Suriye’de de Irak’ta da başımız fena halde dertte. ABD-Rusya arasında pinpon topuna dönmekten, Barzani’nin ipine sarılarak kurtulmaya çalışıyoruz.
Gündem yine Menbiç. ABD Mayıs 2016’da çoğunluğunu PYD/YPG’nin oluşturduğu “Demokratik Suriye Güçleri” eliyle Menbiç operasyonunu başlattığında Başkan Obama telefonla Erdoğan’ı aramış, Erdoğan, “Operasyon biter bitmez PYD Menbiç’ten çekilecek, bölge Araplara bırakılacak” şartıyla kabul etmişti.
10 ay sonra hâlâ PYD’nin Menbiç’ten çıkmasını, Fırat’ın doğusuna çekilmesini konuşuyoruz. Çünkü ABD sözünü tutmadı. Tutmadığı gibi PYD/YPG’yi en ağır silahlarla donattı. Pentagon, Rakka operasyonunu da PYD/YPG’yle yapmak istediğini açıkladı. Dahası Rus ve Esad güçleri de Menbiç’e konuşlandı. Başbakan Binali Yıldırım, “Münbiç’te işler biraz keyifli hale geliyor. Orada Amerika bayrak dikiyor, Rusya da yanına bayrak dikiyor, bayrak yarışına döndü orada iş” dese de maalesef gidişat Türkiye açısından hiç “keyifli” değil.
Zira;
ABD, Fırat’ın doğusundaki “terör koridorunu” Türkiye’ye kabul ettirmiş oldu.
Biz Emevi Camii’ne namaz kılmaya gidemedik, ama ABD’si de Rusya’sı da Esad’ı da Menbiç’e, sınırımızın dibine kadar geldi.
Sözümona ABD’ye tepki için Rusya’ya yanaşmış, Astana zirveleri yapmıştık. PYD’ye Moskova’da ofis açtıran Rusya ilk Astana Zirvesi’ne PYD/YPG’yi davet etmedi. Ama hemen ardından onlarla ayrı görüştü, yeni Suriye anayasası taslağını sundu. Kürtlere “özerklik” vaadi vardı. Ne buna, ne Rusya’nın, “PKK/PYD’yi terör örgütü saymıyoruz” açıklamasına Ankara’nın gıkı çıktı. Yol açılmıştı. BM Suriye Özel Temsilcisi De Mistura geçen hafta Cenevre’deki toplantıda, “yerel seviyede kendini idare” uygulamasından söz etti.
Tablo bu iken;
Erdoğan ve iktidarı, Almanya’nın “teröre yardım ve yataklıktan yargılanması gerektiğini” söylüyor, ama ABD ve Rusya’ya hâlâ, “Müttefikimiz” diyebiliyor…
-Musul ve Sincar’da Neler Oluyor?-
Irak’a geçelim.
Erdoğan Musul operasyonu için, “Hem sahada, hem masada olacağız” derken, Başbakan Binali Yıldırım da Ekim’de, “Musul operasyonunda hava unsurları arasında Türkiye’nin yer alacağını, bunda mutabakat sağlandığını” söylemişti.
Bugün duyduk ki, IŞİD’in ele geçirdiği konsolosluğumuzu bile Irak Ordusu kurtarmış!..
Sincar; PKK’nın yeni Kandil’i. IŞİD’den kurtarıldı, PKK yerleşti. Tamı tamına 2 bin 500 teröristle.
Sincar’ı IŞİD’den kurtarma operasyonunda PKK da yer aldığı halde dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, “Bu, Peşmergenin başarısıdır” diyerek, Barzani’yi kutlamıştı.
Demektir ki, ya Davutoğlu doğruyu söylemedi ya da sonrasında Barzani, PKK’nın buraya yerleşmesine göz yumdu!..
Şimdilerde Sincar’ı PKK’dan temizlemesi için Barzani’den medet umuyoruz.
Göndere çekilen “bez” yüzünden Barzani’nin tartışmalı geçen Türkiye ziyaretinden sonra Peşmergeler, buradaki PKK’yla çatışır gibi yaptı, hemen ardından Barzani, “Ne kadar üzgün” olduğunu açıkladı ve ateşkes sağlandı.
