Kendisi ‘gönüllü sürgün’de, fikri iktidarda bir ‘büyük’ , “hamle öncesi planlamanın önemi”ni anlatırken, ordu örneğini verir. Der ki;
“Savaş esnasında orgeneraller, korgeneraller çok iyi savaşçı olmalarına rağmen silâhı eline alıp savaşmazlar. Cephe gerisinde kalıp askeri stratejiler üretirler… Onların verdikleri kararlarla bir savaşın, binlerce askerin; hatta bir milletin, bir devletin kaderi belirlenir. Dolayısıyla bu komutanlar kadrosunun yapabildikleri işler hafife alınamaz… “
O ‘büyük’, “düşman cephenin ilk hedefi”ni de şöyle anlatır:
“Düşman cephenin ilk planda hedefi, bu kumandanlardır…”
Acaba neden?..
İşte ‘büyük’ ün cevabı:
“Onların yok olması, ordunun yok olması manasını taşır ve bu da düşman adına galibiyet demektir…”
Peki, çözüm veya karşı strateji ne? Yine ‘büyük’e kulak verelim:
“Onun için savaş esnasında komutanlar sıkışırsa rütbelerini söker; er veya astsubay elbiseleri ile meydana atılırlar. Çünkü onlar ne kadar büyük görünürlerse, o kadar boy hedefi sayılırlar…”
BAŞBUĞ KİMİN MUADİLİ?
Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ tutuklanıp Silivri kadrosuna dâhil edildi… Bazı manşetlerin mürekkebinin altından ‘kına’ akıyor… “Bir ilk!” … “Kimse dokunulmaz değil.” … Bakanların, milletvekillerinin, Deniz Fenercilerin, yandaş-candaş kalemlerin kılına dokunulmazken bu başlıklar atılabiliyor!..
Aylar önce defterime düştüğüm bir notta: “Başbuğ’un kurtuluşu yok.” demişim. Neden mi? Ne internet andacı, ne ıslak imza, ne kâğıt parçası, ne “Boru değil, lav.” meselesi… O ki, bir basın toplantısında açıktan cemaati, ‘büyük’ü hedef gösterdi; kalemi o gün kırılmıştı!.. Gerisi sabır, planlama, strateji ve zamanlamaya kalmıştı.
Zamanlama; ‘İmralı Beyi’ başta olmak üzere PKK’lıları, kalan Hizbullahçıları, hatta Deniz Fenercileri kurtarmak için yıllardır yatırım yapılıyor; fırsat kollanıyor… Bir tomar asker, gazeteci, aydın; hatta milletvekili de Hasdal, Silivri’de tıkılı… Özellikle bu cenah üzerinden ifade özgürlüğü, uzun tutukluluk tartışılıyor… İktidar makyajlı bir yargı reform paketi hazırlıyor… Yıllarca Başbuğ’un emrinde çalışmış Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, teröristlere ‘terörist’ demek istemediklerini açıklıyor… Bütün dünya Oda TV davasına gözünü dikmiş, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tahliye edilmesini bekliyor…
Ve aynı gün Başbuğ tutuklanıyor.
Başbuğ, ‘İmralı Beyi’nin muadilidir bundan sonra…
Başbuğ’un kellesi altın tepside emperyalizme sunularak Şener ve Şık ile KCK’lıların tahliye edilmemesine gelecek tepkilerin şiddeti kırılmıştır.
Makyajlı yargı paketi ele alınırken Türk askerinin içeride Anayasa, Kürtçe eğitim, yerel yönetimlere özerklik; dışarıda Suriye ve İran’a ilişkin planlara olası direnişi iyice iğdiş edilir.
Yargı paketi çıkıp milliyetçi/ulusalcılar ile PKK’lı muadiller peyderpey (satır arasında da bazı gizli hedefler) tahliye olur… İmralı Beyi ev hapsine alınırken bakarsınız İlker Başbuğ da yazlığında ‘gözetim’e tabi tutulur…
Olur da; sadece ordu değil, Türk Milleti de yok olur!..
Başbuğ yıllarca “kasaptaki ete soğan doğramayan” Hilmi Özkök’ün 2. Başkan’lığını yaptı… Ona da dokunulur mu?
Hani biz onu “demokrat paşa” diye biliyorduk ya; özelliği bundan ibaret değilmiş…
“Yeni TSK”dan sonra Zaman’ın liberal kalemi Şahin Alpay öyle bir şey yazmıştı ki!.. Bugünleri kimlere borçluyuz, buyurun öğrenin:
“2002-2006 döneminde geçmiştekilere nazaran daha özgürlükçü ve demokrat zihniyetli, helal süt emmiş bir Genelkurmay Başkanı çıkmış ve kuvvet komutanlarının, seçilmiş hükümete karşı darbe yapmasını önlemiştir. Şimdi de geçmiştekilere nazaran daha özgürlükçü ve demokrat zihniyetli bir Genelkurmay Başkanı’nın çıkıp sivilleşme adımlarına destek vermesinde şaşılacak bir şey yoktur…”
Merakım şu:
Özkök ve Özel, Başbuğ’u Silivri’de ziyarete gider mi?
Giderlerse, Başbuğ onlarla görüşür mü?
Silivri’den kucak dolusu sevgiler,
Müyesser YILDIZ
06 Ocak 2012