AKP ve MİT’in nabzını tutan Cemaate yakın Taraf Gazetesi, Başbakan Erdoğan’ın Köşk’e çıkması sonrasına ilişkin şu senaryoyu yazdı: MİT Müsteşarı Hakan Fidan Dışişleri Bakanı olacak, Davutoğlu da Başbakan veya Başbakan Yardımcılığına kaydırılacak…
Siyasi kulislere dayandırılan habere göre, “Çözüm süreci başta olmak üzere Suriye, Mısır gibi birçok alanda hükümetin politikasının uygulanmasında büyük rol sahibi” Hakan Fidan kabineye girecek, böylece hem Fidan’a dokunulmazlık sağlanacak, hem de AKP dış politikasının geleceği garanti altına alınacakmış.
Tam da AKP’lilerin,“Dış güçler MİT Müsteşarı üzerinden Erdoğan’ı hedef aldı”, Başdanışman Yalçın Akdoğan’ın da, “Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını engellemeye çalışıyorlar” dediği bir dönemde ilginç bir senaryo.
Teröristbaşının,“Artık siyasi muhataplarla görüşmem lâzım” şartını koştuğu sürece denk gelmesi açısından da dikkat çekici.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına kimlerin karşı çıktığı belli. Cemaatin önemli yazarı Hüseyin Gülerce açık açık, “Cumhurbaşkanı olma, Başbakan olarak kal” demedi mi?
MİT’i ve Müsteşar Hakan Fidan’ı hedefe oturtanlar da malûm. 2 yıl öncesine dönelim. Oslo’da PKK’yla pazarlık masasına oturduğu ortaya çıkıp, Fidan hakkında dava açıldığında Erdoğan, onu ifade vermeye bile göndermedi. Ardından bir gece yarısı yasayı değiştirip, Fidan’ı dokunulmazlık zırhına büründürdü. O dönem Erdoğan, Fidan’ı şu sözlerle savundu:
“Hakan Fidan benim sır küpüm, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sır küpü. Türkiye’nin geleceğinin sır küpü… Hakan Fidan’ı İmralı’ya da gönderen benim, Oslo’ya da gönderen benim… Gayretlerinden çok çok memnunum… İyi yetişmiş bir bürokrattır. İnsan kıyma makinesi değiliz. Bu insan takdir edilmesi gerekirken, yemeye çalışan bazı mahfiller olmuştur…”
Son günlerde Hakan Fidan hakkında yabancı basında iki yazı yayınlandı… Yer yerinden oynadı… AKP yöneticileri ve Erdoğan medyası, “Hakan Fidan’ı yedirmeyiz” kampanyası başlattı. İddialara göre, Fidan’ı “yemek” isteyen, “milli MİT’ten rahatsız olan” ABD ve İsrail gibi “dış güçler”di. Başbakan Erdoğan da şu açıklamayı yaptı:
“Biz kendi bürokratlarımızı, arkadaşlarımızı kimseye yedirmeyiz. Arkalarında oluruz, bunlar bizim yol arkadaşımızdır. Herhangi bir belge önümüze gelmedikten sonra gazeteler yazdı, şu söyledi, bu söyledi diye tavır almayız.”
Velev ki, birileri Fidan’ı “yemek” istiyor, siz yemek istemedikten sonra kim, nasıl yedirecek ki?!.. Ayrıca ABD Büyükelçisi Ricciardone, Fidan’ın ne kadar “sadık, yetenekli, yeterli ve kararlı bir bürokrat” olduğunu anlatıp, “Onunla çalışmak benim için ayrıcalık ve keyif” deyiverdi. Ama “yedirmeyizciler”, “Kime sadakât? Bu ne muhabbet?” diye sormadı bile.
-Cemaatin Son Teklifi mi?-
Taraf’ın senaryosuna dönersek; Başbakan Erdoğan acaba Köşkü nasıl garantiledi ki, sonrasını planlıyor?