Yıllardır Kandil’deki PKK’ya “yardım yataklık” eden ve “Kürt kanı dökmem” diyen Barzani, PKK’yla mücadele edecek, öyle mi?
ABD-İsrail, “Durun, siz kardeşsiniz” demez mi?
-“Suriye Kürtlerinin Lideri de Barzani Olacak”-
Gündemimize bir de “Roj peşmergeleri” girdi. Bunlar, Suriye’deki iç savaştan kaçıp, Barzani’yi sığınan, Peşmerge bakanlığınca eğitilip-donatılan ve “Suriye Kürt Ulusal Konseyi” denen ENKS’nin silahlı gücü.
Mesut Barzani’nin oğlu Mesrur Barzani Obama’ya, “PYD yerine Peşmerge ile çalışarak, Türkiye’yle aradaki sorunu ortadan kaldırabilirsiniz” teklifinde bulunmuştu.
İşte bizimkiler de ABD’nin, PYD/YPG yerine Suriye’de bunlarla çalışmasını istiyor.
Trump göreve geldikten sonra bu ENKS Washington’a davet edildi.
ENKS kimler tarafından, nasıl kuruldu?
2012 Temmuz’unda Barzani’nin çağrısıyla Suriye’deki tüm Kürt partilerin Erbil’de biraraya gelip, “Erbil mutakabıtını” imzalamasıyla. Bu toplantıya PYD’nin başı Salih Müslim de katılmış ve Barzani’yle birlikte poz vermişti. “Bezi” Barzani’yle aynı olan ENKS’nin Aralık 2012’deki toplantısına ise Türkiye’den Leyla Zana ile dönemin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir gitmişti.
Sonrasında, “Barzani ile PYD arasında sorun çıktı. Mutabakat yürümedi” denmesine bakmayın; Sözkonusu “Büyük İsrail”se, ağababaları bu “teferruatları” da halleder!..
Nitekim Barzani Türkiye’ye gelmeden hemen önce Almanya’da, “PYD’yi terör örgütü olarak nitelemiyorum” dedi… “Roj Peşmergelerinin” sözde komutanı da daha iki gün önce, “ABD’nin kendilerinden resmi olarak hazırlanıp, Rojava’ya geçmelerini istediğini” açıkladı…
Özetle; Türkiye’ye Irak’ta PKK’yı gösterip, Barzani’yi kabul ettirenler, şimdi de Suriye’de PYD’yi gösterip, yine yine Barzani’yi kabul ettiriyorlar.
Zaten 15 Temmuz darbesinin arkasında olduğu öne sürülen CIA’cı Henry Barkey daha 2012’de, “Suriye Kürtlerinin lideri PYD değil, Barzani olacak” dememiş miydi?
-Barzani’yle “Bağımsızlığı” Konuşmadılar mı Konuşamadılar mı?-
Barzani son olarak 26-27 Şubat’ta Türkiye’ye geldi. İstanbul’da Erdoğan’la, Ankara’da da Binali Yıldırım’la görüştü.
Gelmeden önce Alman medyasına yaptığı açıklamada, “Irak’ın güçlü bir merkezi hükümet tarafından yönetilen devlet olarak günleri sayılı. Resmi sınırların artık bir anlamı yok. Irak ve Suriye’den bir üniter devlet olarak bahsedemezsiniz” deyip, “bağımsızlık referandumunun ulusal bir hak olduğunu” söyledi.
Haliyle Erdoğan ve Yıldırım’la görüşmesinde “Barzanistan”ın bağımsızlığının konuluşup, konuşulmadığı merak edildi.
Yetkililer hiçbir açıklama yapmazken, iktidara yakın Yeni Şafak’ın Yazarı Mehmet Acet, “ilgililere” sorduğunu, “Böyle bir konunun hiçbir şekilde gündeme gelmediği” cevabını aldığını yazdı.
Tabii ki gelmedi, gelemezdi!..
