28 Şubat davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan 85 yaşındaki emekli Korgeneral Vural Avar’ın cezaevinde hayatını kaybetmesinden sonra harekete geçen Adalet Bakanlığı, “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocamışlık” genelgesi yayımladı. Bakan Bekir Bozdağ imzalı genelge ile; Adli Tıp’ın, bu durumdaki hükümlülerin Anayasa’nın 104’üncü maddesinden yararlandırılması konusunda görüş bildirmesi uygulaması kaldırıldı. Ancak sözkonusu işlemler için hükümlü veya kanuni temsilcisinin talepte bulunması uygulamasının sürdürüleceği mesajı verilerek, “Hükümlünün veya kanuni temsilcisinin talebinden vazgeçmesi ya da Cumhuriyet başsavcılığı tarafından re’sen başlatılan işlemleri reddetmesi halinde, cezaların hafifletilmesi veya kaldırılması işlemlerinin sürdürülebileceği hususunun değerlendirilmesi” kararlaştırıldı.
Öncelikle bu sürece nasıl gelindiğini kısaca hatırlayalım.
Eylül ayında, yaşları 75-90 arasında olan ve ağır sağlık sorunları yaşayan 28 Şubat hükümlülerinden Cumhurbaşkanlığı affından yararlanmak için dilekçe vermeleri istendi. Emekli generaller, “Biz herhangi bir suç işlemedik ki, af dileyelim.” diyerek bu talebi geri çevirdi.
Bu arada durumu ağırlaşan merhum Vural Avar Paşa’ya vefatından sadece 1 ay önce Ankara Şehir Hastanesi tarafından, “Ağır bir hastalığı yok. Cezaevinde kalabilir. Hayatını yalnız idame ettirebilir” şeklinde 5 maddelik bir rapor verildi. Ancak raporun son maddesi önemliydi; burada, “T.C. Anayasası’nın 104/2-b maddesinde yazılı kocamışlık hali olduğu tıbbi kanaatine varılmıştır.” deniliyordu.
Verilen mesaj; “Ceza tehirine biz yetkili değiliz. Konu Cumhurbaşkanlığı makamının takdirindedir.” idi.
Devamında şunlar yaşandı:
Savcılık, önce merhum Vural Avar’dan, o kabul etmeyince avukatından ve eşi Tuna Avar’dan, “kocamışlık hali sebebiyle ceza ertelemesi yapılmasına” ilişkin dilekçe vermeleri istedi. Onlar da kabul etmedi.
1 ay sonra Vural Paşa cezaevinde hayatını kaybetti.
İşte bunun üzerine Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Erdoğan’ın Vural Avar’la ilgili özel af yetkisini kullanmak istediğini kendisine iletmesi üzerine süreci başlatıp kendisinden müracaat etmesini istediklerini, ancak müracaat etmediğini anlatarak o yaşananları doğruladı. Hemen ardından da “Rahmetli oluşundan, yani çok az bir süre önce müracaatı oldu. Biz hemen işlemleri başlattık. Ve süratle işlemlere tekemmül ettirmeye sürdürürken, bu arada rahmete kavuştu.” dedi.
Merhum Avar’ın eşi ve avukatının, böyle bir müracaattan dilekçeden haberleri olmadığını bildirmesi üzerine ise Bakanlık, Avar’ın dilekçesini kamuoyuyla paylaşırken şu açıklamayı yaptı:
“Hükümlü Vural Avar, 16.12.2022 tarihli dilekçesi ile Anayasanın 104. maddesinden yararlanma talebinde bulunmuş ve bu dilekçe derhal işleme konulmuştur. Söz konusu dilekçe ve bu dilekçenin verildiğine ilişkin tutanak dosyada yer almaktadır. Bunun dışındaki iddialar gerçek dışıdır.”
