Erdoğan’ın sadece 1.5 yıl önce, “Faşist, soykırımcı, cibiliyetsiz, haydut” dediği Hollanda ile ilişkilerimiz normalleşti.
Bu kapsamda Lahey’e Büyükelçi atandı.
Atanan ismi biliyorsunuz; Şaban Dişli.
“Şaban Dişli” denince de 2 yıldır akla gelen ilk özelliği; Kardeşi Mehmet Dişli’nin “Darbenin beyin takımında” yer almaktan tutuklu olması.
“FETÖ’cü, darbeci” kardeş binlerce kez ağırlaştırılmış müebbet talebiyle Sincan Cezaevi’nde, ağabeyi Lahey’de!..
Hemen şunu belirtelim; Ağabey Dişli, bunca süre bir kez bile kardeşini ziyarete gitmedi. Kimbilir belki de Lahey yolunu açan en büyük etken bu “duruşu” olmuştur!..
Mehmet Dişli 16 Temmuz’da tutuklandığında, Şaban Dişli AKP Genel Başkan Yardımcısıydı. Gerek parti içindeki, gerekse kamuoyundaki tepkiler üzerine bir süre sonra bu görevinden ayrıldı.
Yaklaşık 1 yıl sonra, darbe davaları başlamışken, “sürpriz” bir gelişme oldu ve Şaban Dişli AKP Genel Başkan Başdanışmanlığına atandı.
-Aile Durumundan Mağduriyetlere Örnek Oldu-
Elin ağzı torba değil ki, büzesin; Sadece darbe davalarında değil, “Bank Asya, Bylock” vs. davalarında da sık sık Şaban Dişli’nin kulağı çınlatıldı. Sanık veya şüpheliyle birlikte eş, çocuk, ana-baba, amca, kuzen, dayının maaile sorgulanması, gözaltına alınması, kamudan ihraç edilmesi veya tutuklanmasına atıfla, “Dişli kardeşler” örneği verilip, “Suçun şahsiliği ilkesi”nin herkes için geçerli olması gerektiği hatırlatıldı.
Bu durum haliyle AKP içinde “Şaban Dişli rahatsızlığının” yeniden nüksetmesine yol açtı.
Nihayetinde 2 ay sonra Şaban Dişli, “Sayın Genel Başkanım Recep Tayyip Erdoğan’ı haksız yere daha fazla yıpratmamayı teminen” yazılı bir dilekçe ile “Bu kutlu görevden” istifa ettiğini duyurdu.
O günlerde Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi istifanın perde arkasına ilişkin olarak, şu bilgileri aktardı:
“Tabandaki yaşanan rahatsızlık AK Parti’nin FETÖ ile mücadele konusunda yaptırdığı kamuoyu araştırmalarına da yansıyor. Toplum diyor ki, ‘Kardeşim Bank Asya’da hesabı olan ya da bir yakını darbeci olan insanlar kamudan ihraç ediliyor, bir kısmı tutuklanıyor. Ama Şaban Dişli’nin bilakis makamı yükseltiliyor’ şeklinde bir rahatsızlık oluşuyor. Bu rahatsızlık bir noktaya geldikten sonra geçen hafta MYK toplantısından sonra birkaç Genel Başkan Yardımcısı, AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bu konuyu görüşüyorlar. Bu konuda tabandan olan rahatsızlığı Sayın Cumhurbaşkanı’na iletiyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı da belli ki uzun süredir bir değerlendirme içerisinde… Böylece Şaban Dişli’nin istifası isteniyor. Yani kendisi de bu irade karşısında daha fazla devam edemeyeceğini anlıyor, ama AK Parti Genel Başkan yardımcılarından bir kaç isim Sayın Cumhurbaşkanı ile bu süreci görüşüyorlar. Ve böylece istifa ile noktalanan bu süreç başlıyor.”
Bu süreçten 1 yıl sonra işte Şaban Dişli bir kez daha, üstelik bu defa AKP değil, Türkiye’yi temsilde “yükseltildi”…
Demek ki, bir yandan dünyanın dört bir tarafında “FETÖ’yle mücadele” savaşı verilirken, öte yandan böyle bir atamanın yapılması, “Ülkemizin haksız yere yıpratılmasına” yol açmayacak!..
Ve demek ki, kamuoyunda, özellikle de AKP tabanındaki “rahatsızlık” bitti!..
Acaba?!.
-Çocuklar Damgalanırken-
“Ana akım” ve “yandaş” denilen medyanın; Şaban Dişli’nin bu son “yükselişini”, doğum tarihi, geçmişteki görevleri, bildiği diller, Hollanda ile ilişkilerimize yapacağı katkılar, hatta Hollanda laleleri görselleriyle duyurup, kardeşi Mehmet Dişli’den tek satır söz etmediğine dikkat çekip, “Acaba rahatsızlık bitti mi?” ve “Suçun şahsiliği ilkesine dönüldü mü?” sorularına geçelim.
Hâlâ;
Özellikle asker kökenli “FETÖ” sanık veya şüphelilerinin, emekli maaşları verilmiyor…
TSK’dan ihraç edilmiş olanların OYAK birikimleri ödenmiyor…
Mülkleri üzerindeki tedbirler devam ediyor…
Tutukluların kredi kartı hesaplarının kapatılmasına bile izin yok, ama faizi tıkır tıkır işletiliyor…
Eşleri, çocukları işten atılıyor… Öğrenci bursları dahi kesiliyor… İktidar yetkilileri “Gitsinler özel sektörde çalışsınlar” dediği halde çoğu özel sektörde de çalıştırılmıyor…
Özetle, içeridekilerden çok dışarıdakiler cezalandırılıyor!..
Tüm bunların ötesinde, bakın başka ne oluyor?
KHK ile kamudan ihraç edilmişsiniz… 18 yaşından küçük çocuğunuz var… Hastalanıyor, hastaneye veya polikliniğe götürüyorsunuz… Daha girişte çocuğunuzun adına aldığınız barkotta, “M-İhraç” (Memuriyetten ihraç) kaydı düşülüyor.
Bitmedi; Doktor çocuğa reçete yazıyor… Eczaneye gidiyorsunuz… Ve eczane ekranında da aynı kayıt çıkıyor…
Kamudan ihraç edilmiş birisinin 18 yaşından küçük çocuğunu hastaneye kabul ediyorsanız, ilaç veriyorsanız, böyle bir kaydın/fişlemenin sebebi nedir?
Ne yani “İhraç çocukları” geldiğinde doktor, bu kayda göre mi muayene edecek veya eczacı buna göre mi ilaç verecek?
Madem ki, ana-babalarından dolayı çocukları damgalamakta bir beis görülmüyor, o halde Lahey Büyükelçisi yapılan Şaban Dişli’nin pasaportuna da kardeş kontenjanından aynı damga vurulsun!..
Müyesser YILDIZ
8 Eylül 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/buyukelci-yapilan-saban-dislinin-pasaportuna-da-damga-vurulacak-mi-08091805.html