İçeriğe geç

Hangi Komutanı Affetmiyor?!.

Cemaatin “paralel işleri”, ilk Karargâh Evleri ve Kayseri’deki Işık Evleri soruşturmalarında resmiyete büründü.

Her iki soruşturmayı da Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısı Zeki Üçok yürütüyordu. Üçok’u bu davalardan uzaklaştırmak için CMK değiştirildi, “Askeri yargının sadece savaş halinde görevli olduğuna” dair özel bir düzenleme yapıldı. Üçok, “Özel kanun ile genel kanunun çelişmesi halinde, özel kanun uygulanır” ilkesinden hareketle soruşturmaları sürdürdü.

Tam o günlerde, 9 Ağustos 2009’da 155 polis hattına bir ihbar maili geldi. İhbar mailinde Üçok ve bazı kişilerin 56 kişiye menfaat karşılığında çürük raporu verdiği, istedikleri yerde askerlik yapmalarının sağlandığı bildiriliyordu. Üçok’la ilgili bir iddia daha vardı; FB Başkanı Aziz Yıldırım’a yağma yaptığı iddia ediliyordu. Bu son iddia sayesinde dosya “Özel yetkili savcılardan” Hikmet Usta’ya (Sonradan Fetullah Terör Örgütü üyesi olmaktan açığa alınan) verildi. Üçok, bu suçtan tutuklandı. 8.5 ay geçti, Savcı Aziz Yıldırım’ı çağırıp, “Sana yağma yapıldı mı?” diye sormadı.

Soruşturma sürdü, lâkin tek bir sahte çürük raporu bulunamadı. Bunun üzerine Üçok’un bazı askerleri “sahte rapor alacağım” diyerek dolandırdığı iddiası gündeme getirildi. Daha ortada iddianame yokken, Cemaat medyası tam 17 gün boyuca Üçok’un ne suçlar işlediğini anlattı. Rüşvet aldığı, 90 villası olduğu, dolandırıcılık yaptığı, çete kurup yağma yaptığı, kadın pazarladığı gibi tam 1 milyon 272 haber…

Nihayetinde iddianame hazırlandı ve Üçok hakkında 392 yıla kadar hapis istemiyle İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı. Mahkemenin Başkanı kimdi dersiniz; Hidayet Karaca ve tutuklu polisler için tahliye kararı vermesinin ardından “paralel yapı mensubu olduğu” gerekçesiyle tutuklanıp, Silivri’ye gönderilen Metin Özçelik…

Ya duruşma Savcısı; “Paralel yapı mensubu olduğu” iddiasıyla meslekten ihraç edilen, sonra da Zekeriya Öz’le birlikte kaçan Celal Kara…

Duruşmalar başladı. Dolandırıldıkları gerekçesiyle Mahkemeye gelen yaklaşık 100 kişiden bir teki bile Zeki Üçok’u tanımadı. Aziz Yıldırım da Üçok’u basından tanıdığını ve salonda bulunan sanıkların kendisine herhangi bir yağma yapmadığını veya bu yönde haber göndermediğini söyledi.

Bu ifadelerin hiçbir faydası olmadı, Üçok’un tutukluluğu tam 19 ay sürdü. Ne zamanki Balyoz’dan tutuklandı, 10 gün sonra bu davadan tahliye edildi.

Yargılamalar sırasında Üçok’a bir mektup geldi. Mektupta, Başkan Metin Özçelik ve heyetin tamamının Cemaat mensubu olduğu, Işık Evleri soruşturması yüzünden kendisine husumet besledikleri ve aleyhine karar verecekleri yazıyordu. Bu mektup üzerine bir ilk yaşandı ve Üçok heyet hakkında, “Cemaat mensubu oldukları ve tarafsız yargılama yapmadıkları” gerekçesiyle redd-i hakim talebinde bulundu. Özçelik iddiayı reddetmek yerine, “Karar verirken siyasi düşüncelerinden sıyrılarak karar verdiğini” söylemekle yetinip, Üçok’un redd-i hakim talebini geri çevirdi.

