İçeriğe geç

Bu Dava “Bin Yıl” Sürer!..

Refah-Yol Hükümeti’nin Başbakan’ı Necmettin Erbakan’ın vefatından sonra açılan, AKP ve medyasının baştan sona sahiplenip mahkemeden önce hüküm verdiği 28 Şubat davasından söz ediyoruz.

O vakitler yürürlükte olan yasalar ve MGK kararları dikkate alınmamış, davayı açan ve yargılamayı yapan yargı mensuplarının “FETÖ”cü olduğu ortaya çıkmış, bilirkişiler “Deliller sahte” demiş, dönemin duruşmada tanık olarak dinlenen siyasilerinin çok büyük bölümü 28 Şubat’ın darbe olmadığını söylemiş; kimsenin umurunda olmadı. Onlara göre, 28 Şubat bir “darbe”, gerisi hikâye idi!..

102 emekli asker ile dönemin YÖK Başkanı Prof. Kemal Gürüz’ün yargılanması 5 yıl sürdü. Sonuçta ilk derece mahkemesi, Gürüz dahil 21 ismi müebbet hapis cezasına çarptırdı. Diğer sanıklar hakkında ise beraat veya zaman aşımından düşme kararı verildi.

İstinaf da bu kararları aynen onadı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise 2 yıl önce 14 sanık hakkındaki müebbet hapis cezasını onarken 4 ismin “darbeye yardımdan” cezalandırılması gerektiğine, 10 yıllık zaman aşımı nedeniyle dosyalarının düşürülmesine ve beraatine karar verilen 12 sanığın “gizli ittifak” suçunu işlediğine hükmetti.

Cezaları onanan 70-90 yaş aralığındaki 14 komutandan 8’i geçen süreçte “sağlık gerekçesi” veya Erdoğan’ın “kocamışlık hali” affıyla cezaevinden çıkarken emekli Korgeneral Vural Avar Sincan Cezaevi’nde acı bir şekilde hayatını kaybetti.

Bu kayıptan sonra Adalet Bakanlığı yaşlı ve hasta tutuklular ile hükümlülerin Adli Tıp raporlarının alınmasında birtakım yeni düzenlemelere gitti, ama 5 komutan halen cezaevinde. Adli Tıp’ın onlar hakkında da verdiği “kocamışlık” raporuna rağmen dosyaları aylardır Erdoğan’ın önünde bekliyor.

Davada En Başa Dönüş

Yargıtay’ın kararından sonra yeniden yargılanmalarına başlanan 16 ismin durumuna ve davanın seyrine gelelim. Geçen süreçte onlardan iki komutan da davanın sonucunu göremeden hayatını kaybetti.

Yeniden yargılamanın Haziran 2022’deki dördüncü celsesinde esas hakkındaki mütalaasını sunan Savcı, Yargıtay ilâmına uyulması, yani 4 ismin “darbeye yardımdan”, diğerlerinin “gizli ittifak” suçundan cezalandırılmasını istedi. Mahkeme de sanıkların savunmalarını almak üzere duruşmayı Kasım 2022’ye erteledi.

Ancak o gün geldiğinde şöyle bir sürpriz gelişme yaşandı:

Mahkeme, sanık avukatlarının “kovuşturmanın genişletilmesine” ilişkin bazı taleplerini kabul etti. Bu sadece yeniden yargılanan komutanlar için değil, hapiste olan komutanlar için de davada en başa dönülmesi anlamına geliyordu. Bir başka ifadeyle; hükme esas alınan bazı delillerin şüpheli olduğu, yani 28 Şubat sanıklarının adil yargılanmadığı ortaya çıkıyordu.

Çünkü sanık avukatlarından Aykanat Kaçmaz yıllar sonra adli emanetten aldığı, “dava dosyasının orijinal delilleri” denilen sözde belgelerin büyük bölümünün, Balyoz ve Ergenekon kumpaslarında kullanılan, sahteliği ispatlanmış belgeler olduğunu ortaya koyup bunların bilirkişilere incelettirilmesi talebinde bulunmuş, Mahkeme de sözkonusu belgelerin incelenmek üzere Adli Tıp Kurumu, TÜBİTAK, Jandarma ve Emniyet Kriminal laboratuvarlarına gönderilmesini kararlaştırmıştı.

