Erdoğan dün Hindistan’da ayaküstü görüştüğü ABD Başkanı Biden’ın, F-16’ların satışı konusunda “İsveç de İsveç” dediğini açıklayıp, “Bu şekilde yaklaşım bizi ciddi manada üzmektedir.” dedi.
F-16’ların satışında anahtarı elinde tutan ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Menendez de İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanmasını şart koşuyor. Üstelik tek şartı bu değil; “Türkiye’nin Yunanistan başta olmak üzere müttefiklerine karşı saldırgan tutumunu sonlandırmasını” ve “dünyadaki milyonlarca insanın dini lideri olan Ekümenik Partiğin haklarını kullanmasına izin verilmesini” istiyor.
Evet, konumuz Bob Menendez ve Patrikhane.
Menendez’i gayet yakından tanıyoruz; katıksız Türkiye karşıtı, Rum-Ermeni sevdalısı biri.
Nitekim geçtiğimiz 24 Ağustos’ta; Birleşmiş Milletler’in alenen Rum tezlerinden hareketle KKTC’nin yapmaya çalıştığı Pile yolunu engelleme teşebbüsünden hemen sonra soluğu Kıbrıs Rum kesiminde aldı.
Rum Lider Nikos Hristodulidis ve Temsilciler Meclisi Başkanı Annita Dimitriu ile yaptığı görüşmelerde, Pile’de yaşanan durumun “kabul edilemez bir saldırı” olduğunu öne sürüp Türkiye’yi suçladı… Türk askerine “işgâlci” dedi… Türk askerlerinin tamamen Ada’dan ayrılmasına kadar Kıbrıs için mücadelenin sona ermeyeceğini söyledi.
Yine burada, Rum diasporasının düzenlediği toplantıda onur konuğu olarak yaptığı konuşmada, Erdoğan için “diktatör” ifadesini kullandı.
Bu “Helenizme hizmetlerinin“ karşılığında da; Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi tarafından “Havari Barnabas Altın Madalyası” ile ödüllendirildi. Madalyayı Başpiskopos Georgios bizzat takdim etti.
İşte bu yaşananlardan sonra iktidar medyası, “Sen kimin senatörüsün” başlığını attı.
Menendez’in kimin senatörü olduğu belli de o ödülü veren Başpiskopos Georgios kim, nereye bağlı; asıl buna bakalım.
Patronu İstanbul’da
Hatırlarsınız; ömrü Türk düşmanlığıyla geçen Rum Ortodoks Kilisesi’nin önceki Başpiskoposu II. Hrisostomos geçtiğimiz Kasım’da hayatını kaybetti.
Peki Hrisostomos’un cenaze törenine Türkiye’den katılan ve düzenlenen ayini yöneten kimdi? Tabii ki, Fener Rum Patriği Bartholomeos.
Havaalanında dönemin Rum Dışişleri Bakanı tarafından karşılandı. Cenaze törenine katılan Yunanistan Cumhurbaşkanı ve dönemin Rum Lideri Anastasiadis’le görüştü. Törende yaptığı konuşmada da; Başpiskopos’un ölümünü bildiren çan seslerinin, “Konstantinopol ve Fener’e kadar ulaştığını” bildirip Türk düşmanı Hrisostomos’a övgüler dizdi.
Lozan’a göre bir Türk kurumu olan Fener Rum Patrikhanesi’nin başındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Bartholomeos’un, tüm Kıbrıs’ın temsilcisi iddiasındaki Rum kesimini ve Enosis davası güden Rum kilisesini böylesine kucaklaması bir yana; son 400 yılda Ada’ya giden ilk Patrik olmuştu.
Hrisostomos’tan sonra Başpiskoposluğa seçilen ve Menendez’e o madalyayı veren Georgios’a gelelim. Cübbe giyme töreninde; Türk askerine “işgâl gücü” demekle kalmadı, soykırımcı Makarios’u hatırlatıp ondan daha fazlasını yapacağını vurgulayıp Rumlara “silahlanma” çağrısında bulundu.