Bu “senaryo” Cemaat kaynaklı olabilir mi ve Erdoğan’a, “MİT Müsteşarını terfi ettirerek, görevden al” şeklinde son bir mesaj veya teklif mi yapılıyor? Öyleyse, Cemaat neye güveniyor?
Erdoğan’ın geçen hafta Kosova’ya giderken yaptığı, “yedirmeyiz” açıklamasındaki şu cümlenin altını çizmekle yetinelim:
“Herhangi bir belge önümüze gelmedikten sonra gazeteler yazdı, şu söyledi, bu söyledi diye tavır almayız.”
-Erdoğan’ın “Yiyeceğim” Mesajı mı?-
Senaryo AKP kaynaklı ise o zaman konunun Cemaat ve PKK olarak iki muhatabı var demektir.
Cemaatle ilgili ihtimal şu:
Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığıma karşı çıkmayın. Köşke çıkayım, sonra Fidan’ı Dışişleri Bakanı yaparak, MİT’ten uzaklaştırırım. Çok sevip, sahip çıktığınız Davutoğlu’nu da Başbakan veya Başbakan Yardımcısı yaparım” mı diyor?
-Ya da İmralı’ya Bakan Gönderme Hazırlığı mı?-
PKK boyutuna gelince; Teröristbaşı Fidan’dan, Fidan teröristbaşından çok memnun. Ancak o artık “devlet görevlisi Fidan” ile değil, bir hükümet temsilcisiyle pazarlık yapmak, PKK’lıları dağdan indirmenin yasal zeminini onunla oluşturmak istiyor.
Bugün Radikal’den Ezgi Başaran, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la yaptığı röportajda şunu sormuş:
“Heyetin Öcalan’la mutabık kaldığı bazı konuları hükümete kabul ettiremediği doğru mu?”
İşte Demirtaş’ın cevabı:
“Böyle bir şey var. Heyetle birçok konuda hemfikir oluyorlar, ama heyet dönüp bunları paylaştığında, hükümet bir kısmında ayak diriyor, bir kısmında toptan reddediyor.”
Hafta sonu da Akşam’da “açılım”dan sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, Vakit Gazetesi’nde ise Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın röportajları vardı.
Atalay, teröristbaşının “gazeteciler, STK temsilcileri, hatta örgütle doğrudan bağlantı kurma” gibi talepleri için, “Bu konuların kimi mümkün olmayabilir, kiminin yasal boyutları olabilir, ama bunlar değerlendirmelerimiz içinde” derken, Yalçın Akdoğan, “Öcalan, PKK’lıları dağdan indirmek için neyi bekliyor?” sorusuna şu cevabı verdi:
“Şimdi bu adamlar inmesini bilmedikleri için orda durmuyorlar. Meselenin Türkiye’de bir noktaya gelmesi lâzım. Ayrıca hukuki altyapı gereksinimi mevcut. ‘Bunlar ne olacaklar?’, ‘Nasıl gelebilecekler?’, ‘Silahı bırakma nasıl olacak?’, bunlar tartışılması gereken konular.”
Peki, teröristbaşı bunları kiminle konuşulacak? Elbette, “siyasi bir muhatapla”… Başbakan Erdoğan, “sır küpü” Fidan gibisini nereden bulsun? Onu bakan yapıp, “İmralı ehli” olarak, görevini sürdürmesini sağlar, teröristbaşı da “dengine” kavuşur!..
Sorun şu ki; Seçimlerden önce teröristbaşının karşısına “siyasi muhatap” oturtmak akıl kârı değil. Öyleyse Taraf’ın haberiyle pekâlâ PKK’ya da “Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra” mesajı gönderiliyor olabilir.
Tüm bu senaryolardan çıkan sonuç: Erdoğan’ın en büyük “kozu” Fidan ve onu bir şekilde “yiyecek”!.. Belki yarın, belki yarından da yakın!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
27 Ekim 2013