“Son 21 günde 21 şehit verdik” diyor herkes.
Hayır, son 9 şehidimizin haberi gelmeden sadece bir gün önce yine Irak’ın kuzeyinde Piyade Uzman Çavuş Samet Aslan şehit edilmişti – yine PKK’lı teröristlerin sızma girişimi sırasında. Bu hesap hatasıyla bir kez daha gördüğümüz acı gerçek, şehitlerimizin tane veya sayı olarak görülmesidir.
Yetkililer yine kınama mesajları yayımladı… “Misliyle hesap sorulduğunu, şehitlerimizin kanlarının yerde bırakılmadığını” anlattı… İktidar ortakları, “iç düşmanları” birer birer sıraladı; ama iktidarı, muhalefetiyle terör örgütünün baş patronu ABD’nin adını anan çıkmadı… En cesuru, “Ülkemiz üzerinde hesap yapan bölge devletleriyle emperyalist ülkeler” diyebildi!..
Uzun uzun ABD-İsrail-NATO’nun BOP adlı planları için PKK/YPG’ye tetikçilik yaptırdığını hatırlatacak değiliz. Artık bunları ilkokul çocukları bile biliyor. Sadece son aylardaki açık düşmanlıklarından birkaç örneği hatırlatalım.
ABD Suriye’de SİHA’mızı düşürdü… Bizzat Biden, Türkiye’yi tehdit ilân etti… 22-23 Aralık’ta 12 şehit verdiğimiz saldırıları; Suriye Kamışlı’dan gelen bir Amerikan özel askeri şirketinin mensuplarının gerçekleştirdiği ortaya çıktı. Sonuç? Bırakın hesap sormayı, bizimkiler ABD ile İsveç’in NATO üyeliği karşılığında F-16 pazarlığını sürdürüp Dışişleri Bakanı Blinken’ı ağırladı.
Yani tetikçiyle mücadele, patronla sarmaş dolaş pozisyonu!..
“PKK Farkındalığı” Yaratmak!..
Bu pozisyonun bir başka örneğine geçelim. Hem açılım-saçılım sürecinin hem yeni MİT’in baş aktörü Hakan Fidan, 5 ay önce Dışişleri Bakanı olarak Bağdat ve Erbil’e gittiğinde muhataplarından PKK’yı terör örgütü olarak tanımalarını istediği, onların da PKK’ya karşı açık tavır almayı kararlaştırdığı propagandası yapıldı.
Ama 22-23 Aralık’ta 12 şehit verdik. Bu saldırıdan 10 gün kadar sonra basın mensuplarıyla bir araya gelen Fidan ise, “terörle mücadelede Erbil’le tam bir işbirliği olduklarını”, “bu konuda her geçen gün daha iyi bir noktaya gidildiğini”, “Bağdat’taki PKK farkındalığını son 3-4 yılda ortaya çıkardıklarını” anlattı.
PKK hamisi, İsrail uydusu Barzanistan’la “tam bir işbirliği”, ABD işgâli altındaki Bağdat’ta “farkındalık yaratmak”, öyle mi?!
MİT Kalesinden Notlar
Son saldırıdan iki gün önce MİT’in 97. kuruluş yıldönümü töreninde konuşan Erdoğan, MİT’in MOSSAD’a yönelik operasyonlarına değinip, “Dur bakalım, bu işin ilk adımı.” diye meydan okudu.
Medyamız da günlerce bu mesajların anlamını ballandıra ballandıra açıkladı.
Bilmem ki, dünyada istihbarat örgütünün operasyonlarını böylesine anlatan lider, her operasyonu en ince detayına kadar böylesine satır satır yazan medya var mıdır?! Siz bu kadar açık ederseniz, ne olur?
Ne olduğunu, olacağını 9 şehit vermemizin ertesi günü yine iktidarın gazetesinde okuruz.