Barzani Almanya’daki röportajında, “Bu, bizimle Bağdat arasındaki bir iç mesele. Türkiye ve İran’la bir ilişkisi yok. Irak’la anlaşabilirsek, bunun Türkiye’yle bir bağlantısı olmaz” diye adeta meydan okumadı mı?
Oysa çok değil, 2.5 yıl önce Barzani’nin Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Hawrani, “Bağımsızlık ilânı Ankara’dan habersiz olmaz” diyordu.
İşte Barzani konusunda nereden nereye getirildiğimizin bir resmi daha!..
-Barzani “Bezi” Adım Adım Dalgalanıyor-
Gündemin sıcak konusu Barzani’nin “bezinin” dalgalandırılması meselesine gelince;
Bir vakitler alt düzeyde askerlerle muhatap olabiliyordu. Onun içindir ki, Cemil Çiçek, “postal yalayıcısı” ifadesini kullanmıştı. Erdoğan da, “Barzani benim muhatabım olamaz” diyordu.
Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Çankaya Köşkü’nde kırmızı halıyla karşılandı.
Saray yapıldıktan sonra Çankaya Köşkü Başbakanlık olunca;
9 Aralık 2015’te dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’yla görüştüğünde ilk kez o “bezle” görüntü verildi. Öyle bir ilkti ki, “Kürdistan Bölgesi Başkanlığı” resmi web sayfasında, “Başkan Barzani’nin, Çankaya Köşkü’nde protokolde Kürdistan Bayrağı’nın da bulundurulması nedeniyle Başbakan Davutoğlu’na hitaben, ‘Bu hasasiyetinizden dolayı teşekkür ederiz’ dediği” vurgulandı.
Başbakanlığa Binali Yıldırım’ın gelmesinden sonra Barzani’yle 23 Ağustos 2016’da yapılan görüşmede de Çankaya Köşkü’nde aynı görüntü verildi.
Oysa Erdoğan bu görüntüden 2 ay önce ilk kez, “Önümüze Sevr’in konduğunu” dillendirmiş, ben de bunun üzerine, “Barzani’nin bezini Çankaya Köşkü’nde dalgalandırarak Sevr’i önleyemezsiniz” diye yazmıştım.
Barzani’nin son ziyaretinde “yeni aşamayı” gördük; Kaldığı Devlet Konukevi ile İstanbul ve Ankara havaalanlarına da o bez çekildi.
Tepkiler üzerine Başbakan Binali Yıldırım’ın yaptığı şu açıklamayı biliyorsunuz:
“Bugünlerde bir bayrak hikayesidir, gidiyor. Irak anayasasına göre, Kuzey Kürdistan Bölgesel Yönetimi özerk bir yapıdır. Parlamentosu vardır, başbakanı, bakanları, ayrı bayrağı vardır. Dünyada da bu şekilde tanınır. Sanki yeni bir teamülmüş, yeni bir uygulamaymış gibi bunu gündeme getirmenin iyi niyetle izahı mümkün değildir.”
Madem “Yeni bir teamül, uygulama” değil, o halde soralım:
Mabeyn Köşkü’ndeki Erdoğan-Barzani görüşmesinde niye o bez arkalarında veya masada yoktu?
Bir sonraki “aşama”; O bezin Saray’a da girmesi, “Barzanistan”ın Ankara’da ofis açması olmasın!..
Ve dahi;
Başbakan Binali Yıldırım dün referandumla ilgili olarak, “Hayır’ın kendisi zaten soğuk bir kelime. Reddetmek, ‘hayır’ demek insan fıtratına uygun değildir” şeklinde bir açıklama yaptı.
“Hayır” demek insan fıtratına uygun değilse; “Barzanistan”a da “evet” mi diyelim yani?
Gerçek şu ki; Türkiye 14 yıldır ne yaşadı, yaşıyor ve yaşayacaksa, ilk sebebi “Kürdistan”, yani “Büyük İsrail” projesidir!..
Bu yüzden, “fıtratımızın” gereğini yapıp, 14 yıldır başımızda duran o “çuval”ı çıkarmak için, HAYIR!..
Müyesser YILDIZ
8 Mart 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/bir-sonraki-asama-ne-olacak-0803171200.html