Önceki gün Metina Dağı bölgesinde Barzani peşmergeleri ile PKK’lı teröristler arasında çatışma çıktı. Çatışmada 5 peşmerge öldü, 4 peşmerge de yaralandı.
Sadece Irak’ın kuzeyini değil, topyekün Irak’ı karıştıran bu olay ülkemizde pek dikkat çekmedi. Çatışmayı haberleştirenler ise şu başlıkları kullanmayı tercih etti:
“Başbakan Mesrur Barzani PKK’ya karşı birlik istedi… Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi: PKK barış için tehdit… PKK 5 peşmergeyi öldürdü… Peşmerge saldırısı, PKK’nın Kürtleri temsil etmediğinin kanıtı…”
Dün de Milli Savunma Bakanlığı, “terör örgütü PKK’nın peşmerge güçlerine yönelik gerçekleştirdiği saldırı” hakkında şu açıklamayı yaptı:
“Hiç bir kutsalı olmayan, ipini tutanların istek ve arzusuyla kaos üreten ve kan döken PKK/KCK/YPG terör örgütü, Peşmerge güçlerine haince saldırarak bölgenin barışı, huzuru ve istikrarı önündeki en büyük engel olduğunu bir kez daha göstermiştir. PKK/KCK/YPG terör örgütünün bu alçak saldırısı, amacının asla ve asla Kürtleri korumak olmadığının ve onların temsilcisi olamayacağının açık kanıtıdır. PKK/KCK/YPG terör örgütünün gerçek yüzü görülmeli ve özellikle dost ve müttefik ülkeler PKK/KCK/YPG’ye başta silah ve mühimmat olmak üzere desteğini kesmelidir. Türkiye; bölgemize huzursuzluk, istikrarsızlık, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyen bu hain ve eli kanlı terör örgütünü tamamen bitirmeye, mücadelesine en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar devam etmeye kararlıdır ve bu konuda komşularıyla iş birliğine hazırdır. Her zaman olduğu gibi komşularımızın toprak bütünlüğü ve egemenliğine saygılı olarak terörle mücadelesinde Iraklı kardeşlerimizin daima yanındayız ve onlara desteğe hazırız. Bu vesile ile PKK/KCK/YPG terör örgütünün hain saldırısında hayatını kaybeden Iraklı kardeşlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.”
Bakan Hulusi Akar’ın Denizkurdu Tatbikatı sırasında terörle mücadele konusunda Hürriyet’ten Fatih Çekirge’ye anlattıklarını da aktaralım. Şunları söylemiş:
“Durmak yok, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar mücadelemiz devam edecek. Sinat-Haftanin, Metina, Zap, Avaşin-Basyan, Hakurk var. Onun arkasında Gara, onun arkasında Kandil, Kandil’in güneyinde ise Asos var. Buralarda ne kadar alçakların yuvası varsa buraları tahrip etmek görevimiz.”
Akar, “Irak’ın kuzeyindeki harekâtlarla ilgili Bağdat’la bir sorun yaşayıp yaşamadığımız” sorusunu ise şöyle cevaplamış:
“Bugüne kadar ülkemize yönelik terör tehdidine karşı icra ettiğimiz tüm operasyonlarımız, başta Irak olmak üzere tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne saygılı, uluslararası hukuka uygun, meşru müdafaa hakkı kapsamında ve sadece bölgedeki terörist unsurlar hedef alınarak yapılmaktadır. Bunu Bağdat da Erbil de anlamış vaziyette. Bizim dürüst olduğumuzu biliyorlar. Bağdat ve Erbil ile koordinasyon içinde mücadelemizi sürdürüyoruz.”
Türkiye Başsağlığı Dilerken Onlar Ne İstiyor?
Akar, “Bağdat ve Erbil ile koordinasyon içinde mücadelemizi sürdürüyoruz.” derken neler olduğunu bir kez daha hatırlatalım.
Akar’ın 2 Mayıs’ta Irak’ın kuzeyindeki üs bölgemizi ziyareti üzerine Irak yönetimi Türkiye’ye nota verdi. Üstüne, Irak Başbakanı Mustafa Kazımi, “Türkiye’nin bu ziyaret nedeniyle özür dilediğini” öne sürdü.
Birkaç gün önce de Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, Türkiye’nin operasyon bölgesinde ormanları kestiği iddialarına sahip çıkıp, “Suçluları cezalandırmak için federal hükümet ve bölge arasındaki işbirliğini sağlamak görevimizdir.” dedi.
Barzani peşmergeleri ve PKK’lı teröristler arasında yaşanan çatışmadan sonra kimlerin neler söylediğine ve kimi suçladığına gelirsek;
“Kürdistan Parlamentosu Peşmerge İşleri Komisyonu” tarafından yapılan açıklamada, “PKK’nın, Türkiye ile savaşını Kürdistan bölgesi topraklarına taşımaması gerektiği” vurgulanırken, şu ifadeler kullanıldı:
“PKK ile Türkiye arasındaki sorunların barış yoluyla çözülmesini talep ediyoruz. Bu sorun da Türkiye topraklarında çözülmelidir.”
