Zonguldak, koronavirüsle salgınında en kritik illerimizin başında geliyor. Ancak bu ilimizin Valisi Erdoğan Bektaş öyle bir açıklama yaptı ki, tüm ülkedeki sağlıkçılar ayağa kalktı.
Önceki gün Valilik’te düzenlediği basın toplantısında, Zonguldak’ta görülen 567 vakanın 137’sinin sağlık çalışanı olduğunu vurgulayan Vali Bektaş’ın infiale yol açan sözleri özetle şöyleydi:
“Sağlık çalışanları, hastayla temasta kendilerini koruyor. Ancak birbirleriyle diyaloglarını korumadılar. Bugün en yüksek perdeden bütün yetkili arkadaşlarımızı uyardık. Bu bizim faturamızı ağırlaştıran bir olaydır. Normalde sağlık çalışanlarımızın bize getirdiği yük olmasaydı belki de bu gün geri dönüşü konuşuyor olacaktık. Bu da gerçekten zor oldu. Sağlıkçılarımızı biz misafirhanede misafir ettik. Devletimiz oturdu düşündü, onlardan ücret almadı. Yemeklerinden de ücret almadı. Servisleri de sağlamaya çalıştık. Ama orada kendi aralarındaki ilişkilerinde yeteri kadar dikkatli olmadıkları için hem kendilerini hem de bizi sıkıntıya soktular. Bundan sonra bunun da durulacağını, azalacağını artık herkesin bu işi öğrenmiş olmasını varsayıyoruz.”
Bektaş, tepkilerden sonra şu ifadelerle özür diledi:
“Sağlık camiasını üzmek gibi bir kasıt asla söz konusu değildir. Her şeye rağmen bu sıkıntılı günlerde sağlık çalışanlarımızın üzülmesine sebep olmuşsak, kendilerinden açık yüreklilikle özür diliyorum. Olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz açıktır. İlimizin de bu tabloyu çok şiddetli yaşadığı ortadadır. Pandemide ülke geneli ölüm oranının, yoğun bakımdaki hasta sayısının üç katı rakamlarla ilimizde karşı karşıya kaldık. Buna rağmen bütün kamuyu seferber ederek, vatandaşımızı ciddi sınırlamalara zorlamışken, izolasyonda yüzde 99’luk bir başarıyı yakalayarak, tabloyu neredeyse olumluya döndürmüşken, sağlık çalışanlarımızın özellikle son dönemde kendilerini koruyamamaları nedeniyle, tabloda istenen iyileşmenin sağlanamaması ile yaşanan hayal kırıklığı maalesef sözlerimize yansımıştır.”
-Rize’de Silah Ruhsatı İşini Nasıl Halletti?-
Bektaş, daha önceki bazı açıklamaları ve icraatlarıyla da gündeme gelmiş bir Vali.
Örneğin 2016’da Rize Valisi’yken bir TV programında, bu ildeki silah potansiyelinden çok rahatsız olduğunu ve kentte silah sesleri duymak istemediğini belirttikten sonra ruhsat sorununu nasıl çözdüklerini şöyle anlattı:
“Rize’de yıllardır silah ruhsatı verilmemiş. Talepler geliyor. Biz de istişare ettik. Seçeneklerimiz nedir? Birincisi vermemek. İkincisi vermek, ama biraz sınırlamak. İstişare sonucu ‘silah ruhsatı verelim’ denildi. Çünkü silah ruhsatı alamayanlar, başka yollara başvuruyor. Adresini başka ilde gösteriyor, oradaki valiliğe başvuruyor, bir şekilde o ruhsatı alıyor. İstişarelerden böyle bir sonuç çıktı. Bunu uygulamaya başladık. Gelen yoğun talep karşısında çok şaşırdım. Manisa’da 2 yılda verdiğim silah ruhsatının 5 katını Rize’de 3 ayda verdim. Rize’de memur adam parayı bulup geliyor. Bu parayı verecek başka yeri yok mu, anlamıyorum. İstediğimiz parayı insanlar gözünü kırpmadan veriyor. Şahsen ben vermem. Valilik bünyesinde kurulan Köylere Hizmet Götürme Birliği var. Bağışları oraya alıyoruz. Bu para ile köy yolları yapılıyor ve okulların bazı ihtiyaçları karşılanıyor. Parayı alan olarak mutlu olmam lazım, ama değilim. Bu kadar silah gerekmez. Ya tarifeyi yükselteceğiz ya da bu uygulamadan vazgeçeceğiz. Silahın gündemimizden çıkması lazım.”
