İmralı “Başkanı” kısa bir süre önce, katil sürüsüne, “Gücünüz varsa, siz de Mısır ve Libya’da yapılanı yapın” dedi. Yani “ayaklanın” talimatı verdi!..
Başbakan Erdoğan, “Çok sabrettik, sabrın son anlarına geldik. Bu mesele bizim iç meselemizdir” diyordu geçenlerde… Yanlış anlaşılmasın Erdoğan’ın sözlerinin muhatabı İmralı Başkanı, PKK veya BDP değil, Suriye Başkanı Esad’dı!..
Emperyalizm ve Türkiye, Esad’dan ne istiyor; “Demokratikleşme” !..
Suriye’de neler oluyor; sadece yabancı medya ve psikolojik harp uzmanlarından dinlediğimize göre, Suriyeli muhalifler sokaklara çiçek toplamaya çıkmış, hiçbir yeri yakıp yıkmıyor, ama Esad onları öldürtüyor!..
Muhalifler ne istiyor; bir kısmı Suriye’nin kuzeyinde, hemen dibimizde, Barzani haritasına göre, “Batı Kürdistan” a “özerklik” … Hani Başbakan Erdoğan’ın, BDP’nin “özerklik ilanı” üzerine “Kendileri çalıp kendileri oynuyor” dediği şeyi!.. Diğer muhaliflere bakalım; Onlar da ne olursa olsun Esad’ın gitmesi için çalışıyor ki Beyaz Saray Sözcüsü, “Suriye, Esad’sız daha iyi olur” diyerek, işaret fişeğini fırlattı!..
Erdoğan’ın,“Çok sabrettik, sabrın son anlarına geldik.” Sözüne dönelim… Daha dün bir, bu gün iki; Esad af ilan etti, çok partili sisteme geçti vs… Birilerinin lügatindeki anlamıyla “demokratikleşmeye” geçmek öyle boyacı küpü değil ki, “sabır”, “engelleri bir bir bertaraf” ve “ustalık” gerektirir!.. Hazmettire,hazmettire,Türkiye tecrübesiyle de sabittir bu.
Şöyle bir düşünelim; AKP iktidara gelir gelmez veya en azından 1 Mart tezkeresi kabul edilmediğinde neden hemen TSK hizaya sokulmadı da tam 8 yıl beklendi?
TRT’den kafadan Kürtçe yayın başlatılmadı da, önceleri birkaç saat diye yola çıkıldı, sonra bir kanal tamamen buna tahsis edilip 24 saat yayınla devlet eliyle ikinci bir dil yaratıldı?
Veya işbaşına gelir gelmez İmralı ile “müzakerelere” oturulmadı da, millet bıkkınlığa, asker kendi canının derdine düşürülene kadar sabredildi?!..
Demem o ki, Esad’ı en iyi anlaması gereken isim Erdoğan’dır. Hâl böyleyken, ne bu telaş, sabırsızlık?
Suriye’deki gösterilerin “masum”, müdahalenin “kanlı” olduğunu bize kim söylüyor; “Nükleer silah var” yalanıyla Irak’ı işgal edip, milyonlarca Müslümanı öldüren, bir o kadar kadının ırzına geçenler!..
Bizimkiler bir de en çok neye kızıyor; Esad’ın Ramazan ayında bile “kan dökmesine”!.. Hatta geçenlerde Fehmi Koru Kanal 7’ye çıkıp, “Türkiye’deki olayların arkasında Suriye’nin olabileceğini” söyledikten sonra, “Cahiliye Arapları bile 3 aylarda savaşı durdururdu” dedi.
Beyler; Nato güçleri Ramazan ayında Libya’da ne yapıyor; gül mü atıyor?..Haçlıların, “Cahiliye Araplarından” geride olması sizi rahatsız etmiyor da, Esad mı gözünüze batıyor?
Suriye’deki “masum” gösterilere gelince; Hakikaten “masum” Cumhuriyet mitinglerine, şehit cenazelerindeki tepkilere ve dahi üniversite adaylarının “şifre” skandalını protestosuna tahammül edemeyenlerin, Esad’a “anlayış” göstermesi, en azından susması gerekmez mi?
Daha zor sorulara geçelim; O “demokratikleşme”, boyacı küpü değil, ama Esad telaşla bir şeyler yapmaya çalışıyor. Buna rağmen “Vaden doldu, git” diyorlar. Birileri de Erdoğan’a “ Vaden doldu, git” dese, “başüstüne” mi diyecek?
Irak Türkmenlerini, “Tüm etnik gruplara eşit mesafedeyiz” diye defterden sildik(Yarın- öbür gün Suriye’deki Türkmenleri hatırlayıp, onlar adına bir şeyler yapmaya soyunan olursa, şaşırmayın), hatta İstanbul’da toplantı yapmalarına izin vermedik. Ama Suriyeli muhaliflere kucak açtık, salonlar tahsis ettik.
Erdoğan, bazı “Ergenekoncuların” AB ve ABD nezdinde AKP aleyhinde konuşmalarına, hatta Kılıçdaroğlu’nun Sosyalist Enternasyonal toplantısında tutuklu milletvekillerinin durumunu anlatmasına bile ne kadar kızmıştı hatırlayın…
Bugün bir ülke AKP muhaliflerini toplasa burada Erdoğan’ın devrilmesi konuşulsa acaba neler hissederler, o ülkeye ve muhaliflere neler yaparlar?
Ve en zor iki soru; Günü geldiğinde katil sürüleri, siyasi uzantıları ve bunların destekçileri İmralı “Başkanı” nın talimatını yerine getirmek, yani ülkeyi Libya’ya, Mısır’a çevirmek üzere ayaklansa,
O ayaklanmada, kepenkler kapattırılsa, kamu binaları, bayrak yakılsa yıkılsa,
PKK’nın tüm istekleri adım adım yapıldığı halde, “yetmez, ya git ya (liderimizi) serbest bırak” dense,
“Usta” ne yapacak?.. Müdahale mi edecek, “demokratik gösteriler” deyip, teslim bayrağını mı çekecek?!..
Müdahale ederse;
ABD, ama illâ da AB’nin, “Türkiye aday ülke. Dolayısı ile bu bizim iç meselemizdir” diyeceği bugünden belli iken,
Suriye konusundaki bu aculluk, bu telaş (maalesef öngörüsüzlük veya hesapsızlık diyemiyorum) neyin nesidir?
Düşündükçe aklım, vicdanım almıyor, yüreğim ve midem kaldırmıyor!..
Daha durun; bizim haneden, Suriye ve İran’a müdahalenin psikolojik zeminini hazırlamak üzere geçen hafta itibarı ile kolları sıvayanlarla;
Bölgede “Şii hilali” görmektense, “Haç” görmeyi isteyenleri de yazacağım!..
Silivri’den kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
06 Ağustos 2011