Bölücü teröristler için “PKK milisleri” diyen Barzani’nin partisi KDP, PKK’nın “bilerek ve kasıtlı olarak Türkiye ile savaşını Kürdistan bölgesi topraklarına taşıyıp, tasarlanmış bir şekilde bölgeleri Türkiye ordusuna bıraktığını, böylelikle topraklarının işgâl edilmesine ön ayak olduğu” suçlamasında bulundu.
Barzani’nin Suriye’deki Kürt partilerini biraraya getirdiği Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Genel Sekreterliği, saldırıyı kınadıktan sonra, “Türkiye hükümetini ve PKK’yı bölgenin egemenliğine, bölge sakinlerinin güvenliğine saygı duymaya ve çatışmalarını iç bölgelere taşımamaya” çağırdı.
Peşmerge Bakan Yardımcısı Serbest Lezgin, “Bu saldırı da gösteriyor ki, PKK, Türk ordusunun Kürdistan Bölgesi sınırları içerisindeki stratejik bölgelerde konuşlanmasını istiyor.” dedi.
40 yıldır bölücü terör örgütü binlerce asker ve polisimizi şehit ettiği halde sesini çıkarmayıp, sadece ve lütfen sivillere yönelik saldırıları kınayan ABD’nin bu olaydaki tepkisini de aktaralım.
ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği’nin resmi Facebook hesabından şu paylaşım yapıldı:
“PKK’nın cesur Peşmerge ortaklarımıza yönelik saldırısını şiddetle kınıyoruz. Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki dostlarımızın yanındayız. Bölgede güvenliğin sağlanması için birlikte çalışma taahhüdümüzü yineliyoruz.”
Ankara’nın “dostu” Barzani cephesinde durum bu. Bir de Irak Merkezi Yönetimi’nın tavrına bakalım.
Irak Cumhurbaşkanlığı’nın yazılı açıklamasında saldırı kınanıp, “PKK’nın, Kürdistan bölgesi de dahil, Irak topraklarındaki askeri varlığının yasadışı olduğu”, “bu tür talihsiz olayların durdurulması gerektiği”, “Irak anayasasının, Irak topraklarının komşularını güvenliğini tehdit etmek için bir üs olarak kullanılmasına izin vermediği” vurguladı.
Açıklamanın devamında ise, “Irak’ın egemenliğinin ihlalinin önlenmesinin, iyi komşuluk ilkesi ve uluslararası norm ve sözleşmelerin ihlali olan bölge ve Musul’da bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin geri çekilmesinin önemli olduğu” belirtildi.
Ayrıca “komşu Türkiye ile ortak çıkarlar temelinde ilişkilerin güçlendirilmesi, sınır ve güvenlik sorunlarının işbirliği ve koordinasyon yoluyla çözülmesi, tek taraflı uygulamaların reddedilmesi ve Irak’ın egemenliğine saygı gösterilmesi gerekliliğine” dikkat çekildi.
Ankara, Bağdat ve Erbil’le “koordinasyondan” söz ederken, Irak’ta da ABD-Fransa patronluğunda Türkiye’ye karşı yeni planlar hazırlandığı o kadar ortada ki!..
Ve Bir “Dost” Daha Suçladı
Anlatacaklarımız bitmedi, dahası var.
İmralı’daki teröristbaşının kardeşi Osman Öcalan’ı biliyorsunuz. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında “gizli tanık” olup TSK’yı karaladı…
Yetmedi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri sırasında devletin televizyonu TRT’ye çıkarılıp, “görüşlerine” başvuruldu…
TRT faslından birkaç ay sonra da Cumhurbaşkanı Danışmanı ile, “PKK başta olmak üzere yaşanan durumlarla ilgili” uzun bir görüşme yaptıklarını açıkladı…
Kambersiz düğün olur mu? Irak’ın kuzeyinde peşmerge ve PKK’lı teröristler arasında yaşanan çatışmayla ilgili olarak o da konuştu. Bu defa TRT’ye değil, Barzanilerin televizyonu Rudaw’a çıkarılan Öcalan neler mi söyledi? Şunları:
“Gerçekten olanlar çok ilginç, neden böyle bir sonuç ortaya çıktı belli değil. Burada bir kaos olduğunu ve Türk devletinin de bu işin içinde parmağı olduğunu düşünüyorum… Bunlar halkın istediği şeyler değil. Belli ki, Türk devleti tarafından gizli bir saldırı var. Kürdistan bölgesi hükümeti Türkiye’yi uyarmalı, her istediği vakit bombardıman yapmasına müsaade etmemeli. Görünüşte Peşmerge ve PKK arasında bir çatışma oldu. Ama aslında gizli bir çatışma var. Bu savaşın sonucu ne olacak belli değil. Bu gerçeği göz önünde bulundurmak lâzım. Düşman da gelişmiş teknik kullanıyor. Bu nedenle gerçeği gizleyebilirler.”
Özetle, Ankara’yı “kandıranlar” kervanına bir isim daha katıldı!.. Asıl önemlisi, inşallah bunlar yeni bir “çözüm sürecinin” ayak sesleri değildir!..
Müyesser YILDIZ
7 Haziran 2021
Odatv link: https://odatv4.com/osman-ocalan-trtden-sonra-o-kanala-cikti-07062123.html
Odatv yeni link: https://odatv4.com/makale/osman-ocalan-trtden-sonra-o-kanala-cikti-07062123-214805