Aynı programda, “15 Temmuz bir daha olursa, silahlarınızı ben temin edeceğim” de diyen Bektaş, son olarak Mart 2019’da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Zonguldak’ta düzenlediği mitingi izlerken görüntülenmişti.
-12 Yıl Önce Ne Olmuştu?-
Tabii bunların öncesi de var. 28-29 Kasım 2008’de Asya Termal Otel’de yapılan AKP’nin 13. İstişare ve Değerlendirme Toplantısına gidelim.
Hani dönemin Başbakanı Erdoğan’ın, “Kürt sorunu benim sorunumdur” deyip, şu mesajları verdiği toplantı:
– Hukuksuzluk bizim lügatımızda yer bulamaz, yolsuzluk bizim aramızda yer bulamaz, yasakçı anlayışlar bizim anlayışımızda yer bulamaz.
– AK Parti’nin yolu demokrasi yoludur. Hukuk yoludur; çağdaşlık, değişim, adalet, kalkınma yoludur, milletin yoludur.
İşte bu toplantıda Erdoğan, bir olaydan söz ederek, şunları söyledi:
“Geçenlerde bir mezradan beni bir vatandaş arıyor. Gece saat 01.00’de… Böyle böyle bizim köyün yolu yok. ‘Kaç hane’ dedim. ’10-15 hane’ dedi… ‘Peki nereden gidip geliyorsunuz’ dedim. ‘Yürüyerek gidip, geliyoruz. Su yok’ dedi… Neyse ben vatandaşın telefonunu aldım. Bu arada valilerimizin de dikkatini çekmek isterim. Onlar da illerinde şikayetlerin eksiklerin takipçisi olmalı. Vatandaşın yanında olmalı. Örneğin; geçenlerde bir ilimize gittik. Vatandaş yanıma yaklaştı ve bir eksiğini anlattı. Ben de yanımdaki valiye döndüm konuyla ilgilenmesini rica ettim. Valimiz o vatandaşa, ‘Yarın saat 09.00’da gel’ diye randevu vermiş. Sonra ondan randevu isteyen birçok kişiye, ‘Saat 09.00’da gel’ demiş. Sayın vali, bu vatandaşların hepsi 09.00’da gelirse, valilikten içeriye girebilecek mi? Seninle görüşebilecek mi? Hayır… O ilimize tekrar gittiğimizde aynı vatandaş aynı şekilde yanıma geldi, sorununu aktardı. Ben, ‘Yahu bu iş hallolmadı mı?’ dedim. Olmaz Sayın valim!.. Bir ülkenin Başbakanı vatandaşına söz veriyor. O vatandaş seninle görüşemiyor, sorunu çözülemiyor. Başbakan yalancı durumuna düşüyor. Olmamalı! Devlet yalancı durumuna düşürülmemeli. Şimdi gelelim mezraya; beni arayan vatandaşın sorununu, aradım o ilin valisine söyledim. Haydi isim de vereyim. Muş Valisi.”