Evet, dilekçe 16 Aralık, yani Avar’ın vefatından sadece 4 gün öncesi tarihliydi. Bunun nasıl yazdırıldığı, daha sonra merhumun koğuş arkadaşları Hakkı Kılınç ve Erol Özkasnak’ın, Avukat Aykanat Kaçmaz’a anlattıklarıyla ortaya çıktı. Buna göre, merhum Vural Paşa’nın eli tutmadığı için sözkonusu dilekçe önce Özkasnak’a, ardından yazı farklılığı dikkat çekeceğinden, yarım saatlik uğraş sonucu Vural Paşa’ya yazdırılmıştı!..
Tüm bu yaşananlar da, gerek ailesinin gerekse hukukçuların, “Anayasa’nın açık hükmüne rağmen neden illa dilekçe isteniyor?” diye sormasına yol açtı.
İşte O Genelge
Vural Avar’ın vefatından sonra Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yaptığı açıklamaya dönersek; hasta tutuklu ve hükümlüler için çalışma yaptıklarını anlatıp Adli Tıp sürecini eleştirirken şunları söylemişti:
“Her defasında tabii Adli Tıbbın raporu gerekiyor. Maalesef Adli Tıptan bu yönde olumlu raporlar çıkmadı. Adli Tıpla ilgili bizim bir iç genelgemiz var. O genelgeyi çalıştırıyorum. Önümüzdeki günlerde bu genelgeyi yürürlüğe koyacağız. Çünkü adeta Adli Tıp, Cumhurbaşkanımızın özel af yetkisini kendi neredeyse kullanan bir uygulaması var. ‘104’ün kapsamına girer, girmez’ diye bir değerlendirme yapıyor. Halbuki 104’ün kapsamındaki özel af yetkisini Anayasa, Cumhurbaşkanına bırakmış. Takdir ona ait. Ama ne diyor? Sürekli hastalık, engellilik ve kocamışlık hali. Adli Tıbbın yapması gereken şey sürekli hastalık, kocamışlık ya da engellilik hallerinden biri ya da birkaçı var mı? Bunun teşhis ve tespitini içeren bir rapor vermesi icap eder. Ama öyle yapmıyor Adli Tıp. 104. madde kapsamına girer girmez diye rapor veriyor… O yüzden de biz neden kaynaklanıyor bu? Konuştum ilgili daire başkanımızı çağırdım, ‘Buradaki sorun ne dedi? Nereden kaynaklanıyor? Biz onu çözelim. Yasal bir düzenleme var mı yok mu?’ Bizim iç genelgemizi işaret etti. Biz de o iç genelgede gerekli değişiklikleri yapıyoruz. Bu hafta da inşallah iç genelgeyi de yayınlayacağız. Adli Tıp Kurumunu kanunundaki yetki sınırına çekiyor bu. Tabii bu gene Adli Tıp Kurumunun takdiri. Hükümet olarak bu konudaki takdiri hastalar lehine kullanılmasının çok doğru olduğuna inanıyorum.”
İşte Bozdağ’ın söz ettiği bu iç genelge, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce dün yayımlandı.
“Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarının hafifletilmesi veya kaldırılması hakkında işlemler” konulu, Bakan Bekir Bozdağ imzalı 8 maddelik genelgenin başlangıcında şunlar kaydedildi:
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 104. maddesinin 16’ncı fıkrasına göre, ‘sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak’ görev ve yetkisi Cumhurbaşkanı’na aittir. 4 sayılı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilâtı Hakkında Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin 17’nci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendiyle Adli Tıp Kurumu’na sürekli hastalık, engellilik ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarının hafifletilmesi veya kaldırılmasına ilişkin işlemler hakkında bilimsel ve teknik görüş bildirme görevi verilmiştir. Hükümlülerin bizzat veya kanuni temsilcileri aracılığıyla Bakanlığımıza veya doğrudan Cumhuriyet başsavcılığına yapıkları talep üzerine ya da Cumhuriyet başsavcılığınca re’sen başlatılan cezaların hafifletilmesi veya kaldırılması işlemlerini havi evrakın Bakanlığımız aracılığıyla Cumhurbaşkanlığı makamına gecikmeksizin eksiksiz olarak sunulabilmesi amacıyla 1 Ocak 2006 tarih ve 20 sayılı Genelge’nin güncellenmesine ihtiyaç duyulmuştur.”