Georgios’a ilk kutlama mesajı gönderenlerden biri yine Bartholomeos oldu. Onun için, “Sevgili, en değerli ve kutsanmış” ifadelerini kullanıp tahta çıkışını “memnuniyetle” karşıladığını bildirdi. Ayrıca telefonla görüşüp, “Ekümenik Patrikhane ile Kıbrıs kilisesi arasındaki işbirliğini güçlendirmeyi” kararlaştırdılar.
Birkaç ay sonra da Georgios, Patrikhane’nin “resmi” davetlisi olarak İstanbul’a geldi ve “Konstantinopol, Ekümenik Patrikhane” söylemleri eşliğinde, görkemli bir şekilde ağırlandı.
“Yerli-milli” iktidarımız ve medyasından kimse, “Tanımadığımız Rum kesiminin başpiskoposu, bu Türk düşmanının İstanbul’da ne işi var?” diye sormadığı gibi CNN Türk, onunla röportaj yapmakla övündü.
Bitmedi; sadece 3 ay önce, 13 Haziran’da, kapalı olan Heybeliada Ruhban Okulu ile Rum Kilisesi’ne bağlı okul arasında işbirliği anlaşması imzalandı.
7 Temmuz’da da yine Rum Kilisesi’ne bağlı Larnaka Metropoliti, bir grup din adamıyla Heybeliada Ruhban Okulu’nu ziyaret etti.
1 Ay Öncesinden Belliydi
Tüm bunları niye mi anlattık?
Kıbrıs Rum Kilisesi’nin, Senatör Menendez’e o madalyayı vereceği 1 ay öncesinden belliydi.
Biliyoruz; Ankara, ABD’li Senatör’e tepki gösterecek durumda değil; ama en azından Saray’a, Lozan’a aykırı şekilde “Ekümenik” unvanıyla davet edilip başköşelerde ağırlanan Bartholomeos’dan, Rum Kilisesi üzerindeki ağırlığını kullanıp bunu engelleme girişiminde de mi bulunamazdı?!
Geçtik bunu; aynı günlerde Rum kesimindeki bir camiye yönelik saldırıyı kınayan Ankara, Menendez’in hezeyanlarına ve Rum Kilisesi’nin ona madalya takmasına, göstermelik bile olsa tek kelime etmedi.
Bu sessizlik, Menendez başta olmak üzere tüm “Helenizm” sevdalılarına cesaret vermek değilse nedir?!
Kur’an Yakmanın Arkasında Onlar mı Var?
Bununla bağlantılı bir başka konuya geçelim.
Malûm; Avrupa’nın birçok ülkesinde ve ABD’de Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılar düzenleniyor, Ankara da her defasında “şiddetle” kınıyor.
İktidar medyasının bir yazarı, bu aşağılık eylemlerin sahne arkasında CIA ile Dünya Kiliseler Birliği’nin yer aldığını öne sürüp Hıristiyanlığın 350 kilisesini çatısı altında bulunduran Dünya Kiliseler Birliği’nin 2020’de Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasına ateş püskürdüğünü hatırlattı.
Sözkonusu iddia doğruysa şunları kaydedelim:
27 Haziran’da Kıbrıs’la ilgili bir açıklama yaparak Türkiye’nin “işgâlci” olduğunu savunan, ayrıca Erdoğan’ın KKTC’yi ziyaretini eleştirip bunun Erdoğan’ın “uluslararası hukuka saygı eksikliğini gösterdiğini” ve “BM’nin çözüm bulma çabalarını zayıflattığı” suçlamasını yönelten Dünya Kiliseler Birliği’nin (WCC) kurucularından biri Fener Rum Patrikhanesi – Kıbrıs Rum Kilisesi de bu birliğin üyesi.
WCC’nin Başkanlığını ise geçen yıldan beri sözde Maraş Metropoliti Vasilios yürütüyor. Yunan Kilisesi ve Fener Rum Patrikhanesi’nin işbirliğiyle seçilen Vasilios’u nereden mi hatırlıyoruz?
Rum askerleriyle birlikte atış talimlerine katılmasından!..
Ez cümle; bir kez daha görüyoruz ki, şu olup bitenler maalesef kimsenin umurunda değil.
Müyesser YILDIZ
11 Eylül 2023