15 Temmuz darbe teşebbüsünün 6’ncı yıldönümündeyiz.
Erdoğan, geçen ay 15 Temmuz şehidi foto muhabiri Mustafa Cambaz’ı anma töreninde; “Şehitlerimiz o gece bize istiklâlimizi ve istikbalimizi hediye ettiler.” dedi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, 15 Temmuz’un bu yılki sloganını “Türkiye aşkına” olarak belirledi. İktidar medyası ise her yıl olduğu gibi bu yıl da şehit yakınları ve gazilerle yaptığı röportajlarla o geceyi hatırlattı, hatırlatıyor.
Ancak birkaç gün önce konuşan Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi ve eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek bile, 15 Temmuz’un halen birçok yönüyle aydınlatılmadığını düşündüğünü açıkladı. Beraberinde, “İşin içerisinde gırtlağına kadar müttefikimiz olan devlet var.” diyerek resmen “ciddi bir Amerikan planlaması” olduğuna işaret etti.
“Aile İçi Patırtı Gürültü” müydü?
Darbenin arkasında ABD’nin olduğunu daha önce Süleyman Soylu da defalarca iddia etti. Buna karşın iktidar, bu “stratejik müttefik” ile ilişkilerine neredeyse hiçbir halel getirmedi!..
İktidar ve medyasının suçladığı iki devlet daha vardı: Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan.
Gezi eylemlerinden itibaren Erdoğan’ı devirme amaçlı bel altı tüm vuruşların gerisinde BAE’nin olduğu anlatıldı… 15 Temmuz darbe teşebbüsünden 6 ay önce BAE’nin, “Erdoğan’a, Mursi’ye yapılan darbenin benzerinin yapılmasını hedeflediği” yazıldı… “BAE ve Muhammed Bin Zayed En Nayhan’ın, hayatını Erdoğan ve Türkiye düşmanlığına adadığı” vurgulandı.
Bizzat Erdoğan, “Türkiye’de darbe girişimi olduğu zaman Körfez’de kimlerin buna sevindiğini biz çok iyi biliyoruz… Nasıl paralar harcandığını çok iyi biliyoruz.” dedi… Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, darbe kalkışmasına BAE’nin 3 milyar dolar para desteği sağladığını söyledi.
15 Temmuz’un 6’ncı yıldönümünde gelinen nokta malûm; önce Mevlüt Çavuşoğlu, ardından Erdoğan, nihayetinde ise 15 Temmuz gecesi darbeciler tarafından derdest edildiğini söyleyen Savunma Bakanı Hulusi Akar bu ülkeye gitti… “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısıyla karşılanan Erdoğan, BAE’yi “kardeş” ilân etti… Savunma Bakanı düzeyinde 15 yıl aradan sonra yapılan resmi ziyarette ise Akar, ismen suçlanan Şeyh Muhammed Bin Zayed Al Nahyan tarafından kabul edildi. Akar oradayken Ankara’da da iki ülke arasında savunma sanayi ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik mutabakat muhtıraları imzalandı.
Böylesi ağır suçlamaların ardından bu baş döndürücü kucaklaşmanın nasıl ve niye olduğunu kimse anlayamazken, buna ilişkin bir soru üzerine Erdoğan şu açıklamayı yaptı:
“Bunlar da bizim Müslüman kardeşlerimiz. Bazen nasıl ailenin içerisinde patırtı gürültü oluyorsa aramızda bizim de böyle bazı sıkıntılar yaşandı, ama biz bu sıkıntıları şimdi aştık… Başlattığımız bu süreç inanıyorum ki, her iki ülkeye [BAE ve Suudi Arabistan] de çok çok önemli katkılar sağlayacak, hem ticari noktada hem özellikle siyasi ilişkiler noktasında. Savunma sanayiine yönelik alanlarda biz birikimlerimizi onlarla paylaşırken onların da birikimlerini paylaşma fırsatını inşallah değerlendireceğiz. Gelişmeler gayet iyi şu anda, sonu da inşallah hayır olur.”
Tüm bunlardan anlaşılan o ki, yıllardır anlattıklarının aksine, 15 Temmuz’un arkasında BAE yokmuş!.. Öyle olsa, Erdoğan iki ülke arasındaki sıkıntıları “aile içindeki patırtı gürültüye” benzetir miydi?! Dile kolay; o gece 251 vatandaşımız şehit edilmiş, 2 binin üzerinde insanımız yaralanmış… Binlerce kişi tutuklanmış, yüz binlercesi işlerinden atılmış… Beraberinde Türkiye’nin sistemi değiştirilmiş!..
