Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, TBMM Genel Kurulu’nda bir öğrencinin 22 aydır tutuklu olmasına dair gündem dışı konuşmayı cevaplıyordu.
Siyasetin devam eden davalara müdahil olmasının yanlışlığından dem vururken, İrtica Eylem Planı ve İnternet Andıcı davalarında öyle güzel hükümler verdi ki!.. Ama kulaklarıma inanamadığım sözleri, mahkemelerle Yargıtay -ve Danıştay- ilişkisi üzerine yaptığı değerlendirmeydi. Hakimlerin, benzer davalarda daha önce Yargıtay ve Danıştay’ın aldığı kararlara bakmasını eleştirip, bu ‘çarpıklığı’ ortadan kaldırmak üzere hazırlık yaptıklarını açıkladı.
Aynı gün gazetelerde Ankara’da yapılan AİHM’le ilgili bir konferansın haberleri vardı. Başbakan Erdoğan, Adalet Bakanı Ergin, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu neticede yabancı olan bu üst yargı organına o kadar değer veriyordu ki!.. Adalet Bakanı Ergin AİHM içtihatlarını övüyor, Danıştay Başkanı da hâkimlerin iç hukuka göre değil, AİHM içtihatlarına göre hükmetmesi gerektiğini söylüyordu.
Kendi Yargıtay-Danıştayımızın içtihatları tu-kaka, AİHM’inkiler cici!..
Habur hukuku, yandaş medya hukuku/karşıt medya hukuku, Deriz Feneri hukuku, Ergenekon/Balyoz hukuku… Yargının da ‘özelleştirilmesi’dir bu. Böyle olunca AİHM’e tapınma gayet normaldir. O da bugüne kadar sözkonusu PKK veya azınlık davaları olunca kendi içtihatlarını görmezden gelmedi mi?
* * * *
Bu çok hukuk, özelleşmiş hukuk birilerini şaşırtıyor. Özellikle Ergenekon/Balyoz vs. davalarına bakıp: “Bunların tümü AİHM’den döner. Türkiye mahkum olur. Bunu bile bile niye böyle yapıyorlar?” diye beklemeyin; bir şey olmaz, olmayacak. Öyle ince ince yürüyen bir proje var ki, bakın anlatayım:
AİHM tıkandı. Binlerce dava yükü altında çöktü. Kendini lağvetmenin veya sadece AB vatandaşları ile ilgilenecek bir yapıya kavumanın peşinde. AİHM’in sırtındaki ikinci yükün adı da Türkiye!.. O yüzden de reçete geçtiğimiz Nisan ayında İzmir’de yapılan AİHM’in Geleceği adlı bir toplantıda arandı, daha doğrusu Türkiye buradan da dışlanmaya hazır hale getirildi.
Bu arada biz ne yaptık; Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruyu getirdik. 1 sene sonra yürürlüğe girecek. Biz garipler AİHM’e gidemeden bu defa da yıllarca Anayasa Mahkemesi önünde bekleyeceğiz. Şu ileri yargı zincirine bakın; Yerel mahkeme, devreye sokulmuş olursa İstinaf mahkemesi… Olmadı Yargıtay… Olmadı Anayasa Mahkemesi… Ondan sonra eğer hala AİHM varsa ve dışlanmamışsak Strazburg… Ömür biter, dava bitmez!..
Abarttığımı sanmayın. Kaynağım sağlam; Nisan’da İzmir’de yapılan o toplantıya katılan AİHM Başkanı Jean-Paul Costa. Yargı ‘reformlarımızı’ pek bir öven Costa, sürecin yeni bir Anayasa ile devam etmesini istedi. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı için: “Zaten kapasitesi dolmuş AİHM için de olumlu bir düzenleme. Böylelikle dava akışının önü bir nebze kesilecektir. Bu süreçte AİHM’in büyük katkısı oldu.” dedi.
Hasılı bizleri Yargıtay veya AİHM’in ‘kurtaracağını’ düşünen ve umanları yeni sürprizler bekliyor. O yüzden bizlerin değil, evvel emirde “ hukuk ve devlet “in kurtarılması gerekiyor.
Silivri’den kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
16 Kasım 2011