Devamında da, “bu itibarla” denilerek şu maddeler sıralandı:
1- Hükümlünün durumunun sürekli hastalık, sakatlık veya kocama hali olup olmadığının teşhis ve tespiti için tam teşekküllü bir devlet hastanesi sağlık kuruluna sevk edilmesi,
2- Hükümlüye tam teşekküllü Devlet hastanesinden sağlık kurulu raporu alındıktan sonra; evvelce verilmiş tüm tetkik ve raporlar da talebine eklenerek hükümlünün durumunun sürekli hastalık, sakatlık veya kocama hâli olup olmadığının teşhis ve tespitine ilişkin Adli Tıp Kurumundan bilimsel ve teknik görüş istenilmesi,
3- Adli Tıp Kurumuna görüş için gönderilen evrakın tasdikli birer örneğinin Cumhuriyet Başsavcılığındaki dosyasında saklanması,
4- Hükümlünün, muayenesi istenmedikçe ve muayene için gün alınmadıkça bulunduğu yer ceza infaz kurumundan Adli Tıp Kurumunun bulunduğu yer ceza infaz kurumuna sevk edilmemesi,
5- Adli Tıp Kurumunun, hükümlüde ‘sürekli hastalık, sakatlık ve kocama’ hallerinden biri ya da birkaçının varlığını teşhis ve tespit etmesi halinde; Kurumun bu teşhis ve tespiti ile birlikte sağlık kurulu raporu, onaylı nüfus kayıt örneği, infaza konu kesinleşme şerhi tüm ilamları ile koşullu salıvermenin geri alınması, içtima veya içtimanın çözülmesine ilişkin bu kararların kesinleşme şerhini içeren birer örneği, daha önce yararlandığı aflara ilişkin bilgi ve karar örnekleri, müddetname, infaz edilen ceza müddeti ile koşullu salıverilme tarihine kadar kalan süreyi açıkça belirten tutanak, varsa infaz tehir kararı, adli sicil kaydı ile hükümlünün kolluk marifetiyle tespit edilecek mesleği, şahsi ve aile durumunu gösterir yazının, dizi pusulasına bağlanarak düzenlenecek bir fezleke ekinde derhal Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesi,
6- Adli Tıp Kurumunun, hükümlüde ‘sürekli hastalık, sakatlık ve kocama’ hallerinin bulunmadığına dair teşhis ve tespiti durumunda sadece Kurumun bu teşhis ve tespitini içeren görüşü ile sağlık kurulu raporunun onaylı bir örneğinin Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesi,
7- Hükümlünün veya kanuni temsilcisinin talebinden vazgeçmesi ya da Cumhuriyet başsavcılığı tarafından re’sen başlatılan işlemleri reddetmesi halinde, cezaların hafifletilmesi veya kaldırılması işlemlerinin sürdürülebileceği hususunun değerlendirilmesi,
8- Hakkında kesinleşmiş bir hüküm bulunmayan tutuklu yönünden cezaların hafifletilmesi veya kaldırılması işlemlerine tevessül olunamayacağından, bu şekildeki talebin tahliye istemi mahiyetinde kabul edilerek gereğinin mahallinde takdir edilmesi konularında gereken dikkat ve özenin gösterilmesini rica ederim.
Kendisi kurtulamadı; ama bakalım bu “Vural Paşa genelgesi”, başka hasta tutuklu ve hükümlüleri kurtarmaya yetecek mi – bekleyip göreceğiz!..
Müyesser YILDIZ
3 Ocak 2023