Tam bu sırada toplantıda bulunan AKP Muş Milletvekili Seracettin Karayağız’a dönüp, “Seracattin Bey, sen bu işi biliyor muydun? Biliyordun, ama bak sorunu çözmemişsin, sayın valimiz çözmüş” diye göndermede bulunan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Vali konuyu biliyormuş, ama yolu bu yılın programına koymamış. Ben kendisine konuyu aktarınca, sağolsun valimiz yolu programa almış. Şu anda 10,5 km’lik yolun 8,5 km’lik bölümü bitmiş. 2 km. ve bir küçük köprü eksik. Mezradaki vatandaş bu kez yine beni telefonla aradı, teşekkür ediyor. Sordum kendisine, ‘Yol bitti mi?’ ‘Eksiği var, ama çoğu bitti, kalanı da yaza biter inşallah, çok teşekkürler’ dedi. Yani vatandaş inandı yolun yapılacağına… Bize Muş Valisi gibi valiler lazım. Diğer illerimizin valilerinden de bu türden vatandaşlara karşı hassasiyet bekliyoruz.”
Erdoğan’ın, “Bize Muş Valisi gibi valiler lazım” dediği isim, bugünün Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş’tı.
Ve Erdoğan’ın o övgüleri üzerine Bektaş da, “Muş merkeze bağlı İnardı köyünün mezralarıyla bağlantısı yoktu. Nüfus oranına bakarak bir çalışma programı yapmıştık. İki ay kadar önce vatandaşımız Başbakan’a ulaşmış ve yol sorununu anlatmış. Biz de Başbakan’ın talimatı üzerine programı öne aldık. Mezranın yolunu bitirdik. Yaklaşık 10.5 kilometrelik yolda 2 bin 300 metre kadar eksik kaldı. Seneye mezranın yolunu tamamlamış olacağız” açıklamasını yapmıştı.
-Trabzonlu ve İmam Hatip Mezunu-
Vali Bektaş; Zonguldak doğumlu, ama aslen Trabzonlu. Yani İçişleri Bakanı Soylu’nun hemşehrisi. İlk ve orta öğrenimini Trabzon Tonya’da tamamladı. Trabzon Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun. Üsküdar Kaymakamıyken, 2008’de Muş Valiliğine atandı. Ardından sırasıyla Kastamonu, Manisa ve Rize Valiliğine getirildi. Ekim 2018’den beri de Zonguldak Valisi.
12 yıldır Valilik yapan Bektaş’ın vazgeçilmezliğinin sebebi bu özellikleri midir, başarılı görülmesi midir bilemeyiz; ama tepkilerden sonraki “Özür” açıklamasından, şu zorlu süreçte epey yorulduğu anlaşılıyor. Çok normal.
Ülkeyi yönetenler, Bektaş’ın istifa etmesi veya görevden alınması taleplerini muhtemeldir ki, duymazdan gelecektir. Ancak bu olay, en azından kriz yönetiminde yorgunluk boyutunun da dikkate alınması gerektiğini göstermiyor mu?
Erdoğan’ın 27 Şubat 2015’te Valilere yaptığı şu tavsiyelerle bitirelim:
-Valilerin, kendi şehirlerindeki resmi ve sivil tüm kuruluşlar arasında sağlayacakları koordinasyon, temin edecekleri uyum çok önemlidir.
-Siz, milletle aranıza mesafe koyarsanız, millete tepeden bakarsanız, milletin derdine, sıkıntısına, talebine kulaklarınızı kapatırsanız, asla başarılı bir kamu görevlisi olamazsınız.
-Bulunduğunuz makamlar mazeret değil, icraat makamıdır.
– Her valimiz, kendi şehrinin Hazreti Ömer’i olmalıdır. Devletin soğuk yüzünü, demir yumruğunu değil sıcak elini, gülen yüzünü, şefkatli kollarını temsil etmelisiniz.
Silivri’deki Barış’lar, Hülya Kılıç ve Murat Ağırel’e kucak dolusu sevgiler.
Müyesser YILDIZ
19 Nisan 2020
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/erdogan-nasil-anlatmisti-19042001.html