İçeriğe geç

Anayasa Mahkemesi 28 Şubat Davasında Ne Karar Verdi?

6 Şubat’la birlikte ülke gündemi açısından yepyeni bir döneme girdik. Deprem öncesinde yaşanan, tartışılan her şey anlam ve önemini yitirdi; haliyle, o konulara ilişkin gelişmeler de takip edilemez oldu.

Deprem öncesinde gündemde örneğin 28 Şubat davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan komutanların sağlık sorunları vardı. Onlardan birisi, emekli Korgeneral Vural Avar, göz göre göre cezaevinde hayatını kaybetmiş, adeta diğerleri için de gün sayılır olmuştu.

Bir yandan Adalet Bakanlığı’nın hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili yeni çalışması bekleniyor, öte yandan hapisteki komutanların adil yargılanmadıkları gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları başvurunun neden görüşülmediği soruluyordu.

Vural Paşa’nın ölümünden sonra Adalet Bakanlığı sağlık raporlarına ilişkin çalışmasını tamamladı, bunun sonucunda Erdoğan’ın “kocama hali” sebebiyle cezalarını kaldırdığı bazı komutanlar tahliye edildi. 5 komutan ise halen cezaevinde.

Hiçbir Hak İhlâli Olmamış

Sürecin Anayasa Mahkemesi boyutuna gelelim.

Başvuruların üzerinden neredeyse 2 yıl geçtiği halde AYM, hapisteki komutanların başvurularını görüşmedi. Daha doğrusu “Görüşmedi” diye biliyorduk. Meğer depremden 1 hafta önce bir başvuruyu karara bağlamış.

Bu kararı aktarmadan önce şunları kaydedelim:

Dönemin Başbakanı, Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın vefatından sonra açılan, her aşamasında “FETÖ” kumpaslarıyla hazırlandığı ortaya çıkan, buna rağmen AKP’nin A’dan Z’ye sahiplendiği 28 Şubat davasında; 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra “FETÖ”cü savcılar yerine atanan Savcı, bu davanın Anayasa Mahkemesi’nde görülmesi gerektiği yönünde mütalaa verdi. Çünkü davada yargılananlar arasında dönemin Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanları da vardı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Ergenekon kumpasında İlker Başbuğ için verdiği karara atıfla bu talepte bulunan Savcı görevden alındı ve yargılama Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etti. Sonuçta müebbet hapis cezasına çarptırılan komutanlar, Yargıtay’ın da onaması sonucu hapse girdi.

Bu isimlerden birisi, 3 Mart’ta Erdoğan’ın “kocama hali” sebebiyle cezasını kaldırdığı dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi’ydi.

Çörekçi’nin avukatları sadece “hak ihlâlleri” için değil, eski Kuvvet Komutanı olduğu için Yüce Divan sıfatıyla AYM’de yargılanması gerektiğine ilişkin bireysel başvuruda bulundu.

AYM geçtiğimiz Ekim’de bu başvuruyu gündeme aldı, ancak daha sonra kararı erteledi.

Bu dikkat çekici gelişmeden sonra AYM, Çörekçi’nin başvurusunu 26 Ocak’taki toplantıda görüştü. 31 Ocak’ta da karar açıklandı.

AYM evvela, Çörekçi’nin Yüce Divan’da yargılanmayarak “kanuni hâkim güvencesi” ile “suçta ve cezada kanunilik ilkesinin” ihlal edildiği iddialarını “kabul edilebilir” bulurken “aleni ve adil yargılama hakkı” ile “silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin” ihlali yönündeki iddialarını kabul etmedi.

Sonuçta ise kabul edilebilir” bulduğu iddialar hakkında, “İhlâl yok.” kararı verdi.

Bu kararın, diğer sanıklar yönünden de emsal olacağı, yani AYM’nin 28 Şubat davası ile ilgili tavrını belli ettiği ortada.

Kaldı ki, AYM’nin diğer sanıkların dosyasını da görüşüp oy çokluğu ile başvuruları reddettiği, ancak nedense bunun açıklanmadığı öne sürülüyor.

