28 Şubat kumpas davasında yargılanıp beraat eden, ama bu davanın peşini bırakmayıp inanılmaz bir mücadele veren emekli Albay Alican Türk’ün ifadesiyle “bitmeyen sömürü” haline getirilen 28 Şubat dönemi üzerinden 27 yıl geçtiği halde hâlâ iktidar ve destekçilerinin en büyük silahı!..
Her fırsatta “28 Şubat hukuku”ndan dem vuruyorlar.
Ama devr-i iktidarlarındaki hukuksuzluklar bütün dönemleri fersah fersah katladı, “AKP hukuku” icat edildi; farkında değiller ya da görmezden geliyorlar.
İşte son örnek; Erdoğan’ın huzurunda İsrail’le ticareti protesto ettikleri için başörtülü 7 kadının gözaltında ve cezaevinde maruz kaldığı muameleler!..
Bu girişi yapmamızın sebebi ne mi?
Bugün acı bir olayın, 85 yaşındaki emekli Hava Pilot Korgeneral Vural Avar’ın cezaevinde göz göre göre ölümünün ikinci yıldönümü.
Avar Paşa, A’dan Z’ye “FETÖ” kumpası olduğu ortaya çıktığı halde AKP’nin sahiplendiği 28 Şubat kumpas davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan isimlerden birisiydi.
Ağır hastalıklarına rağmen “cezaevinde kalabilir” raporu verilerek hapiste tutuldu…
Ölümüne dört gün kala kendisinden zorla “af” dilekçesi alındı…
Cenazesine tek bir üniformalı asker katılmadı, eşi Tuna Avar da emekli Albay olduğu halde yetkililerden arayıp başsağlığı dileyen olmadı…
Yeni öğrendim; meğer Vural Paşa TSK’dan ihraç edildiği için üniformalıların katılımı uygun görülmemiş, kimi yetkililer de ancak ölümünden 1 yıl sonra Tuna Avar’ı arayıp başsağlığı dileğinde bulunmuş.
Şunun da altını çizelim; Vural Paşa’nın ölümüne iktidar cenahından, “hepinizin zindanda son nefesinizi verişinizi ibretle izleyeceğiz” diye sevinenler oldu!..
Evet, Vural Paşa zindanda son nefesini verdi. Ama geride kalan komutanlar vardı. Birinci ölüm yıldönümünde eşi Tuna Avar, mezarı başında, “Bizler çok zor günler geçirdik, ama hâlâ zor günler geçiren 5 arkadaşımız ve aileleri var. Onların sıkıntısı devam ediyor. Sizlerden istirhamım, ailelerini yalnız bırakmayın. TSK’nın gücünün arkamızda olması önemli, bu güçle ayakta duruyoruz. Sevgili Vural’ımı da unutmayın.” dedi.
Diğer komutanlar ise ancak Erdoğan’ın, Adli Tıp’ın haklarında verdiği “kocamışlık” raporunu iki yıl sonra “CHP ile normalleşme/yumuşama” kapsamında imzalamasıyla özgürlüklerine kavuşurken, iktidar medyası bunu da “Erdoğan affetti” propagandasına çevirdi.
Kim kimi, neyi ne kadar “affetti”, kimler elini taşın altına koydu; günü geldiğinde elbet bunlar ortaya çıkacak. Sadece şu kadarını belirtelim: ölümünden sonra Vural Paşa’nın da Tuna Avar’ın da silah arkadaşlarına ve ailelerine öyle tarifsiz yardımları oldu ki!..
Urfalı Er: “Biz Kadına Hizmet Etmeyiz”
Vural Paşa için Cumartesi günü mezarı başında düzenlenecek olan anma töreni öncesinde Tuna Avar’ı ziyaret ettim.
Hayat ve silah arkadaşı olarak Vural Paşa’yla anılarını paylaştı. Bunlardan birisini anlatmamak olmaz.
Sene 1960. Tuna Avar, çiçeği burnunda bir teğmen olarak Balıkesir’deki bir birlikte lojistik sorumlusudur. Ankara’dan bir general ve albay denetime gelir. İkram faslında çay isterler. Tuna Avar, Urfalı posta eri Vahap’ı çağırıp çay söyler. Vahap iki çay getirip konuklara sunar. Misafirler çayı çok beğenir, ikinci kez ister. Vahap yine iki çay getirir. Bunun üzerine Tuna Avar, kendisine niye çay getirmediğini sorar. Er Vahap, topuk selamı verir aynen şu karşılığı verir:
“Biz kadına hizmet etmeyiz!..”
Misafir komutanlar öfkelenir, hemen bu er hakkında işlem yapılmasını ister. Ama Tuna Avar, “Hayır, ben onu kazanacağım.” sözleriyle buna engel olur.
Konukları gittikten sonra da er Vahap’ı çağırır. Okuma-yazma bilip bilmediğini sorar. “Hayır.” cevabını alır. Bu defa, “Eşine mektuplarını kim yazıyor?” diye sorar. Vahap, arkadaşlarının yazdığını belirtince de, “Ne yazdıklarını nereden biliyorsun? Ben sana okuma-yazma öğreteceğim.” der.
Ve akşamları mesai bitiminden sonra dediğini yapıp Vahap’a okumayı, yazmayı öğretir.
Vahap, terhis olduktan 1 yıl sonra evlerini arar ve telefonu açan merhum Vural Avar’a şunu söyler:
“Komutanım bir kızım oldu. İzin verirseniz, ona annem Tuna’nın adını vermek istiyorum.”
Vural Paşa da, “Kızını dövmeyeceksin, saçını çekmeyeceksin, küfretmeyeceksin.” şartıyla izin verir.
O kız şimdi iki çocuk annesi bir kadın doğum uzmanı ve hem o hem de babası Vahap, Tuna Avar’ı arayıp sormaya devam ediyor.
Teğmenlerin İhracı: “Kahrımdan Ölürüm”
Merhum Vural Paşa ile Harp Okulu’nda tanışıp evlenen Tuna Avar’a, resmi mezuniyet töreninden sonra kılıç çatıp, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz.” diyen teğmenlerin TSK’dan ihracının istenmesini sormamak olmazdı. Sorumu bitirmeme fırsat vermeden şu tepkiyi gösterdi:
“Bunu duyunca kahroldum. Hepimiz Atatürk’ün askeri olarak yetiştik, öyle çalıştık. Ben 1959’dan beri TSK’dayım. Vural’la o sene tanıştık, iki Atatürkçü olarak evlendik. Disiplin cezası neyse o verilir; ama meslekten atmak olmaz. Kolay bir eğitim değil, çok zor – hele de kadın olarak. Erkeklerle aynı şartlardasınız. İnşallah ihraç etmezler. Yoksa çok üzülür, kahrımdan ölürüm. Bu, telafisi imkânsız bir hata olur.”
Emekli Albay Tuna Avar’ın büyük acısı var, hastalıkları var… Ama gözü, gönlü hâlâ TSK’da. O yüzden de şimdi imkânı olsa gözü kapalı tekrar Hava Kuvvetleri’ni seçeceğini belirttikten sonra, “Bütün kızlarımızı TSK’ya katılmaya çağırıyorum.” dedi.
Bütün silah arkadaşları ve dostlarına duyurulur:
Vural Paşa’yı Pazar günü saat 13.30’da, Karşıyaka Mezarlığı M-18 ada/480 parseldeki kabri başında anacağız.
Müyesser YILDIZ
20 Aralık 2024
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/sene-1960-tegmen-tuna-ve-er-vahap-65091