Sonuç; Üçok Mart 2013’te 9 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Dosya 6-7 ay sonra temyiz için Yargıtay’a gönderildiğinde de garabetler yaşandı. Başsavcılık, 15 Temmuz 2014’te 1 sayfalık tebliğname ile kararın onanmasını isteyip, davayı Balyoz mahkumiyetlerini onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Ama ilginç bir şey oldu, bu daire “görevsizlik” kararı verip, dosyayı 6. Ceza Dairesi’ne havale etti. 6. Ceza Dairesi dosyayı iki gün içinde incelemeye almışken, Yargıtay’daki “paralel” temizliği başladı. Dairelerin yapısı değiştirilip, “paralelci” olduğu öne sürülen üyeler kızağa çekildi. Haliyle Üçok’un halli işi akamete uğradı.

Yargıtay Başsavcılığı bu dosyayla ilgili olarak 25 Ocak 2015’te ikinci bir tebliğname düzenleyip, bazı sanıklar için onama, bazıları için bozma, bazıları için de düzelterek onama istedi.

6. Ceza Dairesi bu dosyayı geçen hafta görüştü ve “Hakkındaki suçlamalarla ilgisi olmadığı, bu konuda tek bir delil bulunmadığı için beraatine karar verilmesi gerekirken, mahkumiyet verilmesi hukuka uygun değildir” diyerek, Zeki Üçok’un beraatine karar verdi. 400 yıl hapis isteminden beraate böyle gelindi.

Bu sonucu; Şimdilerde ilk defa ve sadece kendilerine “haksızlık, hukuksuzluk” yapılıyormuş gibi, “adalet”i keşfedip, “Adalet herkese lâzım olur” diye haykıranlara ithaf ettikten sonra Zeki Üçok kararla ilgili ne düşünüyor, daha önemlisi kimi affetmiyor, öğrenmek ister misiniz? İşte Üçok’un sözleri:

“Bu davanın diğer şahısları hakkında verilen bir çok karar da bozulmuş, ancak bazı sanıklar ile ilgili onama kararları da verilmiştir. Burada insanın aklına şu soru takılıyor; Üyesi olduğu FETÖ talimatları doğrultusunda yargılama yapan ve bugün bir terör örgütü üyesi olduğu, en azından tutuklandığı mahkeme kararı ile tespit edilen bir kişinin verdiği kararlara dayanarak, insanları hapse atmak ne kadar doğru. Bu kişilerin de en azından tarafsız hakimler tarafından yeniden yargılanmak haklarıydı diye düşünüyorum. Sizinle bir şeyi daha paylaşmak istiyorum. Hatırlarsanız, biz tutukluyken dönemin Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner Hasdal’ı ziyaret etmiş ve bazı arkadaşlarımız ile görüştü. Bunun üzerine bütün Kuvvet Komutanları sırayla Hasdal’a gelip, tutuklu karacılar ve denizcilerle görüştü, dertlerini dinledi ve moral verdi. Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Hasan Aksay’ın da bizi ziyaret edeceği bildirildi. Biz havacı olarak iki kişiydik; Cengiz Köylü ve ben. Hazırlandık. Fakat ertesi gün tam kapıdan çıkacağız, Cezaevi Müdürü bana Hasan Aksay’ın benimle görüşmek istemediğini, sadece Cengiz Köylü ile görüşeceğini söyledi. Hayatımda hiç bu kadar aşağılandığım ve üzüldüğüm olmamıştı. Komutan, benim askerlere sahte rapor aldığıma, yağma yaptığıma vs. inanıyordu demek ki. Velev ki, yapmış olayım ben senin başsavcınım. Seninle çalışmışım. Hiç mi insanlıktan nasibini almadın da oraya kadar geliyorsun ve benimle görüşmüyorsun. Ne oldu şimdi; Tüm yalanlar ortaya çıktı. Umarım utanıyordur. İşte komutanların bu iftiralara inanmaları, kumpasçıların işini kolaylaştıran en önemli unsurlardan birisi oldu. Dahası var; Aynı Hasan Aksay en zor gününde eşime, ‘Senin kocan da bizi zor durumda bıraktı’ diyecek kadar nezaketsiz ve empati yapmaktan uzak bir tavır takındı. Özellikle bunu yazmanızı rica ediyorum; Hasan Aksay’ı asla affetmiyorum. Bu nedenle bu davadan beraat etmiş olmama çok sevindim. Bütün aşağılanmalara, iftiralara, dışlanmalara en güzel cevap olduğu için çok mutluyum. İnşallah bu karanlık dönemin açtığı tüm yaralar, tarafsız ve adil yargılama yapan hakim ve savcılarımızca sarılacak ve önünde sonunda adalet yerini bulacaktır.”

Müyesser YILDIZ

17 Ekim 2015

Kategori:Uncategorized