Rusya ile ABD-NATO öncülüğündeki Batı ittifakının Ukrayna üzerindeki kanlı bilek güreşi tüm hızıyla sürüyor. Ankara, Batı ittifakına yakın durmakla birlikte, şimdilik Rusya-Ukrayna arasında tarafsız kalmaya çalışıyor.
ABD-Rusya arasında, öncelikle yine Ukrayna bağlantılı bir başka bilek güreşi daha var. Ortodokslar üzerinden yürütülen bu mücadele ise Türkiye’ye en az savaş kadar ilgilendiriyor. Çünkü merkezinde; Lozan’a göre bir Türk kurumu, yöneticileri de Türk vatandaşı olan ve İstanbul’da kalmasına siyasetle ilgilenmemesi şartıyla izin verilen Fener Rum Patrikhanesi var.
Niçin Ankara Değil de İstanbul
Ukrayna savaşıyla birlikte bu cephede yaşanan son hareketlenmeleri aktarmadan önce bir başka ayrıntıya dikkat çekelim.
Bilindiği gibi, Erdoğan krizin başlangıcından itibaren Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu söyledi. Rusya oralı olmazken, Şubat ortasında ilk olarak Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar, “Şu an barışı sağlayabilecek yegâne ülke Türkiye… Her iki ülkeyle teması güçlü.” açıklamasını yaptıktan sonra, “İstanbul’da toplanacak bir zirveye ön yargısız evet dediklerini” bildirdi.
Bodnar’dan 10 gün sonra da Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, müzakereler için ülkesine saldırıların yapıldığı Belarus yerine 5 yeri önerdi. Bunlardan dördü; Polonya, Azerbaycan, Slovakya ve Macaristan’ın başkentleriydi. Bir de İstanbul vardı.
Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Bodnar, 1 Mart’ta bir kez daha Rusya ile müzakerelerin sınıra yakın ortam yerine İstanbul’da yapılmasını tercih edeceklerini kaydetti.
Ancak kimse de merak edip, “Niye Ankara değil de İstanbul?” diye sormadı.
Sormadığı gibi; örneğin MHP Lideri Devlet Bahçeli önceki günkü grup toplantısında, “Türkiye’nin hakemliğinde, İstanbul merkezli bir müzakere ikliminin vasat bulmasının barışçıl çabaları destekleyeceğini” söyledi.
Dün de eski Başbakan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu şöyle konuştu:
“Putin neden arabulucuk toplantısını İstanbul’da değil, Belarus’ta yapmayı tercih etti? Eğer Putin’e bu kadar yakın idiyseniz, İstanbul’u tercih ederdi. Ama şundan eminim, Türkiye NATO’da etkin olsaydı İstanbul’u tercih edebilirdi.”
Anlaşılan; Başkent Ankara yerine İstanbul’un istenmesini bizden başka garipseyen yokmuş!..
Oysa 2019’daki seçimler sırasında dış güçlerin, İstanbul’u “Konstantinopol” yapma hayallerini en çok anlatan, bu yüzden Ekrem İmamoğlu’na oy verilmemesini isteyen AKP olmuştu.
Ne tesadüf; Rusya’nın Ukrayna’yı işgâlinin ilk günlerinde Amerikan CBS kanalı, Türkiye’den geçen Rus gemileriyle ilgili haberinde, İstanbul’u Yunanistan toprağı olarak gösterdi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun hemen sert tepki gösterip, “Yapılan hatanın tekrarlanmaması ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tartışmaya açabilecek her türlü adımdan kaçınılması hususlarında gerekli tedbirlerin alınmasını ve yaşanan olayla ilgili bir izahat verilmesini bekliyoruz.” şeklinde bir mektup gönderdi. CBS de özür diledi.
Bu arada, yine o günlerde, iktidarı destekleyen Yeni Şafak grubuna ait Derin Tarih Dergisi’nde yer alan, “Ruslara kalsa İstanbul’u bile isterler” başlıklı bir röportaj yayımlandı.
Demek birilerinin hâlâ İstanbul gibi bir hayali varmış, değil mi?
Zelenskiy Erdoğan Dışında Kimi Aradı?