“MİT’in ajan operasyonu ile dünyaya rezil olan İsrail’in, 5 subayını Kuzey Irak’a gönderip, teröristlere SİHA ve füzelere karşı sinyal bozma eğitimi verdiğini”, “İsrail ve müttefiklerinin, yeni bir stratejiyle teröristleri bir kez daha sahaya sürdüğünün, Irak ve Suriye’de yeni tüneller kazıldığının rapor edildiğini” öğreniriz.
Dikkat buyurun, rapor edilmiş… Gereği yapılmadı ki, 9 şehit daha verdik!..
MİT töreninde Başkan İbrahim Kalın’ın da NATO ittifakına bağlılık ve AB’ye üyelik perspektifine ilişkin mesajları ön plana çıkarıldı.
İşte Ankara’nın, gerçek düşmanlarımızı teşhis ve onlarla mücadele konusundaki pozisyonunun bir örneği daha!..
“Teröristan” Değil “Büyük Kürdistan”
9 şehidimizin ardından Erdoğan başkanlığında güvenlik toplantısı yapılıp, “terörle mücadele bağlamında atılan ve atılacak adımlar” ele alındı.
Dile kolay, 40 yıl olmuş. Bunun son 21 yılında da iktidar kendileri… “Bıçak kemiği kesti. Yeter!..” denmesi beklenir, değil mi? Ne gezer, yine bildik beylik sözler!..
“PKK/YPG/KCK ve destekçileriyle mücadele azim ve kararlılıkla sürüyormuş”… “Artan terör eylemlerinin sebebi, örgütü palazlandırma, yeniden canlandırma ve semirtme senaryolarının sinsi parçasıymış… Türkiye düşmanlarının taşeronluğunu üstlenen bölücü alçaklardan döktükleri her damla kanın hesabı misliyle sorulmaktaymış ve sorulacakmış… Türkiye yüzyılı hedefimizin önünü kesmek için kurulan tuzaklara maşalık yapanları da onların iplerini ellerinde tutanları da hüsrana uğratmakta kararlıymışız…”
Ve dahi, “güney sınırlarımız boyunca bir ‘teröristan’ kurulmasına kesinlikle izin verilmeyecekmiş”!..
Kim o; terör örgütünün destekçileri, örgütü semirten Türkiye düşmanları, örgütün iplerini ellerinde tutanlar?! Tek bir isim verseydiniz ve bunlara karşı atılacak adımlardan bir tanesini açıklasaydınız da yüreğimiz soğusaydı.
“Teröristan” kurulmasına izin verilmeyecekmiş!.. Planı anlamışlar, ama yanlış anlamışlar. Yine, artık çocuklar bile biliyor ki hedeflenen “teröristan” değil, “Büyük Kürdistan” görünümlü “Büyük İsrail”. Ayrıca bunun Barzanistan ile Suriye ayakları devr-i iktidarlarında, kendilerinin büyük katkılarıyla kurulmamış gibi!..
İsrail’in güvenliği için sözkonusu planın hızlanıp saldırıların artacağı ayan beyan ortadayken, 1.5 saatlik güvenlik zirvesinde ne konuşuldu, bilmiyoruz; ama özellikle toplantı masasındaki boş sandalyeye bakakaldım.
Dile gelse, herhalde o bile, “Açık düşmanımız ABD-İsrail-NATO olduğuna göre, artık İsveç’in üyeliğine kesinlikle onay vermeyeceğimizi, İncirlik ve Kürecik’i de kapatacağımızı açıklayalım.” derdi!..
21 günde 22 şehide rağmen hâlâ bu kararlar alınmadığına göre; geriye şimdilik tek çözüm kalıyor.
Cumhur İttifakı ortakları hariç tüm partiler ve AYM kapatılsın… İktidarın yanında hizalanmayanlar, özellikle “Bay Zühtü” Kandil’e gönderilsin veya hapse atılsın… Böylece de değerli müttefiklerimizi (!) üzmeye gerek kalmadan PKK’nın kökü kurutulmuş, BOP çöpe atılmış olur!..
Müyesser YILDIZ
15 Ocak 2024
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/o-bos-koltuk-dile-gelseydi-16195