İçeriğe geç

Esad Niye “Kardeş” Olmuyor?

18 Mart’taki Şehitleri Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yılı ve Şehitleri Anma Günü öncesinde hem Saray hem Milli Savunma Bakanlığı’nda tören düzenlendi.

Saray’da, şehit yakını ve gazilere devlet övünç madalyasının verildiği törende konuşan Erdoğan, terörün her türlüsüyle mücadelede sınırlarımız içinde ve dışında önemli başarılara imza atıldığını anlatıp, “Dünya harp tarihini yeniden yazan yerli ve millî insansız hava araçlarımızla Irak’taki, Suriye’deki terör baronlarına nefes aldırmıyoruz. Milletimize yaşattıkları acıların bedelini, kanını döktükleri her masumun hesabını bu katil sürülerine misliyle ödetiyoruz.” dedi.

Erdoğan, “Türkiye’nin geleceğinde teröre ve terör destekli siyasete yer olmadığının gün geçtikçe daha iyi anlaşıldığına” dikkat çekerken, şu sözleriyle yine muhalefeti suçladı:

Terör örgütlerine yoldaşlık yapanlara, oy uğruna bölücü örgütün uzantılarıyla ittifak kuranlara, Kandil’in siyasetteki piyonlarının kuyruğuna takılanlara, Yozgat’ta farklı, Diyarbakır’a gidince çok farklı konuşan mürailere, şehit yakınlarına hakaret eden edepsizlere inat biz milletimizle birlikte, sizlerle birlikte yürümeye devam edeceğiz.”

Ancak bu terör bataklığının gerçek müsebbiplerine değinmedi.

Milli Savunma Bakanlığı’nın düzenlediği tören ise “Şehitleri Anma Günü” programıydı. Burada konuşan Bakan Hulusi Akar da FETÖ, PKK/PYD-YPG, DEAŞ başta olmak üzere tüm terör örgütlerine karşı yurt içi ve sınır ötesinde mücadelelerini artan bir şiddet ve tempoda sürdürdüklerini vurguladı. Bu kapsamda 24 Temmuz 2015’ten itibaren yurt içi ve sınır ötesinde icra edilen harekâtlarda bugüne kadar toplam 33 bin 889 teröristin etkisiz hâle getirildiğini kaydeden Akar, “PKK/PYD-YPG terör örgütünde çöküşün hızlandığını” söyledi.

ABD-BM Heyeti Neredeydi?

Ankara’daki yetkililerimiz bu konuşmaları yaparken, ABD ve BM’den bir heyet neredeydi biliyor musunuz?

Suriye’nin kuzeydoğusuna gidip, terör örgütünün başı sözde “general” Mazlum Kobani ve sözde Demokratik Suriye Meclisi yetkilileriyle görüştüler.

Heyetteki isimler şunlardı:

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Ethan Goldrich, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Irak İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Jennifer Gavito, Birleşmiş Milletler Irak ve Suriye Dosyası Direktörü Zahra Bell ile ABD’nin Suriye Misyonu Başkan Yardımcısı Matthew Pearl.”

Yapılan açıklamaya göre; 7 ülkeden sonra tanınması ABD’nin de gündemine getirilen sözde “Rojava” veya “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” ile ABD liderliğindeki IŞİD’le Mücadele Uluslararası Koalisyon ile işbirliğinin devamı kararlaştırıldı. Ayrıca ABD-BM heyetinin, “Suriye’deki Kürt partiler arasında devam eden diyaloğun önemini vurguladığı” bildirildi.

Yine aynı günlerde ABD, İran’ın Erbil’e düzenlediği füze saldırısı gerekçesiyle, Suriye’de YPG/PKK’nın kontrolündeki petrol sahalarında bulunan üslerine 150 TIR silah ve mühimmat gönderdi.

Adeta vakay-ı adiye haline gelse de dikkat çekmek istediğimiz tablo bu. Evet, teröristlerle mücadele ediliyor; ama görüldüğü üzere terör bataklığındaki durum aynen sürüyor.

Bakalım Erdoğan, Perşembe günü Brüksel’de yapılacak NATO Zirvesi’nde Biden ile görüşebilirse, bilmem kaçıncı kez ABD’nin terör örgütüne desteğini sonlandırmasını isteyecek, ama daha önemlisi bir sonuç alabilecek mi?

Şunun da altını çizmek gerek: Suriye’de iç savaş başlatıldığında PKK/YPG bu durumda mıydı? Hayır. Ne yazık ki; İmralı’daki teröristbaşının, devlet yetkililerinin gözü önünde verdiği talimatlarla bu konuma ulaştı!..

PKK’ya Dost Esad’a Düşman

Gidişata objektif bakabilen herkes, gerek ülkemizdeki milyonlarca Suriyeli sorununun gerekse PKK/YPG ile mücadele için Esad’la görüşülmesi gerektiğini savunuyor.

Ancak Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail ve Ermenistan başta olmak üzere tüm “dış güçlerle” ilişkilerini hızla düzelten Ankara, Esad konusunda “Nuh diyor, Peygamber demiyor”!..

Oysa Erdoğan’ın sadece 1 ay önce “kardeş” ilân ettiği Dubai Emiri Şeyh Muhammed Al Maktum ve Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid Al Nahyan bile 11 yıl aradan sonra geçtiğimiz günlerde Beşar Esad’la buluştu. Görüşmelerin ardından; Al Maktum’un, “iki ülke arasındaki kardeşlik ilişkileri çerçevesinde Esad ile bir araya geldiği” bildirilirken, Al Nahyan’la da “Ekonomi ve yatırım alanlarındaki ilişkilerin üst seviyelere çıkarılmasının ele alındığı” açıklandı.

Peki Esad ile BAE arasındaki bu temaslara kim tepki gösterdi? Tabii ki ABD. Dışişleri Sözcüsü Ned Price, “Beşar Esad’ın meşrulaştırılmasına yönelik girişimden son derece rahatsız olduklarını ve üzüntü duyduklarını” belirterek Bakan Antony Blinken’ın, “Esad’ın itibarını iade etme çabalarını desteklemiyoruz ve diğerlerinin ilişkileri normalleştirmesini desteklemiyoruz.” şeklindeki sözlerini hatırlattıktan sonra “Ortaklarımızla bu konuda net olduk… Esad rejimiyle ilişki kurmayı düşünen devletleri, rejimin çektirdiği korkunç vahşeti dikkatle tartmaya çağırıyoruz.” dedi.

Öyleyse bu tablodan; “Ankara, ABD istemediği için Esad’la normalleşmiyor.” sonucu çıkar, o zaman da şu sorulmaz mı:

Ankara’nın önceliği ABD’nin istekleri midir, ülkenin hak ve çıkarları mı?!

Müyesser YILDIZ
22 Mart 2022

Kategori:Uncategorized