Bunlar “patırtı gürültü” sayılamayacak olaylar olduğuna göre, BAE “aklanmış” demektir. Ancak yine görüyoruz ki; ne “15 Temmuz’un arkasındaki güç/güçler” tartışması ne de 15 Temmuz gecesine ilişkin sorular bitmediği gibi, onlara yenileri ekleniyor.
Örneğin;
Ocak’ta, muhalefetin gündeminde böyle bir şey olmadığı halde Erdoğan’ın, “Utanmadan, sıkılmadan sokaklara döküleceklermiş, meydanlara döküleceklermiş. Siz 15 Temmuz’u görmediniz mi? Nereye dökülürseniz, dökülün, 15 Temmuz’da sokağa dökülenlere bu millet nasıl dersini verdiyse, siz de dökülün, siz de aynı dersi evvelallah alırsınız. Biz de Cumhur İttifak’ı olarak hepinizi önümüze katarız ve gideceğiniz yere kadar kovalarız.” uyarısında bulunması,
2 ay önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “15 Temmuz’da yarım kalan işimizi tamamlayacağız kaos planı ile. Hepsi bu kadar. Kaos planı çıkaracaklar ya, hepimiz bekliyoruz.” demesi,
Bir eski sunucunun; “15 Temmuz’u kesinlikle Suriyeliler sayesinde kazandığımıza inanıyorum.” iddiasını dillendirmesi neyin nesiydi?
Ve hâlâ 15 Temmuz’da kayıp silahlar olup olmadığı sorgulanmıyor mu?
Biraz daha geriye gidersek; AKP’nin son Başbakanı Binali Yıldırım’ın 4 yıl önce, “Sizi çok zorlayan bir proje oldu mu?” sorusuna verdiği, “Yani hoşuma gitmeyen proje 15 Temmuz. Keşke olmasaydı” cevabını hatırlıyor musunuz?
15 Temmuz’un Yarım Kalan İşi
Bu uzun girizgâhın sebebi ne mi? Mayıs’ta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Erdoğan kaçacak” iddiasından sonra bir kez daha 15 Temmuz gecesi kimin ne yaptığı tartışılmaya başlandı ya;
Ankara’nın BAE ile kucaklaşmasıyla birlikte, bu ülkeye ilişkin en sert yazıları kaleme alan İbrahim Karagül’ün işine son verilmesinin ardından onun yerine Yeni Şafak Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmenliğine getirilen Hüseyin Likoğlu, Kılıçdaroğlu’nun bu iddiasını ti’ye aldığı yazısında Erdoğan’a şu çağrıda bulundu:
“Sayın Erdoğan, 15 Temmuz gecesi kim kiminle beraberdi, kim kimi aradı, kim kime doğru koştu, kimler bir araya geldi, kimler bir aradayken ayrıldı. HTS kayıtları ve baz istasyonu sinyalleri ne diyor. Bugünkü Yuvarlak Masa o gün kare miydi, dikdörtgen miydi, sanal mıydı, gerçek miydi? Bize bir iyilik daha yapın, bu durumu ortaya çıkarıp öyle kaçın ne olur!..”
HTS kayıtları meselesi ne derseniz; 2 yıl önce Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Yurtta sulh konseyinin asker ayağı yargılanıyor, sivil ayağı ortaya çıkarılsın” talebinde bulunurken Kılıçdaroğlu, “Devletin elinde HTS kayıtları var, açıklasınlar” demiş ve bunun üzerine Erdoğan şunları söylemişti:
“Bu konularla alâkâlı HTS kayıtlarının zamanlamaları çok önemli. Konseyin şu anda içinde olup dedikoduları yapılanlarla alâkâlı zannediyorum bu kayıtlar ortaya döküldüğünde Türkiye’de daha farklı bir hava eser ve esecektir. Bunun için bizim de biraz sabırlı olmamız gerekiyor. Bu adımlar da atılacaktır. Şu anda bazı şeyler açıklanmıyor diye her taraf süt limandır zannedilmesin. Açıklandığı anda zaten kel görünecektir.”
Erdoğan’ın bu sözlerinin üzerinden tam 2 yıl 5 ay geçti; ancak o HTS kayıtları çıkarılıp da bir türlü “kel” gösterilmedi!..
Bari 15 Temmuz’un bu 6’ncı yıldönümünde açıklansa!..
Şuraya geleceğiz; maalesef elimizde o HTS kayıtları değil, ama 15 Temmuz gecesi Ankara’da yaşananlara ilişkin dikkat çekici ifadelerin yer aldığı başka kayıtlar var.
Bunları da yarın paylaşalım.
Müyesser YILDIZ
13 Temmuz 2022