Fener Rum Patrikhanesi merkezli Ortodoks dünyasındaki hareketlenmeye gelmeden önce şunları hatırlatalım:
Bilindiği gibi, Ukrayna Kilisesi Rusya Patrikliği’ne bağlıydı. Ancak 2018’de İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi, Ukrayna Kilisesi’nin Rus Patrikliği’nden ayrılarak otosefal (bağımsız) olmasına onay verdi. Bu gelişme üzerine Moskova Patrikliği, İstanbul Patrikliği ile bağlarını koparma kararı aldı. Ankara ise sessiz kalmanın ötesinde bunu destekledi. Öyle ki, dönemin Ukrayna Cumhurbaşkanı İstanbul’a gelip Fener Rum Patriği ile anlaşma imzaladı.
Oysa bu, iktidar medyasının yazdığının aksine, sadece “Ortodoks dünyasının bir krizi” değildi. Lozan’a aykırı olarak Patriğin “Ekümenikliğinin” kabulü anlamına geliyor, ayrıca uzun vadede Türkiye ile Rusya arasında önemli bir sorunun temelleri atılıyordu.
Ukrayna kilisesinin bağımsızlığının ardındaki en önemli güç de ABD’ydi. Dönemin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, bunu desteklediklerini bildirdi. 2019’da Kiev’e gitttiğinde ise Ukrayna Kilisesi Başpiskoposu’yla bir araya gelip, “Rusya’nın işgâl ettiği Kırım ve Donbas’ta din özgürlüğü ihlalleri” konularında görüş alışverişinde bulundu.
Ukrayna savaşıyla birlikte neler mi oldu?
Patrik Bartholomeos ve onun 2018’de ABD’deki Rum Ortodoks Kilisesi’ne atadığı Lambriniadis, Ukraynalılar için dua etmenin ötesinde, açıktan Ukrayna’yı destekleyip Putin’i suçladı.
27 Şubat’ta da Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Bartholomeos’u arayıp “Dualarının manevi desteği için” teşekkür etti. Bartholomeos bir gün sonra ise Ukrayna’nın İstanbul Başkonsolosluğu’nu ziyaret edip Başkonsolos Roman Nedilskıy’den bilgi aldı. Her iki görüşmeyle ilgili olarak Patrikhane’nin internet sitesinde yer alan açıklamalarda da “Ekümenik Patrik” ifadesi kullanıldı.
Sonra Bartholomeos, Mart başında CNN Türk’e bir röportaj verdi. Sözkonusu röportajında savaşın kötülüklerini, insanların yaşadıkları acılardan duyduğu üzüntüyü veya “Putin’in tüm dünyanın nefretini kazandığını” anlatmakla kalmadı, “Kiliseler savaşı”na değindi. Ukrayna Kilisesi’ne bağımsızlık vererek, ne kadar doğru bir iş yaptıklarının görüldüğünü belirtip, bunun “Fener Rum Patrikhanesi’nin bir borcu ve salahiyeti” olduğunu savundu. Rus Kilisesi hakkında da şunları söyledi:
“Rus kardeşlerimizi üzdük, fakat bu olmalıydı. Bütün Balkan ülkelerindeki Ortodokslar bir dönem Patrikhanemize bağlı idiler… Şimdi görüyoruz ki, bazı Ukraynalı din adamları, Rus Patriği Sayın Kiril’in ismini ayinlerinde zikretmek istemiyorlar. Düşman ülkenin dini lideri olarak görüyorlar kendisini. Yavaş yavaş o kiliseden kopup yeni otosefal kiliseye geçiyorlar. Biz bunun için seviniyoruz da sevinmiyoruz da… İnsan isterdi ki, Rus kilisesi, Rus devleti patrikhanemize karşı ve bana karşı bu kadar düşmanlık göstermeyip, bu normal hareketimizi kabul etsinler. Maalesef kabul etmediler. Patrikhanemiz ve şahsen bendeniz onların hedefi olmuş olduk… 2016’ya kadar her şey çok iyi gidiyordu. Gerçi Rus kilisesi her zaman Patrikhanemize karşı menfi bir tutum izliyordu. Şifahi olarak dostane, müspet fakat hakikatte bir kıskançlık vardı. Neden İstanbul Patrikliği birinci olsun da biz beşinci olalım? Çünkü Ortodoks hiyerarşisinde İstanbul her zaman birinci, Moskova Kudüs’ten sonra beşinci oluyor. Buna tahammül edemiyorlar, kıskanıyorlar. Patrikhanemizin oturduğu dalı kesmeye çalışıyorlar. Bunu başaramazlar. Bizim birinciliğimiz ekümenik konsillerin ilk asırlardaki toplanan ekümenik konsillerin kararlarına dayalıdır. Bunları 15-20 asır sonra Moskova’nın istediği için değiştirmek mümkün değil, boşuna uğraşıyorlar. Biz de bu Ukrayna otosefal statüsünü vererek onlara göstermiş olduk. ‘Korkmuyoruz, doğrusunu yapmaya çalışıyoruz, birincilik bize aittir, salahiyetlerimizi koruyoruz, boşuna uğraşmasınlar’ bu mesajı verdik.”