Ayrıca Mahkeme 7 Nisan 1997’de yapıldığı öne sürülen toplantının tutanağına ilişkin “imha tutanağının” aslının veya fotokopisinin olup olmadığının Genelkurmay Başkanlığı’na sorulması talebini de kabul etmişti.

Dava böyle bir seyir izlerken Anayasa Mahkemesi’nin, cezaevindeki komutanların bireysel başvurusunu, “hak ihlâli yok” gerekçesiyle reddettiğinin altını çizip devam edelim.

Geçtiğimiz Mart’taki 6’ncı celsede Genelkurmay Başkanlığı’ndan, “Arşiv ve kayıtlarda yapılan inceleme neticesinde 7 Nisan 1997 tarihli toplantı tutanağının imhasına ilişkin herhangi bir belge veya tutanağa rastlanmamıştır.” cevabı geldi.

Mahkemenin incelettirilmesini kararlaştırdığı belgelere ilişkin olarak da -diğer kurumlar kendilerinin böyle bir görevi olmadığını bildirirken- Adli Tıp Kurumu tüm dosyayı fiziki olarak ve CD ortamında talep etti.

Yüz binlerce sayfadan oluşan bir dosyadan söz ediyoruz. Bunun incelemesi hiç biter mi; Allah kerim!..

Nitekim geçen 7 aylık süreçte Adli Tıp Kurumu’ndan hiçbir sonuç gelmedi.

Yeni Sahtecilikler Bulundu

Bugün bu davanın 7’nci celsesi görülecek.

Sanıklar ve avukatları karara esas alınan ve Batı Çalışma Grubu (BÇG) tarafından hazırlandığına hükmedilen sözde evraklardaki “güvenlik numarası”nın sahte olduğunu, zira TSK’da bu uygulamanın 28 Şubat’tan 5 yıl sonra, 5 Haziran 2002’de başladığını daha önce ortaya çıkarmıştı.

Bugünkü dava öncesinde sanık avukatlarından Aykanat Kaçmaz başka bazı sahtecilikler daha tespit etti. Sadece Balyoz ve Ergenekon değil, “Karargâh Evleri” dosyasında kumpas olduğu anlaşılan sözde belgeler ile 28 Şubat davasındaki belgelerde ıstampa numaratör ile basılmış görüntüsü verilen numaraların da birebir örtüştüğünü belirleyen Av. Kaçmaz, bir kez daha kovuşturmanın genişletilmesini isteyecek.

Av. Kaçmaz’ın bu yeni gelişmeye ilişkin değerlendirmesi şöyle:

28 Şubat davasındaki CD-5, 25 Temmuz 2007 tarihinde kimler tarafından üretilmiş ise Karargâh Evleri davasındaki delilleri üretenler aynı kişilerdir. Ayrıca CD-5 içinde bulunan birçok belgede, o tarihlerde kullanılmayan numara, numaralama sistemi, kare kod, farklı gizlilik derecesi, farklı şablon ve yazı karakteri ile yazılmış birçok belge olması da belgelerin FETÖ kumpası olduğunu gösteren ayrı bir olgudur.”

İşte 11’inci yılına giren, halen 5 komutanın cezaevinde kendilerine verilen cezaları çektiği davada son durum bu.

Son bir not: Av. Aykanat Kaçmaz, Adli Tıp’ın haklarında “kocamışlık” raporu verdiği, Adalet Bakanlığı’nın da Cumhurbaşkanlığı’na gönderdiği bu 5 komutanın dosyalarının akıbetini sordu; ancak Cumhurbaşkanlığı’ndan herhangi bir cevap alamadı.

Müyesser YILDIZ
9 Ekim 2023

12punto link: https://www.12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/bu-dava-bin-yil-surer-989

Kategori:Uncategorized