Bu davanın nasıl “FETÖ”cü savcılar, hakimler, tanıklar ve bilirkişiler tarafından kurgulandığını da, hangi sözde delillerin kullanıldığını da, yargılamadaki usülsüzlükleri de defalarca yazdık. O yüzden bunları tekrar etmeyip AYM’ye sadece şunu soralım:

Madem “hak ihlâli” yok; Yargıtay’ın bazı sanıklar yönünden bozma kararı vermesinin ardından yeniden görülen davada Mahkeme’nin, sanık avukatlarının kovuşturmanın genişletilmesine yönelik bazı taleplerini kabul etmesi ve daha dün yapılan duruşmada dava dosyasının Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesine karar verilmesi neyin nesidir?

Demek ki, hükme esas alınan bazı deliller şüpheliymiş; yani adil yargılanmamışlar!..

28 Şubat Mağdurları Erdoğan’ı Yalanladı

Bu davayla bağlantılı olarak gözlerden kaçan bir başka gelişmeye dikkat çekelim.

28 Şubat yargılamalarında mağdur ve müştekilerin örgütlenmesini ve sözcülüğünü, SADAT’ın kurucusu emekli general Adnan Tanrıverdi’ye bağlı ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği) yaptı.

Öyle ki, cezalar verilip komutanlar hapse atıldığı halde davanın peşini bırakmayan ASDER, deprem acısı yaşanırken bile 28 Şubat’ın yıldönümünü unutmayıp, “post modern darbeyi kınadı ve lanetledi”.

Şuraya geleceğiz:

Erdoğan, depremden 1 ay kadar önce 3 Ocak’ta düzenlenen Sözleşmeliye Kadro Şöleni’nde 28 Şubat’tan söz ederken, yargı denetimi dışında kalan uyarma ve kınama disiplin cezaları ile Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) ilişik kesme kararlarına mahkeme yolunu açtıklarını vurgulayıp YAŞ kararlarıyla TSK’dan ilişiği kesilen subayların ve astsubayların haklarını iade ettiklerini söyledi.

İşte Erdoğan’ın o sözleri üzerine üç gün sonra bir açıklama yapan ASDER, subay ve astsubay haklarının kısmen iade edildiğini, bunun için Erdoğan’a müteşekkir olduklarını bildirdikten sonra şunları kaydetti:

Ancak, kanunun çıktığı dönemdeki şartlar sebebiyle mağdurların yoksun bırakıldığı hakların tümü iade edilememiştir. Verilen haklar; emsalleri gibi emeklilik, emekliliği gelmeyenlere araştırmacı kadrosunda çalışma, ayrıldıkları rütbede kimlik kartı, pasaport ve silah ruhsatı haklarıdır. Malum olduğu üzere, benzer mağduriyete maruz kalan kumpas davası mağdurlarına geçmişe dönük mali ve özlük hakları, göreve geri dönme, rütbe ve kıdemce emsallerine eşitlenme, terfi, emsalleri rütbesinden kimlik alma ve OYAK hakları iade edilmiştir. Aynı kumpasa maruz kalarak ihraç edilen YAŞ mağduru olan bizlerin ise, yukarıda emsal gösterdiğimiz personele iade edilen haklardan mahrumiyetimiz devam etmektedir. Söz konusu mağduriyetlerin giderilmesi için, ASDER tarafından iki Kanun Tasarısı taslağı hazırlanmıştır… Sayın Cumhurbaşkanımız, 18 Ocak 2016’da Genel Başkanımız Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Onursal Başkanımız Tuğg. Adnan Tanrıverdi’nin bulunduğu ASDER heyetine; bu konuların çözülmesi talimatını vereceğini beyan etmiş, ancak hükümet değişikliği, 15 Temmuz hain darbe girişimi vb. yurtiçi-yurtdışı ülkemizin olağandışı gündemi sebebiyle, bugüne kadar çözüm üretilememiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızdan randevu talebimiz devam etmektedir.”

Biliyorsunuz, ASDER’in Onursal Başkanı Adnan Tanrıverdi 15 Temmuz’dan sonra Erdoğan’ın güvenlik başdanışmanlığını yaptı; ancak “Mehdi gelecek” dedikten sonra bu görevden ayrılmak zorunda kaldı.

Başlı başına şu ilişkiler bile 28 Şubat’ın siyasi bir dava olduğunu göstermeye yetmiyor mu?!

Müyesser YILDIZ
21 Mart 2023

Kategori:Uncategorized