benzetmeyi yapan dekan görevinden istifa etti. 15 Temmuz darbesinden sonra da FETÖ operasyonları kapsamında açığa alındı) ya;
Doğru, yanlış; O projenin darbe gecesi Kosova’dan gelip TRT’yi basan Gül döneminde Cumhurbaşkanlığı Başyaveri olan Tanju Poshor’un fikri olduğu öne sürülüyordu.
İşte bu yüzden Genelkurmay’ın “balon” projesinin de ancak bir “FETÖ”cünün işi olabileceğini düşünüyordum ki, bugün Milliyet Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan’ın konuya ilişkin notlarını okuyunca rahatladım!..
Çevikcan’ın yazdığına göre;
“Programı gerçekleştirilme kararı Genelkurmay’da bir istişare sonucunda” alınmış…
“Orgeneral Akar, 15 Temmuz’dan sonra oluşan hassasiyetler çerçevesinde böyle bir etkinliğin, ‘Ordu-Millet El Ele’ temalı bir programla, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bağrından çıktığı milletle, Anıtkabir’de Ata’nın huzurunda gerçekleşmesini çok arzu ediyor”muş…
Ve “Hatta bu program sırasında kısa bir konuşma yapmak için özenle bir metin hazırlamış”…
Yaşasın!.. Demek ki bir “FETÖ projesi” değilmiş!..
Ama… Evet, aması var!..
-İptalin Sebebi Protesto veya Provokasyonsa-
Balon etkinliğine birkaç saat kala Genelkurmay Başkanlığı “iptal” kararını açıkladı, gerekçesine dair bir şey belirtilmedi. İlerleyen saatlerde de Akar ve komutanların Şırnak’a gittiği duyuruldu.
Hem Milliyet’ten Serpil Çevikcan’ın yazısı, hem de Hürriyet’ten Uğur Ergan’ın haberinden öğrendiğimiz, “Güvenlik ve bazı grupların faaliyeti provoke edebileceği istihbaratının alınması” üzerine etkinlik iptal edilmiş.
Burada durup, bazı sorular soralım:
Ciddi bir güvenlik sorunu olsa Anıtkabir’in tüm ziyaretlere kapatılması gerekmez miydi? Komutanların canı can da oradaki binlerce insanın canının kıymet-i harbiyesi yok muydu?
Acaba olası bir protestodan mı korktular? Bu millet 15 Temmuz’dan bu yana TSK’nın halini içi acıyarak da seyretse, yüreğine taş bastı. Ve dahi milletimiz Anıtkabir gibi bir yerde kimseyi protesto etmeyecek kadar olgun ve onurludur. Kaldı ki, birkaç protesto olsa bile bu “El ele durmak” için çağrılan milleti bırakıp, “kaçmayı” mı gerektirirdi? Balyoz kumpasında Mamak cezaevinde beyin kanaması geçiren merhum Deniz Albay Murat Özenalp’in Kocatepe’deki cenaze namazında Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu yoğun protestolara rağmen sonuna kadar kalmamış mıydı?
Etkinlik için Anıtkabir’e çağırılan şehit aileleri, gaziler, TSK personeli ya da buna destek veren Vatan Partisi ile TGB mi provokasyon yapacaktı? Vatan Partisi’nin bu etkinliği sahiplenmesinden rahatsız olunduysa; İptalin son dakikada değil, sahiplenmenin ilk günlerinde yapılması gerekmez miydi?
Provokasyonsa; Evet dün Anıtkabir’de bir eylem oldu. Birden ortaya çıkan 15-20 kişi ellerinde hecelenmiş dövizlerle Anıtkabir merdivenlerinde durup, “Atam kursiyer pilotlar suçsuzdur” pankartı açtı. Bu grubun önünde kitlelere seslenen bir kişi, hapisteki kursiyer pilotlara sahip çıkılmasını isterken, “Ankara semalarında uçan ve bomba atan kalleşler bu çocuklar değildi” dedi. Ve geldikleri gibi kaşla göz arasında kayboldular. Sahi kimdi onlar; Sorup, soruşturuldu mu?