Türkiye’yi Suçlaya Suçlaya Geldi
Bir Türk vatandaşı olan ABD Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskopos’u Lambriniadis’e bakalım. Ukrayna krizinin başlangıcında, “Kremlin’in siyasi ve dini emperyalizmini kınıyor ve Amerikan hükümetinin tutumunu övüyoruz.” açıklamasını yapan bu isim, sadece 18 gün önce New York Belediye Başkanı Eric Adams’ı ziyaretinde de Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi, Ruhban Okulu’nun açılmaması ve Kıbrıs konusunda Türkiye’yi suçlamıştı.
İşte bu isim, geçtiğimiz günlerde Yunanistan’da Aynaroz Manastırı, Gümülcine ve İstanbul’u kapsayan bir “Hac yolculuğuna” çıktı. Yunanistan’daki tüm görüşme ve toplantılarında “Rusya’nın Ukrayna’yı işgâlini” eleştirdi. Yine burada verdiği bir röportajda, Ukrayna’ya nasıl yardımcı olacakları konusunda Fener Rum Patrikhanesi ile istişarede bulunacaklarını bildirdi. Beraberinde de yine Türkiye’ye yönelik oldukça siyasi mesajlar verdi.
Örneğin; İstanbul’a “Konstantinopol”, Patrikhane’ye “Ekümenik” demekle kalmayıp -Milli Mücadele’de uğradığı yenilgiye Yunanistan’ın verdiği adla- “Küçük Asya felaketi” ve mübadele sırasında “Helenizm” için neler yaptıklarını anlattı ve “Türkiye’nin saldırgan davranışlarının barışçıl bir ülke olan Yunanistan’ı zor durumda bıraktığını” öne sürdü. Yine Ruhban Okulu’nun açılmamasından yakınıp bunun bir Yunan-Türk sorunu değil, Amerikan-Türk sorunu olduğunu söyledi.
Yunanistan’daki temaslarının ardından da önceki gün İstanbul’a geldi ve ilk olarak bir grup “Archon”la birlikte ABD’ye atanmadan önce Müdürlüğünü yaptığı Ruhban Okulu’nu ziyaret etti.
“Archonlar” kim mi? Patrikhane himayesinde ABD’de yapılananan, “Megali İdea”yı gerçekleştirmeyi hedefleyen bir “Devlet veya hükümet” modeli olduğu iddia ediliyor.
Şununla bitirelim:
Avrupa Kiliseler Konferansı Başkanı Christian Krieger dün, Ukrayna savaşı ile ilgili Rusya’yı suçlayan açıklamalar yapıp Rus Patriği Kiril’in, “ürkütücü sessizliğini” eleştirirken şöyle bir ifade kullandı:
“Kiliseler olarak ufkumuz ulusal çıkarların ötesindedir.”
Görüldüğü üzere bu “Kiliseler savaşı”nın tam göbeğindeyiz; ama, ne yazık ki, umursayan ve bunun olası sonuçlarını düşünen yok!..
Müyesser YILDIZ
5 Mart 2022