İslâm Kalkınma Bankası’nın kurucu üyelerinden birisi Türkiye. Kurucularının hepsi Müslüman ülkeler. Bankanın İcra Direktörleri Kurulu üyelerinin tamamı da ülkelerinin hükümetleri veya kamu kurumlarının bilfiil çalışanı.
Batı dünyasının, daha açık yazalım Hıristiyan alemi adına para politikalarını yürüten IMF’nin, İslâm Kalkınma Bankası ile organik, resmi bağı bağı yok. Çünkü tamen ayrı dünyaların örgütleri.
IMF ile IKB arasındaki tek ortak nokta Türkiye desek yeridir. Zira her iki kuruluşta temsilcisi var. Ama Türkiye’nin de IMF ile pek ilişkisi kalmadı. Artık IMF yardımlarına muhtaç değiliz, hatta biz IMF’ye yardım ediyoruz ya…
Peki, İKB’deki temsilcimizin Türkiye’de hiçbir görevinin bulunmadığını ve adres olarak da Türkiye’yi değil IMF’yi gösterdiğini söylersek, ortaya çıkan bu ilişki veya temsile ne denir?
Karmakarışık bir mesele değil mi? Anlatalım.
İbrahim Halil Çanakçı; AKP iktidarında tam 11 yıl Hazine Müsteşarlığı yaptı. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a çok yakın, ulusal ve uluslararası sermayenin de çok sevdiği bir bürokrattı. AKP’den milletvekili olması ve Babacan’dan sonra bakanlığa gelmesi bekleniyordu.
Ekonomi çevrelerinde, herhangi bir KİT’in yönetim kurulu üyeliğini tenezzül etmemesi, hafta sonları işe özel otomobiliyle gidip gelmesi efsane gibi anlatılıyordu. Oysa İslâm Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu’ndaydı.
Sevenleri kadar sevmeyenleri vardı. Özellikle İzmir Askeri Casusluk kumpasına adı karıştırılan Hazine ve Merkez Bankası bürokratları, başlarına gelenlerden onu sorumlu tutuyordu. İddialara göre, Casusluk iddianamesini hazırlayan dönemin Savcısı Zafer Kılınç bizzat Ankara’ya gelip, Çanakçı ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya brifing vermiş, bundan sonra bürokratlar hakkında soruşturma başlatılmış ve çoğu işlerinden olmuştu.
Nitekim kulislerde Çanakçı’nın, Erdoğan-Cemaat savaşından sonra gözden düştüğü, görevden uzaklaştırılmasının istendiği konuşuldu. Emekliye ayrılması bekleniyordu. Ama hemen öncesinde Babacan tarafından IMF’de görevlendirildi, daha sonra emekliye ayrıldı. IMF’deki görevini ise halen sürdürüyor.
Olabilir. Olmaması gereken, İslam Kalkınma Bankası’nda Türkiye’yi temsil görevini de sürdürmesi. Temsil edemez zira, emekliye ayrıldığı için Türkiye’de hiçbir görevi yok. Çanakçı’nın her ay Washington’dan İslam Kalkınma Bankası’nın merkezi Ciddi’ye gidip geldiği bildiriliyor.
Bu garabet, İslam Kalkınma Bankası yöneticiler listesine de şöyle yansıyor; Çanakçı’nın görev yeri olarak Türkiye değil, IMF görülüyor.
Gel de, “İslam Kalkınma Bankası’nda Türkiye’yi IMF mi temsil ediyor?” veya “IMF, Türkiye üzerinden İslâm Kalkınma Bankası’na mı sızdı?” diye sorma!..
Ekonomi bürokratlarının olaya tepkisi ise espiriyle karışık, oldukça imalı. Şunları söylüyorlar:
“Ülkemizi temsil edecek tek bir bürokrat bulunamamış gibi IMF’ci Çanakcı’nın İKB’de Türkiye temsilcisi olarak gözükmesi nasıl bir iştir?.. İslâm ülkelerinin örgütünde IMF’ci olarak boy gösteren Çanakcı kendini Arabistanlı Lawrence mı sanıyor?.. Türkiye artık IMF’ye muhtaç değil, biz onlara kredi veriyoruz diyoruz, ama meğer IMF için çalışan memura muhtaç kalmışız…”
Dahası İslâm Kalkınma Bankası çalışanlarının da tepkili olduğu, daha önce birlikte görev yaptıkları Türk Hazinecilere, “Hıristiyan IMF üzerimize müstemleke valisi mi gönderdi? Türkiye kendini böyle bir duruma nasıl sokar? Sizinkiler oldu olacak Vatikan kardinallerinden birini görevlendirseydi” şeklinde mesajlar gönderdiği anlatılıyor.
İslâm aleminin liderliğine oynadığı öne sürülen Türkiye’nin hâli bu. Gel de işin içinden çık!..
Müyesser YILDIZ
3 Eylül 2015