Erdoğan yeni ABD Başkanı Biden’la şu ana kadar iki kez yüz yüze görüşebildi. İlk görüşme 14 Haziran’da Brüksel’deki NATO toplantısında, ikincisi Ekim sonunda Roma’daki G-20 Liderler Zirvesi’nde oldu.
Erdoğan, 14 Haziran’daki görüşmeden sonra özellikle ABD-PKK/YPG ilişkisi hakkında neler söyledi?
PKK/PYD’ye verilen desteğin artık sonlandırılması gerektiğini anlattığını belirtip, “Son derece yararlı ve samimi bir görüşme oldu. Her alanda karşılıklı saygı ve çıkara dayalı verimli bir iş birliği döneminin başlaması noktasında güçlü bir iradenin olduğunu görüyorum. Sayın Biden’la önümüzdeki dönemde bu hedefler doğrultusunda iş birliğimizi artıracağız.” dedi.
Ekim sonundaki Roma buluşması öncesinde Erdoğan’ın umutla beklediği bir başka görüşme daha vardı. Bu, New York’taki BM Genel Kurul toplantısıydı; ancak orada Biden’la görüşemedi. Görüşemeyince de, “ABD ile gidişatın pek hayra alamet olmadığını” vurgulayıp şöyle konuştu:
“Sayın Trump döneminde binlerce tır silah, mühimmat terör örgütlerine verildi. Bunları ben Sayın Trump’a defalarca ifade ettim, anlattım. Şimdi aynı durum Biden döneminde de var. Yine Biden terör örgütlerine silah, mühimmat, araç gereç taşımaya başladı. Biz bunu elimizi kolumuzu sallaya sallaya seyredecek değiliz. Dikkatle takip ediyoruz. Vakti saati geldiğinde de söylenmesi gereken neyse onu da kendilerine söyleriz.”
Roma görüşmesine gelince; Biden’a, Suriye’de bulunan terör örgütleri PKK/PYD-YPG’ye verdiği destekler konusunda üzüntülerini ifade ettiğini, bundan sonra yeni bir sürecin başlayacağını açıkladı. Şunları da ekledi:
“Sayın Biden ile samimi ve yapıcı havada bir toplantı yaptık… Bundan sonraki süreçte NATO’da müttefiksek, NATO müttefiki olarak bizim ittifak halinde olduğumuz ortağımızın böyle bir şeye tevessül etmemesi gerekir. Yine aynı şekilde bundan sonraki süreçte de Türkiye’nin temel önceliklerinden olan bu meselede beraber çalışmamız gerektiği hususunda bugün de mutabakata vardık. Orada da kendilerinin olumsuz bir yaklaşımı olmadı.”
Bu “samimi-yapıcı” görüşmeler ve başlayan yeni sürecin sonunda ne mi oldu?
Biden, birkaç gün önce Suriye’deki terör örgütü PKK’ya sağlanan desteğin devam etmesini de içeren Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’nı (NDAA) onayladı!..
IŞİD’i Kim Kurmuştu?
Malûm, ABD’nin Suriye’deki terör örgütüne desteğinin gerekçesi IŞİD’le mücadele.
IŞİD’le mücadele sadece PKK/YPG eliyle yürütülmüyor. Bunun için yine ABD öncülüğünde kurulan IŞİD’le Mücadele Koalisyonu var ve Türkiye de o koalisyonun üyesi. Haliyle bu mücadelede ülkemizdeki üsler kullanılıyor ve belki PKK/YPG’ye yardımlar da buralardan yapılıyor.
Özetle, daha önce dikkat çektiğimiz üzere, Ankara bir yandan PKK/YPG’ye yapılan yardımlardan dert yanıyor; ama öte yandan “IŞİD’le mücadele koalisyonu” yüzünden örgütle fiilen aynı misyonu yerine getiriyor.
Aralık başıydı; İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ı kabulünde, ABD’nin bölgedeki varlığını eleştirirken, “DEAŞ ABD tarafından kurulmuştur. Bölgenin neresinde ABD ve DEAŞ bulunursa, oradaki halk güvenlik ve istikrar noktasında büyük zararlarla karşı karşıya kalıyor.” dedi.
Oysa Reisi’den çok önce, daha 2017’de şunları söyleyen Erdoğan’dı:
“Kardeşlerim, buradan açıkça ilân ediyorum; DEAŞ’ı icat eden kimse, PYD’yi kuran da odur. PYD’yi parlatan kimse, Kuzey Irak Yönetimi’ni bağımsızlık ilânına sürükleyerek, Irak’ın istikrarsızlığını derinleştirmek isteyen de odur… Biz biliyoruz ki, bunların derdi DEAŞ’la ve hatta terörizmle mücadele değildir. Bunlar için DEAŞ, İslâm düşmanlıklarını rahatça ifade etmenin bir aracıydı. PYD’yi parlatmalarının sebebi de bölgenin dizaynıyla ilgili projeleri için uygun bir araç olmasıdır…”
Ankara’nın IŞİD Sınavı
Erdoğan’ın bu tespitlerine rağmen Ankara’nın ABD-IŞİD denklemindeki çelişkisi sürdü.