-“Başkomutan” İptalin Ettirmiş Olmasın-
İptal haberlerinden devam edelim.
Hürriyet açıkça, “İptal açıklamasının Saray’da Erdoğan ile Akar arasında yapılan görüşmeden sonra geldiğini” belirtip, “Görüşme saat 11.50’de başladı ve 12.50’de bitti. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesine de saat 12.53’te iptale ilişkin basın duyurusu konuldu” diyor.
Milliyet’ten Serpil Çevikcan da şunları yazıyor:
“İstihbarat birimlerinden söz konusu etkinlik sırasında oluşabilecek provokasyonlar konusunda yapılan uyarı, organizasyonun iptaline neden oldu. Kaynaklar, bu uyarının önce Cumhurbaşkanlığı’na sunulduğunu, Cumhurbaşkanlığı’ndan da Genelkurmay Başkanlığı’nın uyarıldığını kaydettiler. Devlet kademesinin, bu uyarılar üzerine etkinliğin iptali konusunda mutabakata vardığı kaydedildi.”
Bir yanda 15 Temmuz “darbe” istihbaratında koşa koşa Genelkurmay’a gidiş, Erdoğan ve Binali Yıldırım’ın bile MİT Müsteşarına ulaşamaması… Öte yanda 10 Kasım “provokasyon” istihbaratının doğrudan Saray’a, Saray’dan Genelkurmay’a verilmesi…
Yeni bir sistem veya zincir kurulmuş olabilir de görünen gerçek; İptal emrini bizzat “Başkomutan” Erdoğan’ın verdiği.
Ama niye?
– Milletin, böyle bir etkinliğe gösterdiği tepkiyi dikkate alma ve “Mezarda balon uçurulmaz” hassasiyeti mi?
– “Şehitler gelirken, ne balonu? Marş marş bölgeye” talimatı mı?
– “Sen ancak benim izin verdiğim yerde milletle biraraya gelip, konuşma yapabilirsin” hatırlatması mı?
Son ihtimalle ilgili olarak nedense küçük bir haberi hatırladım.
Ekim ayının son haftasında Afyonkarahisar’da yapılan AKP Kampı’nda Başbakan Binali Yıldırım ve Milli Savunma Bakanı Fikri Işık arasında geçen kahkaha dolu bir konuşmanın haberiydi bu.
Akşam’da yayınlanan habere göre, 15 Temmuz’dan sonra Milli Savunma Bakanlığı’na atanan ilk sivil Müsteşar Ali Fidan’ın KHK gereği “orgeneral” rütbesi karşılığı haklardan yararlanmasıyla ilgili olarak Başbakan Binali Yıldırım, “Fikri Bey’in Müsteşarı Orgeneral. Fikri Bey’in ne olduğunu söylemeyeyim” şeklinde bir espiri yapmış, Milli Savunma Bakanı Işık da şu karşılığı vermişti:
“Cumhurbaşkanımız Başkomutan, siz birinci yardımcısı, ben ikinci yardımcısıyım.”
Genelkurmay Başkanı Akar’ın “esamesinin” bile kalmadığı ancak bu kadar açık anlatılırdı, değil mi?
Doğru yanlış, iyi kötü; Karargâh olarak istişareyle bir karar almışsınız… Bu etkinliği çok arzulamış, hatta bir konuşma metni dahi hazırlamışsınız…
Ama yapmamış, yapamamışsınız… Ya da yaptırılmamış…
İnsan haliyle merak ediyor; Bu kadar “istiskale” rağmen, niye o makamlarda kalınır ki?
Müyesser YILDIZ
11 Kasım 2016
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/4-kasimda-internet-aslinda-neden-kesildi-1111161200.html