Hatırlayalım; TBMM’nin, 26 Ekim’de kabul ettiği Irak ve Suriye tezkeresinde “yabancı asker” ifadesinin yer alması tartışmalara yol açtı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Bu topraklarda hiçbir zaman yabancı bir asker postalını istemiyorum… Kim bu yabancı askerler?” şeklindeki tepkisine ilk cevap Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli’den geldi. Bahçeli, “Tezkeredeki bu ifade, DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyonun Türk üslerinden yararlanmasına imkân tanımaktadır. Meselenin özü sadece budur.” açıklamasını yaptı.
Ardından Savunma Bakanı Hulusi Akar bir yandan, “Tezkeredeki bu yabancı asker vurgusu tamamen DEAŞ’la mücadele uluslararası koalisyonu kapsamında yapılan mutabakatlar doğrultusunda konmuştur… Bu mutabakatlar kapsamında limanlarımızı ve gerektiğinde hava sahamızı ve üslerimizi DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele kapsamında kontrollü olarak kullanıma açtık. Oradaki üs bölgelerinde koalisyon güçleriyle iş birliği var.” derken, öte yandan şöyle yakındı:
“ABD’liler YPG/PYD ile işbirliği halinde. Onlara lojistik destek sağlıyorlar. DEAŞ’la mücadele adı altında YPG’yi destekliyorlar.”
Yani “Hem ağlarım hem giderim.” durumu!..
ABD Suriye’deki IŞİD’lileri Afganistan’a Götürdüyse?
Ki, o tezkereden önce, Ekim’in ilk haftasında Başkan Biden, ABD’nin Suriye ile ilgili olağanüstü hal kararnamesini 1 yıl daha uzatan kararnamede, Türkiye’ye şu suçlamaları yöneltmişti:
“Suriye’deki ve Suriye ile ilgili konulardaki durum, özellikle de Türkiye hükümetinin Suriye’nin kuzeydoğusunda askeri harekât yürütmesi, Irak ve Suriye’deki IŞİD’i yenilgiye uğratmak için sürdürülen mücadeleye sekte vuruyor ve siviller için tehlike oluşturuyor; bölgedeki barış, güvenlik ve istikrarı tehdit etmeyi sürdürüyor ve ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikasına sıra dışı ve olağan üstü bir tehdit oluşturmaya devam ediyor.”
İşte bunun üzerine Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD’ye şöyle tepki gösterdi:
“ABD yönetimleri PKK ile YPG arasında bir farkın olmadığını çok iyi biliyorlar. PKK terör listesinde, ama YPG’yi farklı göstermeye çalışıyorlar. Bunu niye yapıyorlar? Çünkü bu terör örgütüne silah ve eğitim gibi çok ciddi destek veriyorlar. Bu da Amerikan kanunlarına göre suç. ABD dürüst davranmıyor… Burada (Suriye) bulunma amacının da DEAŞ’la mücadele olmadığını biliyoruz. DEAŞ’la göğüs göğüse biz mücadele ettik. NATO’da ve dünyada DEAŞ’la mücadele eden tek ordu bizim ordumuz.”
Dahası şunları anlattı:
“Bugün Afganistan’da neyi konuşuyoruz? Şu anda Taliban yönetimi var. Taliban yönetimiyle angajmana girelim de DEAŞ terör örgütü güçlenmesin. Adına da ‘DEAŞ-Horasan’ diyorlar. Peki bu teröristleri Suriye’den otobüslerle, uçaklarla oraya (Afganistan’a) kim götürdü? Aldılar, götürdüler Afganistan’a bıraktılar.”
IŞİD’lileri De ABD’li Komutanlar Yönetiyorsa?
Nihayet ABD-IŞİD ilişkisinde son bombayı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu patlattı.
Bursa AKP İl Başkanlığı’nda yaptığı konuşmadaki, “Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki; bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır!” ifadeleri tartışılan Soylu, yine Bursa’daki muhtarlar toplantısında kelimesi kelimesine şu iddialarda bulundu:
“DEAŞ coğrafyamız için tehdit miydi? Tehditti. Suriye’nin Rakka’sında bir tek mantar tabancası patlatmadan PYD/PKK terör örgütü, DEAŞ’ı tasfiye etti, Amerika’nın gücüyle. Peki nasıl oldu bu? Peki nereye gitti bu insanlar? Yine onların yönlendirmesiyle beraber iki yere gittiler. Biri Sina Çölleri, birisi de Afganistan ile Çin arasındaki vadiye. Peki sonra ne oldu? Sonra Amerika, Afganistan’ı terk etti. Peki terk edince ne oldu? Orada Amerika’nın güdümündeki bazı komutanlar, Rakka’dan getirdikleri DEAŞ’ın içerisinde yöneticilik yapmaya başladılar. Şimdi dünya bunu görüyor. Büyük bir oyun, büyük bir tezgâh.”
Sorumuz şu:
Madem Ankara bunları biliyor ve görüyor, hâlâ ne demeye ABD’nin güdümündeki sözde “IŞİD’le mücadele koalisyonu”nda yer alıp limanlarımızı, hava sahamızı ve üslerimizi kullandırıyor?
Bunu da mı “Allah yaptırıyor”?!
Müyesser YILDIZ
30 Aralık 2021